Fallout dizisi çıkışından on gün sonra bile hâlâ tartışılmaya ve konuşulmaya devam ediyor. Bir yandan Fallout 4 ve Fallout 76’nın da satış rakamları da bu vesileyle uçarken merak ediyoruz: Acaba dizide neler değişmiş, acaba oyun ve dizi dünyası arasındaki farklar neler?
Yıllardır kalbini Fallout dünyasına vermiş birisi olarak diziyi izlemeye başlamışken en başta koca koca yazılarla gösterdikleri “219 sene sonra” bilgisini sindirmem, bu bilginin önemini fark etmem biraz sürdü. En nihayetinde beynimin arka taraflarında bir yerde bu şok edici detayı geç anlamış olsam da en sonunda kendime geldiğimde diziyi durdurdum ve olduğum yerden kalkıp evin içinde oraya buraya yürümeye başladım. Neden mi? Çünkü bu bilgi aslında bize dizinin bombaların 2077’de düşmesinden 219 yıl sonra, yani 2296 yılında, yani herhangi bir Fallout hikâyesinden çok daha sonra geçtiğini anlatıyor. Örnek vermek gerekirse Fallout 3 2277, Fallout New Vegas 2281, Fallout 4 ise 2287 senesinde geçiyor.
Dizi ise kronolojideki sonuncu oyunun en az 9 yıl önünde. Bu da hayranlara, yani benim gibi delilere, şu soruyu sordurdu; oyunlardaki olaylar nerelere vardı? Fallout dizisi bizlere bunun cevabını verecek, bunca yıldır içinde bulunup mücadelesini verdiğimiz sıkıntıların nasıl sonuçlara çıktığını anlatacaktı ama bizleri ilginç sürprizler bekliyordu. Gelin, bugün sizlerle bu sürprizler hakkında konuşalım.
Başlamadan şunu da belirtmeme izin verin, ben bu değişmiş dünyadaki farklılıkları oldukça beğendim. Söyleyeceklerim olumsuz eleştiriler niteliğinde değildir, mütevazı eleştirilerimi yazının sonuna saklayacağım. Değineceğim noktalar aslında çok hoşuma giden, sanki eski Fallout oyunlarını taklit etmektense karşımıza yeni bir Fallout oyunu çıkarmak istemişler gibi hissettiren güzel kararlar.
Brotherhod of Steel – Çelik Kardeşliği
Fallout dizisi her ne kadar Vault 31-32-33 üçlüsü üzerinden açılsa da ve bu bile başlı başına büyük bir yenilik olsa da en güçlü değişimleri çorak toprakların bambaşka bir tarafından görmeye başladık, Çelik Kardeşliği’nden. Şöyle ki Fallout evrenindeki ana çatışmalar dünyayı kimin nasıl kurtaracağı üzerinden yaşanıyor, tarihin herhangi bir noktasında olduğu gibi. Bu çatışmalarda genelde gördüğümüz tarafların bir kısmı eski dünya sembollerini romantik atılımlarla diriltmeyi amaçlarken, bir kısmı da insanlığın üzerine bu sonu makul gören fikirleri olduğu gibi reddedip, zamanın bir noktasında denenip vazgeçilen veya hiç denenmeyip şans verilmeyen yeni yaklaşımları, yeni ilhamları benimsiyor.
Kardeşlik ise içinde doğduğu çukurdan; devletin, insanlığın ve teknolojinin yaptığı zulümlerden sürüne sürüne çıkıp, bütün eski dünya yetkisini, gücünü, anlayışını reddedip kendine yepyeni bir yol çiziyor. Kırılmaz, esnemez kaskatı bir askeri yapı ile pragmatik, teknokratik bir ideolojiyi sanki bir dinmişçesine kucaklayan bu grup, karşımıza çıkan absürt, kavrulmuş, garip yeni dünyada yepyeni bir ilerleyişi sürdürüyor. Peki, Fallout dizisi ne diyor?
Bana öyle geliyor ki dizide Kardeşlik tüm o işleyişi bir kenara bırakıp feodal bir iletişimi kabul etmiş, inançlarına da dogmatik-teknokratik öğretilerin tarafından değil de, elinde tütsülerle askerlerini kutsayan rahiplerin tarafından yaklaşmış. Yani 2077 ile beraber gezegenin ve insanlığın kabul edilmiş ilkelerini olduğu gibi reddedip kendi taze, denenmemiş yapısını oturtmaya çalışan bir grup yerine bu sefer altı yedi yüz yıl geriye gidip tamamen şövalyelerin önünde eğilip “lordum” diye hitap eden ve de bilime adeta dini bir adanmışlıkla yaklaşan teknokratlardan ziyade batıl inançlarının sahadaki uygulamalarını etkilediği bir topluluk görüyoruz. Kardeşliğin buna en yakın hâli estetik yönüyle ilk Fallout oyununda bir şövalye tarikatını andıran kısım olmuştu ama bu seviyede bir feodallik var mıydı, orası tartışılır.
