Ülkemizde – ve içerisinde yaşamadığım için yoktan yere sallamak istemediğim birkaç ülkede daha- stereotipileşen bir yanılgı ile başlamak istedim yazıma. Biliyorsunuz işte, lisedeyken bizi sözcelci, eşit ağırlıkçı, sayısalcı filan diye ayırdılar; çok fazla okulun tercih etmediği bir alan olarak da dilciliği, bir kenara koydular. Sonrasında bir kalıp yargı oluştu: Dilci ne anlardı matematikten, matematikçinin ne alacağı olurdu dilden, değil mi? Aradan yıllar geçse de yapboza dönmüş bir eğitim sisteminin lise seviyesi için gerekli görülen bu uygulamanın sonuçları, beyinlere kazındı. Ancak ortada şöyle bir problem var: Daha sayısalcı – sözcelci ayrımına, zekâ türlerine, bireyselliğe bile girmeden, burada büyük bir saçmalık olduğunu söylemeliyiz. Matematik bilmeyen bir insanın, dilden anlama ihtimali yok.

Tam şu anda, kendi tabirlerimle değil kafamıza yerleştirilenerle konuşuyorum, sayısalcı olanlarınız “Haha biz dili de biliyoruz, kahrolun dilciler, biz çok zekiyiz” diyebilir; sözelci olanlarınız ise “Yaa, gördünüz mü, biz sizden daha zekiyiz” diye söze girebilirler. İki taraf da eşit derecede yanılır, onu da söylemem lazım. Bir kere böyle ayrımların saçmalığı bir tarafa dursun, ne o matematik ‘sayısalcı’ matematiği ne de ‘dilden anlamak’ o ‘dilci’ dili, bu hususta anlaşmalıyız. İki tarafa da laflar hazırladım, buyurun: Matematik sadece testleri çözmek, kanıtlara ulaşmak için kullandığımız formüller ve her aklı çalışan insan evladının biraz pratikle ustalaşabileceği hesap kabiliyeti anlamına gelmiyor. Dilden anlamak da bir dilin kelime hazinesini ezberlemek ve gramer yapısını öğrenmek demek değil. Hem matematik hem de dil için aklımıza kazınan bu görüşler doğru olsaydı, iki alanda da en başarılı olan insanlar, ezberi kuvvetli olan insanlar olurdu fakat öyle değil. Hâlbuki matematikçiler en iyi ihtimalle soyut sularda geziyorlar, dilciler ise çevirmenlik yaparak hayat kazanıyorlar. Bahsettiğimiz başka bir şey; hayatın ta kendisinden, mantıktan ve belirli bir algılama yönteminden, bir görme biçiminden bahsediyoruz.

Biraz şöyle içine girince görüyorsunuz ki insanlar çağlar boyunca, şimdi çoğu insanın ‘cahil’ ve ‘ilkel’ diyeceği zamanlardan beri, dil ve matematiğin arasında kopamayacak bir bağı görüp savunmuşlar. Tıpkı, müzik ve matematiğin arasında olduğu gibi. Ya da daha doğrusu, hayat ve matematiğin arasında olduğu gibi. Bugün, çağlar öncekinden kat kat daha büyük bilgilere nail olduk, o zamanlardaki gibi bulduğumuz ufak bir bağlantıyı bile okült uğraşlara yormaya çalışmıyoruz belki fakat bu bağlantıyı da çok daha iyi görebiliyoruz. Fasulyenin faydalarına gelirsek, ben bu girişi neden yaptım? Çünkü matematik yaşamın diliyse; yaşam onunla anlamlıysa o zaman, fantastik evrenlerdeki diller temalı bir dosyaya neden onu da konuk etmeyelim?

Aritmansi

Yunanca sayı anlamına gelen arithmos ve kehanet anlamına gelen manteia kelimelerinin birleşiminden oluşan Aritmansi, sayılarla ulaşılan kehaneti ifade ediyor.  Okült bir uğraş olarak sayılabilecek olan Aritmansi, sınıflandırma olarak Numeroloji’nin altında, onomancy veya nomancy’nin de bir alt başlığı olarak yer alıyor. Yani türünün ilk ve tek örneği değil, neredeyse insanlık tarihi kadar eski birtakım uğraşların bir çeşidi.

