Son yıllarda konuları -görece- çok önemli olmayan ama aksiyonları ile cidden zevkle kendini izleten karizmatik başrollü filmler arttı, farkında mısınız? Tabii şimdi siz Jason Statham’dan, Liam Neeson’dan hemencecik bahsedebilirsiniz, “Zaten hep vardılar” diyerek ama birazdan bahsedeceğim filmlerin bir tık daha özenilmiş olduğu konusunda hemfikirizdir diye düşünüyorum: John Wick üçlemesi zaten başı çekiyor, geçtiğimiz yıllarda gördüğümüz Atomic Blonde var, bu sene vizyona girmiş Nobody ve şimdi de Temmuz’da gelecek olan Gunpowder Milkshake ile bu iş, iyiden iyiye popüler oldu tekrardan.

Başrollerini MCU’dan Nebula veya Doctor Who’dan Amy Pond olarak bildiğimiz Karen Gillan ve Game of Thrones’un en acımasız karakterlerinden Cercei olarak bildiğimiz Leana Headey’nin paylaştığı Gunpowder Milkshake; zamanında annesi tarafından kötü adamlardan korumak için terkedilmiş bir kadının, annesinin arkadaşları tarafından -ki bu arkadaşlar The Library adlı bir suikast örgütü için çalışıyor- büyütülmesi ve aynı annesi gibi bir suikastçı olmasını fakat bir görev sırasında kurtardığı küçük bir kız çocuğu ile çalıştığı örgüt arasında kalmasını ve bununla birlikte gelişen olayları anlatıyor. Konusu orijinal değil evet, çokça farklı mecrada benzerlerini gördük/okuduk/oynadık. Fakat zaten bu tür filmlerde ana olay aksiyon sahnelerinin kareografisi oluyor. Başlığı bu şekilde atmış olmamın sebebi de filmin konusunu okuduğunuzda anlaşılmıştır diye düşünüyorum: Yakınını kaybeden karizmatik başrol, gizli bir örgüt, bildiğin değerlere karşı çıkma, intikam vb.

Gunpowder Milkshake’in yazının girişinde bahsettiğim filmlerle kıyaslayınca arasındaki en bariz fark, mizahi ton farkı diyebiliriz. Fragmanı izlerseniz sizin de fark edebileceğiniz gibi bu filmin tonu çok ciddi durmuyor. Bu durum kendisini genel türden biraz daha ayrıştırması açısından güzel bir seçim olmuş, filmde de cılkı çıkmazsa tat katar.

Filmin oyuncu kadrosunda yok yok bu arada. Zaten yukarıda bahsettiğim Karen Gillan ve Leana Headey dışında; Black Panther’de T’Challanın annesi Ramonda’ya hayat veren Angela Bassett, Watchmen filminde ilk Silk Spectre’yi canlandıran Carla Gugino, bu sonbaharda Shang Chi and the Legend of the Ten Rings filminde de izleyeceğimiz Michelle Yeoh, The Library’nin üyeleri iken; örgütün başındaki adamı ise The Amazing Spider-Man 2 filmindeki Rhino karakterini canlandırırken harcanmış potansiyelinden hatırlayabileceğiniz Paul Giamatti canlandırıyor. Yukarıda bahsettiğimiz; başrolün, uğruna bütün bir örgüte kafa tuttuğu küçük kıza ise Chloe Coleman hayat veriyor.

Biliyorum kulağa garip gelecek ama bence fragmanı izlemeyin; bahsettiğim şeyler size izleme isteği vermeye yettiyse filme bırakın sahneleri. Bunu diyorum çünkü bittiğinde ben, “İzlemesem daha iyi olurdu” dedim. Fragman, çok fazla şey gösteriyor ki bu da zaten günümüzün problemlerinden biri. Bir de şu fragman önü 3-5 saniyelik ön izlemelerden nefret eden bir ben miyim? Yahu zaten fragmanı izlemek için açmışım, daha ne gösteriyorsun sahneleri erkenden? Bunu da belirttikten sonra daha hâlâ ikna olmayıp, ‘’Sana mı soracağım!’’ diyorsanız da buyurun:

Gunpowder Milkshake 14 Temmuz 2021‘de Netflix’te yayınlanacak, yayınlandığı zaman da muhtemelen burada incelemesine denk gelirsiniz zaten. Siz film hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce de fragman fazla mı sahne göstermiş? (Niye izlediniz ki?) John Wick üçlemesi ya da Atomic Blonde kadar iyi olur mu kareografi olarak? Aşağıya görüşlerinizi bekliyoruz.

Yazan: Emin Özdenvar

Author

Dünyanın en ihtiyacı olduğu anda ortaya çıkarak çeşitli konularda fikirlerini belirten yazarlar. Bir konuk yazar asla geç yazmaz, erken de yazmaz. Onlar, tam yazmaları gereken zamanda yazarlar.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.