Grim Fandango

Grim Fandango

Muhtemelen asla devamı gelmeyecek devamı gelirse de semavi dinlerde anlatıldığı gibi dünyanın sonu gelecek, kıtalar ayağa kalkacak; gökyüzü denizlerin milyonlarca galon suyunu birkaç saniye içerisinde içip bitirecek veyahut Güneş Sistemi’ndeki tüm diğer gezegenler bir araya gelerek dünyamıza kafa göz dalacaklar. Geçtiğimiz E3’te açıklanan yeniden yapımı dahil değil tabii ki bu önermeye.

Ruhlar dünyasındaki pazarlama mekanizmasını alışık olmadığımız türden bir yaratıcıkla bizlere sunan Grim Fandango pek çoğumuzun ergenlik dönemine dair hatırlanası en kaliteli hadiselerden biriydi kuşkusuz!  Alışık olmadığımız türden grafikleri, ağızlarımıza dolanan “This little lamp of mine I’m gonna let it shine” nakaratı, temiz oksijen gibi kafada dağılan öykü anlatımıyla gelmiş geçmiş en iyi adventure oyunları arasında ilk 3’e alınması hiç kimseyi rahatsız etmeyecektir.

Lucas Arts’ın ellerinden çıkan en iyi işlerden biri olan Grim Fandango, kaliteli göndermeleri, yüksek mizah anlayışı ve buram buram yaratıcılık kokan ufak dokunuşlarla; sadece adventure klasmanının değil, hayatımıza mizah sosuyla giren envai çeşit mahsulün de başını çekebilecek ayardaydı şüphesiz! Öldükten sonra çiçeğe dönüşen faniler fikrinin çıkış noktasını fazla uzaklarda aramayın!

Bu gün yedinci sanata diklenen, hatta diklenmekle kalmayıp iki üç sağlam tokat atan oyun dünyasındaki mevcut sanatsal palazlanma evresini başlatan oyunlar arasına da alabiliriz Grim Fandango’yu… Video oyun müessesesinin tüm kartlarının sadece kaliteli görsellik ve tuş eskitecek sert oyunculuktan ibaret olmadığını, bir oyundan keyif almanın en önemli ölçütünün “iyi yazılmış olma” özelliği taşıdığını da sıklıkla hatırlatmıştır oyun severlere… Bu gün geriye dönüp baktığımızda, etkisinden hiçbir şey yitirmemiş olduğunu iddia etme sebebimiz de tam olarak budur!

 

40 Winks

40 Winks

Dürüst olalım; 40 Winks efsane falan değil… Ama efsane potansiyeli taşıyan kaçmış bir fırsat olarak görülebilir. Kendine has atmosferi, yine kendine özgü karakterleriyle eğlenceli bir gece yarısı alternatifi olan 40 Winks; ne yazık ki platform oyunları açısından oldukça zengin bir alternatif seçeneğine sahip olduğumuz öyle bir dönemde geldi ki, kelimenin tam anlamıyla “arada kaynadı”.

Ergenliğe adım atmış oyun severler için biraz hafif kaldığından kelli “çocuk oyunu” olarak değerlendirilse de; 40 Winks’in gözümüzdeki ilk intibası sağlamdı! 1999 çıkışlı oyun, deneyimleyen az sayıdaki oyun severi memnun etmiş olmasına rağmen, daha geniş kitlelere ulaşmayı başaramadı.

Eurocom tarafından geliştirilen ve Sony için çok da hayırlı olduğunu iddia edemeyeceğimiz oyun, bu gün indie piyasasının pek sevdiği “kahramanın bir süreliğine daha işlevsel hale dönüşmesi” geyiğinin fikir babalarından biridir. 6 farklı kâbuslar dünyasında kah robota dönüşmek kah canavar olmak kimi zaman da ninjitsunun nimetlerinden medet ummak mümkündü! Ama “Wink”ler ile olan ezeli mücadelemizin ardı ne yazık ki gelmedi!

 

Battletoads

Battletoads

Ninja Kaplumbağalar ile büyümüş olan bir neslin önüne Battletoads’u verirseniz eğer, saatlerce yutmadan çiğneyebilirler bu şark kurnazlığını.

Gelgelelim Ninja Kamplumbağalar’a rakip olarak çıkarılan bu mavra meraklısı, kas yığını kara kurbağalarının ömrü ne yazık ki hasımları kadar uzun olmadı. Kabul, bir ara Battletoads in Battlemaniacs çıktı, ama çok ses getirmedi. Hatta Double Dragon ile olan manevi iş birliği bile, bu sinir bozucu kara kurbağalarının unutulup gitmesine engel olmadı.

Totalde en işler hamlenin, rakiplerimizi kafalarına vura vura yere gömmek olduğu bir oyuna göre, sinir krizleri geçirmemizi sağlayacak kadar zor bir oyundu Battletoads. Oyunseverler olarak her yeni güne parmaklarımızın eklem yerlerindeki ağrılarla uyanmamızın da en önemli sebebiydi.