Numeroloji, en genel hâliyle bir sayı ile bir olay arasında birbirine denk düşen ilahi yahut gizemli bir çakışmaya inanmak anlamına geliyor. Numerolojinin alt başlıkları ise uygulandığı alanlara göre değişmekle birlikte alfabe ve kelimelerdeki harflerin, rakamsal değerleri üzerine şekilleniyor. Temelde astroloji kadar temelsiz bir uğraş fakat çağlar boyu farklı farklı biçimlerde insanlar –tıpkı astroloji gibi- kendisiyle meşgul olmuşlar.  Nomancy ise bir alt başlık olarak harfleri yazıbilimsel bir bakış açısıyla inceleyerek kehanette bulunmak anlamına geliyor. Bu minvaldeki uğraşlardan bazılarını sayalım, illaki tanıdık gelen olur: Hurufilik, Ebced Hesabı, Cifr, Gematria, Kabala vb. Vakti zamanında Platon, Pisagor gibi bugün dahi düşünceleri ve bilimsel katkılarıyla hayatımıza yön veren isimlerin de kafa yorup yöntem geliştirdikleri bir alan bu, öyle söyleyeyim.

Aritmansi’nin kehanet aracılığıyla bağlandığı falcılık ve alt başlığı olduğu numeroloji gibi, büyü ile de büyük bir ortaklığı bulunuyor. Çünkü büyü pratiklerinde insanlar isimler ve sayılardan çokça yararlanıyorlar ve numeroloji tam anlamıyla zaten kelimelerin harfleriyle sayıları birleştiren bir alan. Şuradan okuyabileceğiniz önceki dosya yazımda bahsettiğim gibi kelimelerin ve isimlerin kendi içlerinde büyük bir güç taşıdığı, bugün bile düşünülüyor. Aynısı sayılar için de geçerli; üç kere bir şey söylemek, bir yerin altından yedi kere geçmek, kırk bir kere maşallah demek vb. Ayrıca hemen her kültürde ve inanç sisteminde özellikle 3, 7, 9, 13, 40 gibi rakamlar da özel bir öneme sahipler. Gerçek hayattaki büyü pratikleri hakkında daha geniş okumak isteyen olursa diye konu hakkındaki bir yazımı da şuraya bırakmış olayım.

Harry Potter ve Aritmansi

Hazır evrene, her ne kadar yazarı lanet ettirtmek için elinden geleni yapsa da hak ettiği güzel, büyük ve cezp edici bir oyunun geleceğinin haberlerini de almışken, Harry Potter’dan bahsedecek olmak uygun düştü. Aritmansi, çoğumuzun karşısına ilk defa Harry Potter serisinde, Hermione’nin üçüncü sınıfta aldığı derslerden biri olarak çıkan bir terim. Elbette ki kitap serisindeki çoğu şey gibi onun da başka başka kökleri, başka başka bağlantıları var fakat bunları özellikle araştırmasaydık muhtemelen haberimiz olmayacaktı. Rowling dil-edebiyat eğitimi sebebiyle ve elbette bir fantastik seri yazarı olarak yaşadığı coğrafyanın folkoruna hâkimiyetinin yardımıyla Aritmansi’yi bütün dünyaya tanıtmış oldu.

Potter evreninde Aritmansi, gerçek hayatta kullanıldığı anlamına da uygun olarak, sayıların sihirsel özellikleriyle ilgilenen bir dal. Bence çok ilginç olan ve hakkında evreni keşfederken kesinlikle fazlasıyla okumak isteyeceğim Aritmansi’nin içeriğini ise maalesef, Harry bu dersi almadığı için, kitaplarda detaylı olarak göremiyoruz. Ancak Profesör Septime Vector’un verdiği bu dersin Hermione’nin en sevdiği derslerden biri olduğunu, onun bu dersi alabilmek için Zaman Döndürücü ile boğuştuğunu biliyoruz. Ki kehaneti düpedüz safsata olarak görüp dersi bırakan biri kendisi, bu açıdan düşünürsek, Arirmansi’nin hikmetini bize anlatmadığı için Rowling’e zaten haddini aşmak üzere olan isyanımız daha da büyüyebilir.

Gerçek dünyadaki kalıp yargılarımıza paralel şekilde Aritmansi’nin Hogwarts’taki dersler arasında en zorlarından biri olduğu söylenegeliyor. Bu yüzden bizim tembel teneke Ron ve Harry ikilisi almıyorlar bu dersi zaten, Hermione’nin de neden aldığını alaycı şekilde sorguluyorlar. İlme vakıf olan Aritmanlar bu açıdan, zeki büyücüler olarak göze çarpıyor, tabii yine kalıp yargılarımıza paralel şekilde, sıkıcı büyücüler olarak da. Evrende Aritmansi ile ilgili bir de Gringotts’da Lanet Kırıcı olarak çalışacak bir büyücü ya da cadının, bu sihir dalında başarılı olması gerektiğini biliyoruz.

