Hollywood’un süper kahraman filmleri sizi baymaya mı başladı? Artık New York’un kötüler tarafından yıkılıp, kahramanlarca kurtarılmasını değil de, dünyanın farklı köşelerinin, atıyorum bir Moskova’nın falan da yıkılmasını/kurtarılmasını mı istiyorsunuz? Kahramanlarda çeşitlilik konu olduğunda İspanyol asıllı Amerikan, Asya asıllı Amerikan değil de safkan bir Avrupalı kahramanımız olsun mu istiyorsunuz? O zaman dileklerininiz yerine geldi.

Cidden Hollywood’un tekelinde temelini aynı formüle dayayan süper kahraman filmlerinin artık alternatif bakış açılarına ihtiyacı olduğu aşikar. Bambaşka bir kültürü olmasından dolayı Avrupa sineması bunun için biçilmiş kaftan kanımca. Şanslıyız ki, halihazırda gösterime girmeye hazırlanan iki farklı süper kahraman filmi fragmanlarıyla ilgimizi cezbetmeye başladı bile. Biri Finlandiya’nın ilk uzun metraj süper kahraman filmi olacak “Rendel“, diğeri ise Rusya’dan gelen, biraz daha karanlık bir Avengers ekibi olacak gibi görünen “Guardians“.

“Rendel”, fragmanından gördüğüm kadarıyla Batman, Daredevil ve Punisher’ın bir kombosu olacak gibi duruyor. Yönetmen Jesse Haaya’nın gençliğinden beri aklında büyüyüp gelişen proje, indiegogo’da güzel bir bütçe yakalayıp belli bir düzeye geldikten sonra, esas vurgununu Cannes’a katıldığında yaptı. Burada çeşitli prodüksiyon firmalarından da destek alınca, normalde daha mütevazi bir film olacakken, görselliğini dünya standartlarına çekmeyi başarmış oldu. Olayların Finlandiya’da geçeceği film, yozlaşmış şehrin intikam meleği olacak kahramanımız Rendel’ın orijinini ve sonrasını anlatacak. Kahramanımızın kostümü falan fena durmuyor di mi? Sanki Finlandiya sinemasına çok hakimmişim gibi kadroyla falan ilgili yorum yapmayacağım, merak etmeyin. Filmimizin bu sene içerisinde gösterime girmesi planlıyor.

https://www.youtube.com/watch?v=IeGIa5HO37Y

Diğer filmimiz “Guardians” -orijinal ismi Zaschitniki- ise Rusya’dan geliyor. Soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne gidiyoruz. “Patriot” adındaki gizli bir organizasyon bir grup sıradan insan üzerinde çeşitli deneyler yapıp onları doğaüstü tehditlere karşı bir savunma ekibi haline getirirler. Eski bir düşman tekrar su yüzüne çıkınca kahramanlarımıza da iş çıkmış olur. Takımın lideri olduğunu düşündüğüm bir ayı adam, taşı toprağı kontrol edebilen bir element adam, hızla uçup kaçabilen ninjavari bir rüzgar adam ve kendisi de “bir içim su” olan -kelime oyunlarda rakip tanımam- bir su kızdan oluşan grubumuz oldukça etkileyici görünüyor. İşte bu kahramanların geçmişleri falan biraz karışık, oradan drama yakalayacak filmimiz Şubat 2017’de gösterime girecek.

Her iki fragman da beni heyecanlandırdı açıkçası. Bu arada Guardians’ın ikincisi için şimdiden çalışmalara başlanmış, filmlerine oldukça güveniyorlar anladığım kadarıyla. Rendel de zaten kült bir kitleyi şimdiden peşine taktı. Haliyle başarılı olmamaları için pek bir sebep yok. Hem de başarılı olurlarsa farklı filmlere de yol açmış olurlar. Ülkemizde gösterime girerler mi bilmiyorum ama sırf Hollywood rutinine alternatif oldukları için bile bir şans verilmeye değer diye düşünüyorum.

Siz nasıl buldunuz kahramanlarımızı? Fikirlerinizi yorumlarda paylaşın tartışalım.

Author

A Man Who Walks Alone... @tutkutuzlu

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.