“Lordum” gibi hitaplardan ziyade “Şövalye Danse” veya “Katip Yearling” gibi hitapların, yani kimsenin kimseye aşağıdan veya yukarıdan değil, görev ve emir komuta zinciri bağlamında baktığı bir gruptu bu. Bu açıdan gördüğümüz bütün diğer Kardeşlik parçalarından daha farklı olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki grubun zaman içinde değişebilmesi veya bir kısmının tamamen dini-feodal bir ideolojiyi benimsemesi de çok doğal. Fallout dünyasında böylesine dinlerin, inançların, tarikatların ne kadar yoğun olduğunu ve hangi seviyelere çıkabildiğini çok iyi biliyoruz. Bu yüzden Fallout evreni içinde yolunu değiştirip bir ortaçağ savaşçı tarikatına dönen bir Brotherhood kadar doğal pek az şey vardır.
Bu fraksiyon içindeki bir diğer değişim ise aslında askeri düzenlerinin de bir hayli değişmiş olması. O kaskatı yapının biraz daha duruma göre hareket eden, kuralları esneten, biraz daha kendini bırakmış bir hale gelmesi. Örneğin oyunlarda gördüğümüz kadarıyla bir Elder, Kardeşlik örgütlerinin başındaki bir kişi, emir komuta zincirini bozup kendinin hemen altında olmayan, ondan sonra gelen üyelere emir verdiği zaman “Hop kardeşim ne yapıyorsun sen? Kuralları ihlal ettin, bu yüzden seni görevden alıyoruz” deyip başkomutanlarını hiçbir direniş olmadan indirebilen bir düzen görebiliyorduk.
Dışarıya kapalı, izolasyonist fikirleri ile dış dünyalılara bir “hortlak” gibi yaklaşan bir teşkilattı Brotherhood. Bilimciler, idareciler ve askerlerin görevi belliydi ve hepsi özelleşip o düzenin içinde kendilerine açık bir yer bulurdu. Yine dizide durumlar farklı görünüyor. Herkese aynı eğitim veriliyor, kim bilimci kim asker pek göremiyoruz, daha doğrusu herkes asker de herkes aynı zamanda da bilimciymiş gibi bir his verdi Fallout dizisi. Kimsenin kimseyi kontrol altında tutmasına gerek kalmayan çünkü herkesin kendi kendisini denetlediği o kaskatı Çelik Kardeşliği’nin dizide eğitim kamplarında çocukların duman tüttürdüğü bir hâle geldiğini görüyoruz. Bu da muhtemelen bu grubun daha çok Amerikan savaş filmlerindeki ordu kültürüne yaklaştığını gösteriyor.
Kardeşlik dizi boyunca epey değişmiş, bambaşka bir fraksiyona dönüşmüş. En azından bizim gördüğümüz kadarıyla, belki de ileride başka bir Brotherhood kısmıyla bu noktalardan çatışmaları çok olası, belki de Fallout dizisi dünyasında Biraderler’in durumu zaten böyledir. Her nasıl bir açıklama olursa olsun bu evren içindeki bu yenilikleri, farklılıkları ben beğenmiş bulunmaktayım. Bilmem kaçıncı defa yeni bir Fallout hikâyesinde yine aynı fraksiyonu görmek sıkıcı olabilirdi ama sanki yazarlar bu noktada Kardeşliğin estetik ve yüzeysel tarafını dizide tutmuşlar da, onun altında yatan ideolojiyi olduğu gibi değiştirmişler veya hiç görmemişler gibi.
Gelelim hikâyenin iskeletini oluşturan bir diğer siyasi güce.
New California Republic – Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti
Fallout dizisi içinde Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti adına gördüğümüz en büyük ve ilerideki hikâye için de en önemli değişiklik, başkentlerinin bombalanması ile birlikte yıkılıp dağılmış olmaları. Başkent Shady Sands otuz beş bin kişilik nüfusuyla aslında bu dünya üzerindeki en büyük ve en gelişmiş şehirlerden birisi. Böyle bir kentin düşüşü, nükleer patlamayla yerle bir olması doğal olarak böyle bir şehrin etrafında şekillenen her siyasi güç için kesin bir ölüm olur. Peki, Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti böyle bir güç mü?
Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti oyun dünyası içinde yedi yüz bin kişiyi aşan nüfusu, bir sürü farklı eyalete yayılmış orduları ve sınırları içinde yer alan her biri en az Shady Sands kadar gelişmiş, en az diyorum bakın, devasa bir fraksiyon. Hatta bu yapıya fraksiyon demek için artık biraz geç çünkü kendi içinde inanç özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, insan hakları gibi pek çok konuyu aşmış; tarihi boyunca bir sürü yıkımı, savaşı, düşmanı geçip kendi hikayesini yazıp kimlik kazanmış, kendi şirketleri, bakın savaş öncesi değil, savaşı sonrası şirketleri olan, Kaliforniya’dan başlayıp artık yavaş yavaş Kuzey Amerika’nın içlerine, Meksika’ya bile girmeye yeltenen büyük bir ülke.
Nereden bakarsanız bakın Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti, Fallout evreni içinde artık bir kurtuluş yolu olmayı bırakıp kendi insanlarınca, kendi coğrafyasında kurtuluşun kendisi olan bir ülke. Öyle ki aklı yerinde olan hortlakları ve süper mutantları da vatandaş kabul edip onlara ordularında da yer veren bir ülke.
Eğer Fallout oyunlarındaki cumhuriyet ile Fallout dizisi içindeki cumhuriyet aynıysa Shady Sands’in bombalanmasıyla yıkılacak bir ülke değil. Atılan ilk nükleer bombadan sonra bile Japonya’nın savaşmakta direttiğini, ancak atılan ikinci bombadan sonra üzerlerine gelecek başka bombaların korkusuyla teslim olan bir ülke olduğunu hatırlatırım. Tabii Japonya ile NCR’ı bir tutmuyorum ama yüz elli yıla yakın bir geçmişi ve gelişmişliğiyle orada duran bu ülkenin tek bir patlamayla yıkılacağını biraz güç buluyorum.
Vault City, New Reno, Hub ve buna benzer pek çok şehir ya ticari hareketlilik yönüyle, ya üretim yönüyle, ya da kültürel gelişimiyle Shady Sands’ten çok daha öne çıkıyor. Başkent ise aslında cumhuriyetin kurucu kenti olmasıyla dikkatleri kendine çekiyor ve diğer şehirlerle birlikte gelişen ülkenin ekonomik, ticari olanaklarından yararlanıyor. Hatta şöyle açıklamama izin verin, NCR kendi içindeki dengeleri o kadar iyi oturtmuş durumda ki artık çaresizce yayılmak istiyor. Zaten New Vegas olaylarına da oradan varıyoruz.
Bu yüzden düşünüyorum ki dizideki ve oyundaki Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti aynı ülkeler değil. Bırakın Kardeşliğin Cumhuriyet’in önderi olarak görülen, insanların kutsal olarak tanımladığı bir kişinin bulunduğu yere baskın yapmasını, NCR’ın zamanında bir değil birkaç kez Brotherhood’u dümdüz ettiğini biliyoruz. Her ne kadar Tim Cain ve Todd Howard dizinin oyunlarla aynı dünyada geçtiğini söyleseler de bence benimle bir konuşmalılar önce, bana öyle geliyor ki farklı zaman çizgileri görmekteyiz. Bir tarafta 2077’de başkenti bombalanan bir Cumhuriyet varken diğer tarafta 2281’de New Vegas’ı ele geçirmeye çalışacak kadar güç payı olan büyük bir siyasi taraf var.
Vault-Tec ve Savaş Öncesi Şirketler
Gelelim bu dizinin üstüne kurulduğu bir diğer sütuna, Vault Tec ve savaş öncesi şirketlere. Dizide ABD’nin müthiş bir batak içinde olduğu ve Amerikan şirketlerinin bu ülkeden kopup kendi yontacakları bir dünya istedikleri söyleniyor. Ana motivasyonlardan bir tanesi de şirketlerin devletten çok daha iyi durumda olması. Bu şirketlerin bir kısmı gerçekten böyle bir hâl içerisinde ve hepsi için bu söylenemez. Dizideki yorum yazarların kendi takdiridir ama oyunlarda durum kesinlikle böyle değil. Hatta dizi hikâyesinin merkezine oturan Vault-Tec, oyun dünyasında borçlara batmış bir hâlde. Her bir sığınağın inşaat, yönetim ve pazarlama süreçleri boyunca inanılmaz bir verimsizlik örneği sergileniyor ve şirket de her bir sığınak için dolayısıyla milyonlarca dolar zarar ediyor. Bu verimsizlik, hesapsızlık ve yanlış kararlar zinciri pek çok şirket için geçerli.
