House of the Dragon’un ilk sezonunda gördüğümüz ejderhaları önceki sayfada bitirdik, şimdi sırada ikinci sezon ve elbette dizinin çizeceği yola göre belki üçüncü sezonda tanışacağımız ejderhalar var. Tabii yine keyfinizin bölünmemesi adına ejderhaları biraz tanıtıp, binicilerinin kimler olduğundan olabildiğince az ayrıntı vererek yazıyı bitireceğim. Yine de dizinin ikinci sezonuna dair ufacık bir bilgi bile almak istemiyorsanız yazıyı tam burada kapatmalısınız!
Tyraxes
İlk sezonun son bölümünü iki kardeş ve onların ejderhaları ile kapatmışken listeye üçüncü kardeş ile devam edelim. Tyraxes, Rhaenyra Targaryen’in Leanor Velaryon ile evliliğinden doğan en küçük oğlu Joffrey Velaryon‘un ejderhası. Tyraxes’in Joffrey’in ağabeylerinin ejderhaları Vermax ve Arrax’a nazaran daha küçük bir ejderha olduğunu ancak her yıl daha da gelişip büyüdüğünü biliyoruz.
Stormcloud
Siyahlar tarafından bir başka kardeş ile onun ejderhasına ilerliyoruz. Stormcloud, Rhaenyra ile Daemon Targaryen’in en küçük oğulları Aegon‘un ejderhası. Kral I. Viserys hakkın rahmetine doğru yürüdüğünde Aegon henüz kundaktaydı dolayısıyla Stormcloud ile henüz tanışmamamız çok normal. İkinci sezonda bu durumun değişip değişmeyeceğini göreceğiz.
Moondancer
Karada ve havada bayağı hızlı oluşuyla bilinen Moondancer, Daemon Targaryen ve Leana Velaryon’un kızı Baela‘nın ejderhası. Şimdilik hakkında söyleyebileceklerimiz bu kadar.
Morning
Syrax bahsinde ismini geçirdiğimiz Morning, listemizin en küçük ejderhası. Ejderhaların Dansı esnasında yumurtasından çıkacak olan bu minik kuş, Daemon Targaryen ile Leana Velaryon’un kızı Rhaena Targaryen‘e ait. Tıpkı Stormcloud gibi onu görmemiz de bayağı bir vakit alacak diye düşünüyorum.
Sunfyre
Buradan itibaren listeye yeşiller tarafından devam edeceğiz. Sunfyre, Kral I. Viserys’in hayatta kalan ilk oğlu Aegon Targaryen‘in ejderhası. Pulları, göğsü ve nefesinin rengi sebebiyle lakabı ‘altın‘, sıklıkla da çok güzel oluşuyla anılmış. Yumurtasından Ejderha Kayası’nda çıktığını, henüz gençken de Aegon Targaryen tarafından sahiplenildiğini biliyoruz.
Dreamfyre
Dreamfyre’ın ismini aslında çok daha önce anmalıydık çünkü kendisi bu listede yer alan ejderhaların arasında en yaşlı ve gelişmiş ejderhalardan biri. Fakat kendisini henüz görmediğimiz için ancak şimdi sıraya alabildik.
I. Aegon zamanında hayata gözlerini açan Dreamfyre’ın ilk binicisi, I. Aegon’un ilk torunu olan Prenses Rhaena Targaryen. Rhaena ile yaşadıkları anlatmakla bitmez, bu yazının da konusunun çok dışında kalır. Bu yüzden kendisinin birçok savaş gördüğünü ve Rhaena ölene dek Harrenhal‘da onunla kalıp, sonrasında da King’s Landing’e döndüğünü söylesek yetecektir sanırım. Uzunca bir süre binicisiz hâlde yaşamını sürdürdükten sonra ise I. Viserys ile Alicent Hightower’ın ilk kızları Helaena Targaryen ile bağ kuruyor; bu bağın da her iki taraf için, artık ne kadar mümkünse o kadar kalpten geldiğini biliyoruz. Dizide Helaena’yı her gördüğümüzde bir başka canlıyı insanlara tercih ediyordu, bu da az önceki cümlenin bir kanıtıdır diyebiliz bence!
Tessarion
Rengi sebebiyle “Mavi Kraliçe” olarak da anılan Tessarion, I. Viserys ve Alicent Hightower’ın en küçük oğulları Daeron Targaryen‘in ejderhası. Ya da henüz değil ama öyle olacak demeliyiz sanırım. Tam tarihi kestiremesek de Tessarion’un Vhagar, Dreamfyre ve Sunfyre’dan küçük olduğunu biliyoruz.
