Futbol, politikadan sonra üzerine en çok bilgi ve fikrin üretildiği şey -hem dijital dünyada, hem de reelde. İnternetin sonsuz köşe meydanlarında da, gerçek dünyanın sınırsız kahvehanelerinde de futbol üzerine bir toplu istişare dönüyor. Bunun sebebi ortadaki oyunun çok basit olmasından kaynaklanıyor. Futbolun gerçekten kompleks olarak adlandırabileceğimiz sadece bir kuralı var -o da ofsayt, onun haricinde diğer her şey aşağı yukarı şöyle özetlenebiliyor: Topa vur, insana vurma, top bir takım çizgileri geçince bir şeyler oluyor.
Bunu takip etmek de epey keyifli, çünkü genel olarak insanlar böylesi yoğun bilgi/fikir üretiminin olduğu alanlarda beraber dalgalanıyorlar. Genel itibariyle ahengi bozmaktansa konform etmeyi tercih eden canlılar olduğumuzdan dolayı kendi hâlimize bırakıldığında çok çabuk benzer fikirlerde havzalanıyoruz. Ses futbolda olduğu gibi sonuna kadar açıldığı zamanda ortada ciddi bir toplu kamuoyu peydahlanmış oluyor. Bunun inceliklerinin izini sürmekte bir keyif var.
Ben de bu uğurda internetin ön sayfası Reddit‘in futbol altredditinde geziniyordum bugün. Konu Arda Turan‘ı Başakşehir transferiydi. Futbolsever Redditörler’in yorumları şu şekildeydi:
“Gerçekten, Turan’dan kurtulmuş olmak beni bu sezonki diğer tüm transferlerimizden daha mutlu ediyor. Ve ben bu seneki transferlerimizi seviyorum.”
“Arda’nın Atleti’den Simeone onu ‘çok koşturduğu için’ ayrıldığını duyduğumdan beri kimsenin bu oyuncuya bulaşmaması gerektiğini düşünüyorum. Barça niye aldı bilmiyorum ama kurtulmalarından dolayı kendilerini tebrik ederim.”
“Barça’nın bu sezonki en iyi transferi”
“Gelmiş geçmiş*”
“İsa’nın ikinci gelişinin bu transfer dönemine denk geleceğini kim bilebilirdi?”
“2018 benim için hem bir şahıs, hem de Barça taraftarı olarak harika olacak”
Tam bunlara bakıp kafanızı kaşıyorsunuz, anlamıyorsunuz; çünkü kağıt üstünde Avrupa’nın iki elit takımında 7 senede 233 maça çıkıp 37 gol atmış ve 9 kupa kazanmış bir futbolcunun gidişine kimsenin böyle sevinmemesi gerekiyor. Anlamlı değil. Çünkü evet, Arda bu sezon dakika alamadı; ama geçen seneyi de 30 maç 13 gol gibi bir istatistikle kapatmıştı. Bu kamuoyu değişiminde bir acayiplik var. Bu acayipliği de “algı operasyonu” gibi Reha Muhtar bir tabirle açıklamak mümkün değil; çünkü kimin nasıl kudretli bir algı operasyonu ki bu, kısrak başı gibi gelip Fotomaç’tan Mundo Deportivo’ya kadar uzanmış da Katalan insanının kanaatine ulaşmış?
Yo, bunu böyle Takvim köşe yazısı gibi açıklayamayız. Bu çok daha vahim bir durum ve gerçekten sağlam kafayla analiz edilmesi gerekiyor.
Ona da şu Reddit yorumuyla başlasak sanıyorum en iyisi:
“Bir iki karşılaşmada oynamıştı, Neymar sakatken de iyiydi aslında. Ama Neymar döndükten sonra yokuş aşağı gitmeye başladı.
Futbolla ilgilenmeyi komple bırakmış gibi gözüküyordu, hem kulüp hem de milli seviyede. Tembelleşti… Barça’daki dönemi boyunca hiç tam anlamıyla fit miydi emin değilim. Kulüp onu satmaya çalıştı ama o gitmedi, hiçbir şey yapmamak için para alıyordu ne de olsa.
Euro ’16’da Türkiye’nin sahadaki en kötü oyuncusu gibi gözüküyordu. İspanya maçından sonra Türkiyeli taraftarların onu yuhaladığını hatırlıyorum.”