Belki bu şirketlerin arasında RobCo Endüstrileri doğru düzgün yönetilen, iyi bir performans gösteren ve kaynaklarını koruyan bir kurum olabilir çünkü onun başındaki isim de Robert House. Kendisini (bıyıklı karakter) final bölümündeki Vault-Tec toplantısında görüyoruz. Oyunlarda da New Vegas’ın başındaki isim olarak biliniyor. Öyle ki NCR’ı bir müşteriler ülkesi olarak tanımlayıp kendi planlarını 20 yılda teknoloji endüstrisini sürdürülebilir bir hâle getireceği, 50 yılda yörüngeye yeniden insanlar göndereceği ve 100 yıl içinde başka gezegenlere koloni gemilerini yollayacağı şeklinde tanımlıyor. Bu tarafıyla eski-yeni çatışmasının yeni tarafına koyuyor ağırlığını.
Vault-Tec’in kendisine dönersek aslında her bir Vault’ta ayrı deneyler yapılma planı bu toplantıyla veya şirketlerin önerisiyle olan bir şey değil. ABD’nin örgütlenmiş derin devleti olan Enclave içinde (bu gruba başka yazılarda kesinlikle dönmek istiyorum) evet şirket yöneticileri olmakla beraber siyasetçiler, sanatçılar, gazeteciler, komutanlar ve buna benzer pek çok etkili ve güçlü isim var. Sığınaklarda yapılan deneyler de bir Enclave planı. Bu deneylerin sonuçları doğrudan Enclave üslerine aktarılıyor ve kendi işleyişlerinde kullanılıyor. Grubun teknolojik üstünlüğünün bir parçası da buradan geliyor.
Tabii Vault-Tec sığınak denetmenlerine Enclave görevlileri geldiği zaman kapılarını açmamaları gerektiğini söylemiş olsa da ilk Fallout oyunlarındaki örneklerle de buna yer yer uyulmadığını görüyoruz. Zaten savaş sonrasına geldiğimiz zaman şirketten geriye kalan en ufak bir iz bile bulamadık oyunlarda. Bu açılardan da yine dizinin zaman çizgisi ile oyunların zaman çizgisinin farklı olduğunu anlayabiliyoruz. Hatta bu farklılık 2277’deki patlamayla da sınırlı kalmıyor, ta 2077 öncesine kadar uzanıyor.
Mütevazı Bir Eleştiri
Şu ana kadar konuştuğumuz yenilikler, değişimler, farklılıklar daha önce de belirttiğim gibi bir olumsuz eleştiri niteliğinde değil. Baştan baştan aynı şeyleri görmektense yeni bir Fallout tarihi, yeni bir Fallout dünyası görmek beni heyecanlandırdı. “Acaba geçmişte başka neler oldu?” veya “Acaba daha neler değişti?” gibi soruları sormak sanki yeni bir Fallout oyununda yeni bir zindana girmişim gibi hissettiriyor. Merak ve gizem her zamanki gibi orada duruyor, bizleri bekliyor.
Yine de eleştireceğimi söylediğim noktaya gelmek istiyorum. Sanki Fallout dizisi, hikâyeye ve hikâyeleştirmeye fazla odaklanmış gibi. Sanki Jonathan Nolan, Jonathan Nolanlaştırmak için biraz zorlamış da önceki işlerinin altında kalan bir hikâye ortaya çıkarmış gibi. Bütün hikâyeleri bir araya getirmeye çalışıp en sonunda anlatı kırılmalarıyla, çeşitli şaşırtılarla bizleri yamultmak için kendini zorlamış ama ortaya da çokça gördüğümüz, iyice alıştığımız bir durum çıkmış gibi.
Mesela bu Fallout dizisi sırasında çok fazla yerleşim gördük. Bu yerleşimlerin biraz daha üzerine gidilseymiş, her birinin hikâyesi ana akışın içinde daha samimi bir şekilde yedirilseymiş çok güzel olacakmış. Dizinin başardığı pek çok diğer noktaya bakınca da zaten yazarların ve yönetmenlerin oyunlara yabancı olmadıklarını, oyunlarda hissettikleri şeyleri diziye yansıttıklarını görebiliyoruz. Eğer ki yazarlar biraz daha bağımsız bıraksalarmış akışı, bence başarabilirlermiş. Yeni bir anlatı modeli denemektense kendi bildiklerini yapmaya çalışıp ortalama bir hikâye sunmuşlar gibi geliyor. Benim mütevazı düşüncem budur, peki siz ne düşünüyorsunuz?