Belki dikkatli takipçiler anımsarlarlar, geçtiğimiz aylarda acayip hoşumuza giden bir şarkı ve onun epey etkileyici klibini paylaşmıştık sizlerle. Şarkının adı Anamız Babamız Yok Deriz‘di, grup da Üçüncü Yeniler akımının en tatlı üyelerinden biri Dolu Kadehini Ters Tut‘tu. Pek sevmiş, pek övmüştük şarkıyı ve mesajını. Grubu radarımıza almış, hazırlıklarını sürdürdükleri yeni albümlerini de bekleme listesine yazmıştık. O albüm geldi en sonunda.
Dünyanın En İyi Albümü ile tanışın.
Heh. Şimdi Facebook önizlemesi bittiğine ve yazının buradaki kısmına kadar gelen herkes içeride olduğundan sizi grubun haylaz hınzırlığıyla tanıştıralım: Albümün adı Dünyanın En İyi Albümü. Dolu Kadehi Ters Tut albüme adını koyarken, muhakkak bunu bir böbürlenme olarak değil, daha ziyade albümün havası ve atmosferini yansıtacağını umarak yapmış. Bu bakımdan, epey de isabetli aslında. Çünkü özgüveni yüksek ama kibirsiz, komik ama samimi bir havası var albümün. “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabah şerifleriniz hayrolsun” diye açılıyor zaten ve oradan sonra da bu çizgiyi bozmuyor.
Albümle ilgili söylenecek çok fazla şey var. Öncelikle sound olarak Anamız Babamız Yok Deriz‘den gelen benim gibi yeni hayranlar için viraj biraz enteresan. Hakeza kültürel olarak çok şey paylaştığı diğer Üçüncü Yeniler gruplarından da çok farklı bir yerde Dünyanın En İyi Albümü. Tüm bestelerde kaptanlığı net bir şekilde gitar yapıyor. Şükür ki Mürsel Oğulcan Ava gerçekten heykel gibi gitar çalmış tüm kayıt süreci boyunca. Benim son zamanlarda duyduğum en virtüöz hard rock gitar performanslarından biriydi Ava’nınki.
Vokalist Uğurhan Özay’ın da 81 ilde doğurganlığı arttıran sesi de yine bomba gibi. Bu ikisi birleşince de ortaya gerçekten teknik olarak şahane bir albüm çıkıyor. Ki söylemek de gerek, prodüksiyonu bebek gibi yapılmış albümün. Fakat benim şahsen barışamadığım bir husus var ki, bir çoğunuzu da soğutabilir gibi hissediyorum: Albümün sözlerinde bir dublaj havası var. Muhtemelen benim özel kılkuyrukluğumdur, ama Türkçe bir eserde “lanet insanlar” gibi taşıma laflar duyunca tüylerin kalkıyor inceden. Bu sadece bir kelime tercihi ve bu tercihe dair duyulan rahatsızlık da değil tamamen. Bu kelime tercihinin getirdiği tavırda da Parliament Film Kuşağı ile büyümüş bir neslin aşina olacağı o vaziyet var.
E evet, albümde bu tip sözler eğreti gelin gibi karşımıza çıkıyorlar ara ara. Fakat bir yandan, büyük resme bakıldığında o akdar da dev bir etkileri de yok. Bu yüzden de esasen hiç şüphe yok, Dünyanın En İyi Albümü harika bir eser ve cümleten dinlenmeyi hak ediyor. Bir kulak verin, sonra da fikrinizi söyleyin bize. Nasıl olmuş?
PS: Favorim Çöpçatan!