Bu, JuanG12’nin Arda’nın gidişine neden sevinildiğine dair gelen bir soruya dair ürettiği cevap. Atıfta bulunduğu İspanya maçını ben de hatırlıyorum. Turnuvayı eş dost izlerken aynı JuanG12 gibi, Arda’yı sahanın en kötüsü olarak bulduğumuzu da hatırlıyorum. Ancak JuanG12’nin aksine, sonrasında bütün ülkenin bu yuhalama üstüne konuştuğunu ve ertesi maç Arda’nın “Annemi ağlatanları affetmeyeceğim, koşmayabilirim, şişman olabilirim ama karakterime laf ettirmem” deyişini de anımsıyorum. Akabinde aynı ülkenin birkaç ay boyunca o turnuva esnasında prim kavgasıyla başlayan ve Arda Turan’ın milli takım uçağında gazeteci dövmeye kalkışmasıyla biten olaylar zincirinde boğuluşu da cam gibi gözümün önünde.
Ve elbette, Arda Turan’ın o muhteşem savunması da. “Ben hiçbir zaman iyi futbolcu olma derdim olmadı. Ben hep iyi bir adam olarak anılmak istedim.”
Aklıma LeBron James geliyor. James, dünyanın tartışmasız en iyi aktif basketbol oyuncusu olarak bir yaz akşamı ansızın memleketinin takımı Cavaliers‘ı yalnız bırakıp kankalarıyla Miami‘de all-star partisi vermeye karar verdiğinde Cleveland şehri alev almıştı. Formasını yaktılar sokakta LeBron’un. Bakın, biz Arda’ya çok sinirli olanlar olarak en çok yuhaladık, ha bir de çıktık da tweet attık: adamı temsilen sokakta yaktılar diyorum. Sağda solda protestolar oldu. Cavaliers’ın CEO’su açık mektup yazıp LeBron’u hedef gösterdi, “zaten hayırsızın tekiydi” diye. İlk sezon LeBron finalde yüzüğü kaybedince şehirde parti verdiler. İnternet alev alev kinayeli yorumlarla doldu.
O yazı LeBron spor salonunda, efsane pivot Hakeem Olajuwon’dan post oyunu dersleri alarak ve ekstra antrenman yaparak geçirdi.
Sonra LeBron şampiyon oldu.
Öyle alelade bir şampiyonluk değil ha. Domine etti LeBron. Öyle bir top oynadı ki, en eleştirecekmiş gibi olan bile televizyonu açınca duraksadı. Sazı eline sezonun başında aldı, son maça kadar da bırakmadı. İki attığından birini sokarak maç başına 27 sayı, 7 ribaund ve 6 asist ile oynadı, normal sezon MVP’si seçildi. Play-off’lar başlayınca vitesi yükseltti, finaller de dahil tüm rekabet dozu yüksek dönemi neredeyse double-double istatistikler sergileyerek atlattı. Finallerin de MVP’si seçtiler LeBron’u. Peşi sıra gelen sezon da durmadı; yine hem normal sezon, hem de Finaller MVP’si oldu. Bir yüzük daha kazandı
Tren gibiydi LeBron o dönem. Kimseyle konuşmuyor, şakalaşmıyor, gülmüyordu. Maça tren gibi çıkıp, rakiplerinin üstünden tren gibi geçip, soyunma odasına tren gibi geri dönüyordu. Bu iki senelik periyot içerisinde şakalar azaldı. Laf sokmalar bitti. Yuhalamalar yerini huşu ile maç izleyen suratlara bıraktı. Birkaç yıl geçti, James iki üç talk show’a çıktı, bir filmde oynadı, sosyal medya profilini toparladı. Evine döndü, ihtimali çok düşük bir şampiyonluğu 52 senedir hiçbir spor takımıyla birincilik yaşamamış Cleveland’a hediye etti. Bugün de işte eline bakılıyor “Ne olacak?” diye. Bir grup insan da “Emekli olsa da şöyle güzel bir biyografik film çeksem” diye bekliyor.
LeBron’un sporculuğundan çok adamlığının konuşulduğu 2010 yazından buraya ne değişti peki?
LeBron kazandı.
Çünkü LeBron atlet.
Atletler sportif performanslarıyla ölçülürler. Başka hiçbir şeyle değil. Mike Tyson ve David Beckham gibi örnekleri manşetlerde başka konularla ilgili görürsünüz sık sık, ama onları o manşetlere çıkartan şey elit performanslarıdır esasında. Mike Tyson vasat bir boksör olsaydı biz adını anmazdık bugün. Beckham dünyanın en iyi ortalarını açmasaydı da sırf yakışıklılığıyla o transferleri yapamazdı. Çünkü eminim ki boks dünyasında Tyson’dan daha garip, futbol dünyasın da da Beckham’dan daha yakışıklı atletler vardı. Ama onlar elit değildiler. İlgilenmedik. Bu kadar basit.
