Oyunlarla ilgili kişisel tarihinize baktığınız zaman, büyük ihtimalle en çok bağlandığınız oyunların, size döneceğiniz bir yer veren oyunlar olduğunu göreceksiniz. En azından hikayeye önem veren oyuncu profili için bu böyle. Bir yere dönebilmek, orada soluklanabilmek, “buralar böyle benim” diyebilmek insanoğlunun en doğal ihtiyaçlarından biri, tabii bu durum oyunlarda da değişmiyor. Belki hepsi üç artı bir daireler değil fakat video oyunu dünyalarında kafanızı sokabileceğiniz gerek üs olsun, gerek ev olsun yerler olmadı mı? Valla sizi bilemem ama en azından benim oldu. Hepsini çok güzel anılarla hatırlarım. Arada bir yad eder, bazen geri gidip bakarım. Şimdilerde oralarda kimler kirada kalıyor bilemem ama zamanında “benim” diyebileceğim yerlerin bir kaçı şunlardı;
Ebon Hawk
Bunun geleceğini bence ilk paragrafı okuyan oyuncu anlardı. Ebon Hawk’ hatırladınız mı? Knights of The Old Republic boyunca tüm kankalarımızı bizimle birlikte taşıyan, ekibimizi türlü zorluklardan kurtaran. Yıllarca özlemini çektiğimiz Millenium Falcon tribini bize yaşatan kaliteler kalitesi gemiydi Ebon Hawk. Şimdi bile Geekyapar semalarında wireless adına ne koyalım diye tartışmadan direkt “Ebon Hawk” diyebiliyorsak, bizde ağır yer etmiş demektir.
Normandy
Madem gemilerden gidiyoruz, Ebon Hawk’ın adını anmışken, Normandy’nin adını anmamak olmaz. Normandy yeri geldiğinde büyük aşkların, yeri geldiğinde büyük kavgaların yaşandığı bir yuvaydı adeta. Shepard ile anahtarı teslim aldıktan sonra pek bir benimsemiştik kendisini Mako’su ile, inleyen motorları ile, içinde yaşayan onlarca farklı karakteri ile. Normandy bir kaç kez değişti tabii. Buna rağmen ruhu aynı kaldı. Az cevizler kırmadık Normandy’de. Bu aşk gemisinin en önemli özelliği galaksinin en süper mühendislik harikalarından birisi olmasıydı. Elimizde intergalaktik bir Ferrari vardı ve anahtarı sadece bize aitti. Normandy hiç sahip olamadığımız kozmik öğrenci eviydi.
Santa Monica Haven
Troika’nın bir hayli sorunlu efsanesi Vampire – The Masquerade: Bloodlines’da oyunun başında sahibi olduğumuz bu ufak daireyi kim unutabilir ki? Bilgisayarımızı ilk açışımız, radyoyu dinleyişimiz. Yağmur sesinin camlardan vuran sesi ve sessizlikteki uğursuz apartman uğultusu ile Santa Monica Haven tam anlamıyla bir bok yuvasıydı, fakat bizim bok yuvamızdı. Daha sonra hikayenin gidişatına göre çok daha güzel bir evimiz olabiliyordu fakat geldiğimiz yeri asla unutmuyorduk. Hatta Santa Monica’ya uğradığımızda arada bir girip bakıyorduk.
Vercetti Estate
Vercetti Estate’e ilk girdiğimiz zaman adı tabii ki Vercetti Estate değildi. Hani arkadaşınızın yeni taşındığı o eve gidip “ulan burada ben yaşasam” diye haset edersiniz ya, işte Diaz’ın malikanesine girdiğiniz an bunları hissediyordunuz. Sonra buraya sahip olduğunuzda ise “Ulan o iş öyle olmaz böyle olur” diyordunuz. Vercetti Estate tam anlamıyla Scarface fantezisini gönlümüzce yaşayabileceğimiz, içinde fedaileriyle, barıyla ve bol kokainiyle tam teşekküllü bir gangster malikanesiydi.
Villa Auditore
Auditore malikanesi tam anlamıyla bir Kaygısızlar hikayesine ev sahipliği yaptı demek çok yanlış olmaz. Başınıza gelenlerden sonra amcanız Mario’nun malikanesine sığınıp burayı babanızın eviymiş gibi kullanmaya başlıyordunuz. Tamam teknik olarak burası babanızın eviydi ama yine de onca yıl yaşamayıp başınız sıkışınca buraya geliyordunuz ve burada kalıyordunuz işte. İlk başlarda biraz tereddütlü geziyordunuz belki ama sonra evi tamir ettirdikçe ve yaptırdıkça “Buralar benim lan, benim işte!” diye koltuklarınız kabarıyordu. Tabii amcanızın da mortu çekmesinde bunun etkisi yok değildi.
Caius Cosades’in 1+1’i
Morrowind’de koskoca Nerevarine olabiliriz ama biri bana “evin neresi?” diye soracak olsa kesinlikle Caius Cosades amcanın tek yataklı bir artı bir öğrenci evini söylerdim. Seyda Neen’de gemiden inmişim, elimde bir paket, Balmora’da Caius Cosades diye biri var, ona git diyor bana. Bende köyden indim şehre misali gidiyorum, kapısını çalıyorum. Bana aynı memleketlimmiş gibi davranıyor. “Gel yeğenim tek yatak var ama paylaşırız” diyor. Yatağın altında Skooma şişeleri ve muhtelif alkoller. Çıplak üstü ve altında paçalı donu ile adeta alkolik bir enişteydi Caius Cosades fakat bize yağmurda çamurda kalacağımız o ufacık odayı vermişti işte. Daha sonra kendisine görev geliyordu ve Cyrodiil’e dönmesi gerekiyordu, biz de o evde tek başımıza kalıyorduk öyle. Hey gidi günler hey.