Aslında bu günün koşulları için bile fazlasıyla ucuz sayılabilecek bir ticari üç kağıtçılığın eseri olan Battletoads, alternatifler konusunda şimdiki gibi geniş seçeneklere sahip olmayan oyun severlerin sessizce kabullendiği bir aksiyon oyunuydu. Tamam! Belki ninja rakipleri kadar büyük bir fenomene dönüşüp, tüketim pastasından yapımcılarının göbüşlerine büyük büyük kaloriler konduramadılar belki ama video oyun olarak her halükarda bir adım öndeydiler… Nitekim bu galibiyetin devamı gelmedi.

 

Captain Commando

Captain Commando

İşte arcade salonlarını baştan aşağı zangır zangır zangırdatan bir aksiyon oyunuyla karşı karşıyayız! Captain Commando’nun adını ağzımıza almadan evvel kafamızda şapka, bere vs var ise lütfen çıkarıp, göğsümüze doğru indirelim.

Yolu bir şekilde arcade mekânlarına düşmüş olan dostlarım, Captain Commando’nun, Street Fighter, Final Fight, Cadillacs & Dinosaurs ve Tekken ile birlikte en çok tercih edilen oyun olduğunu bilirler! Tabi daha sonra bütün bu oyunlar Callus kanatları altında yeniden oyunseverlerle buluştu ve biz ölümlü arcade tutkunları, jeton paralarından muaf bir şekilde bu oyunları saatlerce oynayabilme şansına eriştik!

Gel gelelim 1991 yılında karşımıza çıkan bu fütüristik aksiyon oyununun akıbeti, “oyun salonlarındaki” diğer rakipleri gibi olmadı. Bu CC’nin bozulmamış olmasını sağladı tabi. Diğer taraftan da piyasada bu kadar emsali varken, bir yumruğun da Captain’dan gelmemiş olması hayırlı da oldu.

Captain Commando ne demekti peki? Özetle, bayramda büyük bir şevk ve zevk ile topladığınız harçlıkların sadece birkaç saat içerisinde, jetin parasına hibe edilmesi demekti. Fakat yaşadığımız o abuk deneyim kesinlikle oyunu birkaç dakika daha fazla oynayabilmek için harcadığımız paranın her kuruşuna değdi.

    

Akuji the Heartless

Akuji the Heartless

Listedeki oyunların büyük bir kısmı hemen hemen doksanların ikinci yarısına tekabül ettikleri için özellikle ABD’de kendilerinden “Clinton Döneminin Oyunları” diye bahsedilir. Çok renkli oyun evrenine sahip olan Akuji de bu oyunlardan biridir.

PSX’in incilerinden biri değildi belki ama oyunseverler tarafından keyifle tüketildiğine de şüphe yoktu. Eidos’un bu kısa süreli platform – aksiyon kırmasına dair bu gün söyleyecek çok iddialı cümlelerimizin bulunmama sebebi de; Akuji’nin kolektif hafızalarımızda çok da fazla yer edinememiş olmasıyla ilişkilendirilebilir.

Emektar dedektif John Shaft, nam-ı diğer Richard Roundtree’nin seslendirdiği Akuji; ilginç maskesi (yoksa suratı mıydı?), garabet düşmanları ve kendine has yetenekleriyle ayrı bir yere koyulsa da, çok uzun soluklu olmayan bir maceranın parçası oldu! Elbette bunun en önemli sebebi Eidos’un elindeki altın yumurtalara abanarak, nitelik olarak oyun dünyasında çok daha fiyakalı emsalleri olan bu oyunu geri çekmesi de olabilir…

Akuji’yi özledik mi? Elbette hayır! Yine de yenilenmiş halini görmek iyi bir seçenek olabilirdi!

1 2
Author

4 Comments

  1. disqus daha iyi olmuş önce onu belirteyim, zira yorum yapabilmek için illa facebook a giriş yapmak zor işti. jedi academy oynamayanlar force unleashed a muazzam diyebilir. fakat jedi academy de her şey o kadar güzel ilerliyor öyle oturaklı kullanıcıya bahşediliyordu ki, oyunun her dakikasından muazzam keyif almıştım. force unleashed jedi güçlerini kullanmak üzerine kuruluyken, jedi academy jedi olmak üzerine kuruluydu. sanırım aradaki fark bu 😉

  2. Muhittin Derman Usta Reply

    Ne bilim insan bi half life, metroid, baldurs gate… beklediğimiz oyun mu bitermiş

  3. Berna Aysim Çavdar Reply

    Grim Fandango’nun da bu sene konferansta remastered’ının çıkacağı söylendi, gerçi o devam demek değil ama… Anladın sen onu.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.