2. Gelsin spoilerlar: Biz şimdi ne izledik?
İnteraktif bir hikayede spoiler kavramı bulanıklaşıyor. Aşağıda kendim ulaştığım sonuçlardan yola çıkarak yorum yapacağım için sizin ulaşmadığınız bir son hakkında yorum yapabilirim. Uyarıldınız!
Bandersnatch ilk interaktif hikaye anlatımlı film değil, ama kesinlikle en yaratıcı olanı. İnteraktif hikayelerde siz ya ana karakteri oynarsınız, ya da onun adına karar verirsiniz. Bunu yaparken de siz verdiğiniz kararın sonuçlarını izlersiniz, sizin varlığınız hikaye bütünlüğünde bariz değildir. Verdiğiniz kararlar kesindir ve siz hikayede geri dönmediğiniz sürece sonucu ne olursa olsun uygulanır. Bandersnatch bunun bir adım ötesine gidiyor, sizi de hikayenin bir parçası yapıyor. Kahramanımız Stefan’ın sizin onun adına verdiğiniz kararların farkında olması, size karşı gelebilmesi ve sizinle iletişime geçmesi dördüncü duvarı yıkıp geçiyor. Stefan’a babasını öldürtebilirsiniz veya yaşamasına izin verebilirsiniz. Esas konu, Stefan’ın bunun farkında olması. Kendi özgür iradesini sorgulayan bir ana karakter var karşımızda. Aldığınız her kararın Stefan’ı nasıl etkilediğini ondan duymak gerçekten eşsiz bir deneyim.
Bandersnatch’in Black Mirror’ın bir parçası olduğunu, filmin diziden kopmadığını, filmi izledikçe tekrar tekrar anlıyoruz. Black Mirror’da teknolojinin insanların özgürlüğünü alması ve eğlence adına insanların duygularından kopması sıkça kullanılan temalar. Bandersnatch’te de bu temalar derinlemesine işlenmiş. Filmin alternatif sonlarından bir tanesinde Stefan’a onu Netflix’ten izlediğinizi söyleyip, daha eğlenceli olması için terapisti ve babasıyla dövüşerek aksiyon dolu bir sona ulaşabilirsiniz.
Bir başka Black Mirror bölümü olan White Bear’da da cezai yöntem olarak bir kişinin ölüm kalım macerasını lunapark eğlencesi olarak sunuluşunu izlemiştik. Bir izleyen olarak o zaman birşey hissetmemiş olabilirsiniz, ancak hikayenin parçası olmak demek Stefan’ın başına gelenlerden sorumlu olmamız demektir. 8:45 treninin kaza yapacağını bile bile, sırf ne olacağını merak ettiğimiz için Stefan’ı o trene bindirmemiz Black Mirror’un defalarca işlediği zalimlik değil de nedir? Bu sefer başkasının acısıyla eğlenen bizleriz.
Bandernsatch’te olan ve interaktif hikayelerin genelinde görmediğimiz başka bir unsur da aldığımız kararların geçerliliğini asla kaybetmemesi. Kararların geçerliliğini korumasıyla birlikte bir süre sonra filmin zaman çizelgesi öyle bir duruma geliyor ki film sizi kritik bir karar noktasına tekrar tekrar getiriyor. Karakterimiz de tıpkı biz seyirciler gibi terapistin kapısına birden fazla kez gidiyor, her birinde başka bir alternatifi görüyor ve bir önceki alternatiflerde neler olduğunu hatırlıyor. Burada farklı olan nokta, terapistin kapısına tekrar geldik diye o kapıya önceki gelişlerimiz geçerliliğini kaybetmemesi. Çoğu interaktif film veya oyunda seni o noktaya getirdiğinde o noktada aldığın önceki kararlar silinir, sanki ilk defa o noktaya gelmişsin gibi.
Bandersnatch’te ise alternatif senaryolardan birinde Colin balkondan atladıktan sonra yine terapistin önüne geliyoruz, bu sefer Colin’i takip etme seçeneği bize sunulmuyor. Çünkü Colin yok. Lineer olmayan bir zaman çizgisinde interaktif bir anlatımın yerleştirilmesi, Stefan’ın akıl sağlığı yerinde değil mi yoksa biz mi bunu ona yaptırıyoruz sorusunun cevabını adeta yok ediyor. Bu da filmle gerçeklik arasındaki çizgiyi tıpkı Stefan’ın Colin’in tablosundaki desenlere yaptığı gibi allak bullak ediyor.
Özetle Black Mirror tıpkı bölümlerinde yaptığı gibi teknolojik bir gelişmeyi ele alıp onun sonuçlarını hiç düşünmediğimiz bir bakış açısıyla bize sunuyor. Bunu yaparken diğer interaktif hikayelerden farklı olarak sizi hikayenin bir parçası yapıyor. Bu sefer bu teknolojik gelişme, yani interaktif film deneyimi, hem karakterlerin hem de bizim deneyimimizi etkiliyor. Filmin amacına başarılı bir şekilde ulaşıyor ve bizlere şunu sorgulatıyor: kararlarımızı uygulayıp uygulamama bizim elimizde olabilir, peki biz o kararları almak isterken kontrol kimin elinde? İsteklerimiz, arzularımız, zevklerimizin ne kadar kontrolündeyiz?
Neyse, ben bir çay koyayım bari.