Biz sporu bir insanın fiziksel ve zihinsel olarak gelebileceği zirve noktaya bakıp hayran kalmak için seviyor ve takip ediyoruz çünkü. Gerçekten hiçbirimizin Messi o çalımları nasıl atıyor bir fikri yok ve buna bayılıyoruz. Messi’nin hayatının geri kalan kısımlarına dair olan ilgimiz, bundan kaynaklanıyor. Bilmek istiyoruz, Messi nasıl yapıyor o yaptıklarını? Ne yiyor, ne içiyor, kimlerle sevişiyor? Soruyoruz, çünkü içten içe aslında Messi’nin sırrını çözmek istiyoruz. Ve LeBron’un. Ve Tyson’ın. Ve Beckham’ın.
Ve size yemin ediyorum, yer yer aksi gözükse de sporsever kamuoyunun aslında sportif başarıdan başka hiçbir şey ipinde kuşağında değil.
O yüzden Arda Turan’ın gelirken “Atletico’nun 10 numarasını aldık” olan hissiyatı “Allah’ıma bin şükür kurtulduk yükten” şekline dönüştürerek gitmesinde sistematik olarak verilecek bir cevap yok. Bu ırsi olamaz; çok saçma. Kültürel bir durum olsa, AMK gazetesi nedir bilmeyen Reddit kullanıcısı dahi görebiliyor olamaz. Eğitim kalitesi, ülkenin sosyoekonomik durumu, siyasi konjonktürü diye bakmak da bize vakit kaybettirir. Yo hayır, bu bireysel bir özimha. Münferit bir azalarak bitme durumu. Çok özel bir vaka.
Ve size yemin ediyorum ki, mesele sadece ve sadece -JuanG12’nin bahsettiği gibi- futboldan başka şeylerle ilgilenmek.
Ve yemin ediyorum ki, Arda Turan için bu film çok uzun zaman önce koptu.
Arda Turan kendisiyle ilgili 2010’da “çok seks yaptığı için sakatlandı” denildiğinde kulüp kurallarını delerek röportaj verdiği gün koptu film. Şöyle demişti Arda o zamanlarda.:
“Bazı şeyler çok fazla ilerledi, artık sevmiyorum. Şerefsizlik diz boyu. Bir şey yapamıyorsunuz, bir şey söylettirmiyorlar. Bu ülkenin durumu çok sıkıntılı. Gerçekten çok sinirliyim, haklı olduğumu da düşünüyorum. Bazı şeylere sahanın içinde cevap vereceğim ama şerefsizliğe verilecek bir cevap yok”
Öfkelenmek insanlık hâli. Oturur da konuşuruz yapılan yorumun etiğini. Ancak neticede bu yine de sportif bir yorumdur. Spor sakatlığıyla ilgilidir. Mevzubahis kişi bir sporcu olduğu için ortaya atılmıştır ve konuyu “şeref“, “haysiyet” gibi saha dışı konulara getiren Arda’dır; aynı futbolu için yuhalanmasını “annem ağlıyor” diye anlatanın Arda olması gibi. Bir insan olarak aklın spordaysa, bu öfkenle hırs yapar, kendine daha da iyi bakar, yetmezse özel doktor tutarsın. Seni öfkelendiren herkesin ismini Arya Stark gibi sayarsın maçtan önce. Her çalımını kafanda onlara atarsın. Yüzün gülmez maçta belki. Üç maç ıslıklanırsın. Ama o top ağlarla buluşursa, o bilek ustaca dönerse, o uzun pas adresini bulursa dördüncü maç hepimiz unuturuz.
Arda umarım Başakşehir’de mesaj alıp verdiği, arkadaşlarının prim hakkaniyetlerini denetlediği, şerefsizleri ayıklama konuşmaları yaptığı, tüy gibi hafiflemek için insan dövdüğü günleri arkasında bırakıp top düşünmeye başlar tekrardan. Arda umarım uzun yıllar sonra iyi bir adam değil, iyi bir futbolcu olmakla ilgilenir. Çünkü biz spor seven insanlar olarak sıkıldık. Çünkü kendisi bizden aksini talep etmedikçe, kendisi konuyu oraya getirmedikçe, hiçbirimiz Arda’nın “adamlığıyla” ilgili nefes tüketmek istememiştik bugüne kadar. Konu hep onun eliyle oraya geldi. Konuşmayı orada tutmakta ısrar edecekse söyleyecek laflarımız var muhakkak. Ama esas gerçek şu ki; ister ilgisiz olsun ister hasedinden çatlamaya yakın: kimse Arda’yı bundan altmış yıl sonra adamlığına dair beyanları üzerinden anmak istemiyor. Çünkü şu an gerçekten Türkiye’de Arda dahil kimse Arda’nın nasıl bir futbolcu olduğunu hatırlamıyor.
Ve bu durumundan Arda hariç kimse memnun değil.