Quentin Tarantino sinema tarihinin en etkileyici ve çarpıcı yönetmenlerinden biri olarak geçecek kitaplara, buna hiçbir şüphe yok. Pulp Fiction‘dan The Hateful Eight‘e kadar attığı her adım peşinde bir iz bıraktı. Bir auteur olmasının da ötesinde, büyük bir sinema geek’i Tarantino; hatta belki de en büyüklerinden biri. Buna rağmen kendisi Netflix vari dijital dağıtım mecralarından nefret ediyor. Neden mi? Şöyle açıklamış üstad:

Netflix’i kullanmıyorum bile, o yüzden nasıl çalıştığını dahi söyleyemem. Kablolu televizyonda bütün film kanallarını alsanız bile, ki bende var, kılavuzu açıyorsunuz, listeden gidiyorsunuz, bir şey izliyor ya da bir şey kaydediyorsunuz ve belki de hiç izlemeye başlamıyorsunuz bile. Belki on dakika, yirmi dakika izleyip başka bir şey yapmaya başlıyorsunuz ve buna çok da coşmadığınıza karar veriyorsunuz.

Filmleri dükkandan almanın başka bir niteliği vardı. Etrafa bakınırdınız, kutuları alır, arkalarını okurdunuz. Bir tercih yapar, belki de tezgahın arkasındaki adamla konuşur, ondan tavsiye alırdınız. Ve elinize bir şey koyup çekilmezdi o da, ne satıyorsa tam satışını yapardı. En nihayetinde elinizdeki şeye manevi bir yatırım yapmış olurdunuz, elektronik teknoloji ile bu pek mümkün değil.”

quentin_tarantino_reference

Kıssayı yakaladınız değil mi? Tarantino özetle şunu diyor: Eskiden evde film izleyince daha bağlanıyordunuz konsepte, şimdi daha kolay harcıyorsunuz. Yani üstada saygımız buradan Şangay’a uzanıyor. Kendisini şahıs olarak da, bir ikon olarak da bayılarak takip ediyoruz. Ancak bu dedikleri büyük saçmalık. Bir film kötüyse kötüdür, iyiyse iyidir; Netflix bunları değiştirmedi. Netflix sadece kötü filmlerden ilk on dakikada cayabilme imkanını verdi. Eskiden DVD alınca insan “Lan o kadar gittik aldık” deyip sonuna kadar izliyordu diye o kötü filmler büyülü bir biçimde iyiye dönüşmüyorlardı ki?

Ha ama ne oluyordu? Sadece o DVD’ciye, VHS’ciye gelmiş olan filmleri izleyebiliyordun. Seçeneklerin dardı. Bir yandan filmle ilgili bilgi almak için CTRL+T yapıp IMDb açamıyordun. Dükkandaki modunla evdeki modun fark gösterirse yanıyordun. Netflix bizi bütün bunlardan azat ettiği için böylesine çılgın atarak büyüdü zaten. Tarantino’nun burada anlattığı şey, Vanilla WoW geri dönünce sevinç gözyaşları dökenlerle aynı kökten geliyor esasında. Yokluk nostaljisi. Yokluk dönemi hayata nazaran sahip olduğu daha naif bakış açısını o yokluklar ve zorluklarla bağdaştırıp, bunun kaynağının o yokluk ve zorluk olduğu yanılgısına kapılmak çok kolayca düşülebilecek bir tuzak. Biraz üzücü Tarantino’dan bunu duymak.

Olsun, sen yine de tatlı dedebeyliğinle çek filmlerini Quentin, biz Netflix’e geldikleri gibi izlemek üzere bekliyoruz!

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.