Tessarion ile House of the Dragon dizisinin şimdiye kadar bize gösterdiği tüm karakterleri ve onların bağ kurduğu yahut kuracağı tüm ejderhaları bitirdik. Ejderhaların Dansı’nı işlemesi vesilesiyle dizinin ilerleyen sezonlarında tanışacağımız daha birçok ejderhamız mevcut. Tam sayısıyla olmasa da sezon finalinde, Daemon’un binicisi olmayan ve yabanda gezen başka ejderhalardan bahsettiğini hepimiz duyduk. Ancak bunun üzerine söyleyeceğimiz her şey, bu ve bir önceki sayfanın başında verdiğimiz sözleri aşacağı için şimdilik onları bir kenara bırakalım.
İkinci sezonda listeye eklemeler yapmayı ümit ediyorum. O vakte kadar sizler de gelir, yorumlarda benimle ejderhalardan bahsederseniz mutlu olurum tabii. İlla House of the Dragon şart değil, Skyrim’in ejderhalarını ve hatta ejder nidasını da konuşabiliriz belki?
Yazı Teknik Olarak Bitti Ama Buraya Kadar Gelenlerle Dertleşmek İçin Bir Son Not
George R. R. Martin birçok şeyin yanında kurduğu acımasız ve kötülerin kazandığı, bu açıdan da kendi gerçekliğimize benzeyen bir şekilde bizleri üzmesiyle ünlü. Bu yazı da ona yaraşır şekilde eksik kalmadı ve paylaştığım yahut paylaşmadığım her detayıyla benim için bir işkence hâlini aldı. Aynısını Ateş ve Kan‘ı okuma deneyimim için de söyleyebilirim elbette.
Martin’in kurduğu evrende ejderhaları bizim, gerçek dünyamızdaki, farklı ayak sayılarına sahip dostlarımız gibi değerlendirmeli miyiz, inanın hiç bilmiyorum. Neticede hem Game of Thrones’ta hem de House of the Dragon’un sezon finalinde şâhit olduğumuz gibi çoğu zaman alabildiğine vahşi içgüdüleriyle ilerliyor; birbirlerine ve nefes alan/almayan her şeye gözlerini kırpmadan zarar vermekten çekinmiyorlar. Elbette kendilerine dair bir bilinçleri var mı, hayatta kalma güdüsünün dışında herhangi bir motivasyona sahipler mi gibi sorular, şu an tartışmak istediğim şeyler değil. Yine de evrenin yakın bir takipçisi olmasanız dahi ejderhaların binicileriyle bağına ya şâhit oluyor ya da bunun ima edildiğini görüyorsunuz; kandır, gelenektir, dindir, semboldür, ne derseniz deyin, orada sihirli bir şeyler var ve buradaki ‘sihir‘, rahatlıkla evinize adım atan bir kedinin on dakika içerisinde üzerinizde bıraktığı o garip etkiyi tanımlamak için de kullanılabilir. Şu özetin özeti listede bile Helaena’nın genel uhrevi havasıyla ejderhasının isminin uyumunu, kişilerin ejderhalarına benzeyen görünüş ve karakterlerini fark edebiliyorsunuz.
Dolayısıyla ikinci sezonda bu yazıya eklemeler yapabilmek için bir şeyi daha ümit ediyorum: O zamana kadar ya kalbimi biraz katılaştırmalı ya da dizinin ikinci sezonunu, hatta komple Martin’in zihninden çıkan herhangi bir eseri kendimden uzaklaştırmalıyım.
1 Comment
Sezon finalinde ejderhaların içgüdüsel davranmalarının işlenmesini açıkcası çok beğendim, neticede binicileri ile aralarında bir bağ olması fakat mutlak itaat içerisinde olmamalarını çok daha mantıklı buldum. Arrax ile Vhagar arasında yaşanan mücadelede Arrax’ın önce korkması ve sonra saldırması, Vhagar’ın tek motivasyonunun öldürmek olması gibi binicinin otoritesini sarsan durumlar oldukça iyi yazılmış gibi. Bu sahneleri izlerken ilk düşündüğüm şey kedi-insan ilişkisi oldu. Neticede bir ejderha ile binicisi arasındaki ilişkiye empati kurabilmek oldukça iyi bir deneyimdi.
Henüz bahsedilmeyen ejderhalar nasıl işlenecek çok merak ediyorum. Binicisi olmayan ejderhaların binicileri ile nasıl bağ kuracağı ve bu binicilerin kim olacağı gibi sorular nasıl cevaplanacak göreceğiz.
Tam havaya girmişken sezonun bitmesi üzdü, gelecek sezonu merakla bekliyoruz. Makaleyi oldukça yararlı buldum isimlerden dolayı bazen ejderhalar karışabiliyor 🙂