Bana sorarsanız Aritmansi hakkında bu kadar az bilgi vererek sekiz kitap bitirmiş olmak, bayağı tepilmiş bir fırsat. Özellikle de sayıların büyüyle olan bağını ve Rowling’in de bu bağı gayet iyi bildiğini düşünürsek. Yani, Aritmansi ile kitaptaki karakterlerin isimlerinin rakamsal karşılıklarını hesaplayıp, olay örgüsünde birebir oturtan insanlar bile var ama Rowling’in oturup bunu düşündüğünü zannetmiyorum, sonuçta bir okült uğraştan bahsediyoruz. Yoksa düşünmüş müdür?

Hermione’nin bu dersi bu kadar sevmesinin ve her ikisi de geleceğe yönelik tahminler sunan derslerin arasından Kehanet’i saçma bulup Aritmansi’ye gönül vermiş olmasının nedenlerine de bir göz atalım beraber. Mesela Aritmansi, belirli bir yönteme dayanması, muhtemelen birtakım hesaplamalar dâhilinde işlemesi ve sayısal, net değerler vermesi ile ölçülebilir sonuçlar sunuyor. İkinci olarak bütün bunların birleşiminde ona, bir fantastik roman için konuştuğumuzu aklımızda tutarak, bilimsel diyebiliriz. Son olarak ise kendisinin kitaplara ve akademik çalışmalara olan güveni malumumuz; yazılmış kitaplardan asla öğrenilemeyecek geleceğe yönelik bilgiler için, güvendiği bir kitabın içerisindeki harflerin incelenmesiyle sonuçlara varmayı, içinde dumanlar dönen bir cam küreye bakmaya tercih etmiş olabilir.

Hem gerçek dünyamızdaki hem de Harry Potter evrenindeki temsiliyle Aritmansi, okült bir uğraş. Kesinlikle kendisine dayanılabilir bir alan değil, metafiziğin alanında yer alıyor, bilimsel hiç değil. Ancak daha detaylı olarak şuradan okuyabileceğiniz gibi, okült uygulamalar, pozitif bilimlerin yöntemlerini kullanmaları veya onlardan elde edilen bilgiye dayanmaları gibi sebeplerle onlarla çift yönlü bir ilişki içerisinde olmuşlar. Hatta öyle ki bugünkü birikimimizle aralarına çizgiyi çekebiliyoruz fakat kadim zamanlardan bahsettiğimizde bilimin nerede bitip okültün nerede başlayacağını kestirmek çok mümkün olmuyor.

Bu bakımdan, ister bir bilim kurgu klasiği içerisinde Doktor’un The Shakespeare Code’da söylediği gibi, isimlerin içerisinde bir çeşit güç olduğunu, bu gücün de matematik gibi bir bilimsel yöntemde var olabileceğini düşünelim ve bu da bizi, henüz bu seviyeye ulaşamamış zihinlerin, doğru denklemlerle atomu parçalayanlara bir çeşit büyücü gözüyle bakabileceği zamanlara götürsün. İstersek de ayağımızı yere basalım ve çoğu zaman, ateş olmayan yerden dumanın çıkmayacağını ihtimal dâhilinde tutalım.

Bu da kesinlikle numeroloji vardır, aritmansi gerçektir tarzı bir çıkarıma götürmez bizi; sadece kelimeler ve sayılar arasında, süper organik bir bağlantı olabileceğine ulaştırır. Matematik ve dil arasındaki o, toplumun bireysel üyelerinden bağımsız ve onlardan üstün olarak düşünülen, toplumdaki kültürel unsurların yapısına ilişkin olan bağa. Arkaik zamanlarda bu bağın nedenleri ve sonuçları, birtakım kehanetlerle yahut dayanıksız, bugün safsata diyebileceğimiz şekillerde açıklanmış olabilir. Fakat bu, çoğu zaman, bir bağlantı olmadığı anlamına da gelmeyebilir. Neticede bu uğraşlar da hayatı ve insanı anlamlandırma çabasının bir başka penceresini sunuyorlar.

Bir Ejderha Nidası yazısıyla kelimelerden, bir de Aritmansi ile sayılardan bahsederek toplamda iki fantastik edebiyat dilini tamamladık. Sıradaki dil ne olsun? Yorumlara bekliyorum!

Author

Editör-in-çiif. Hayvan dostu, çokça yalnız; ismiyle müsemma ama çoğunlukla zararsız. İyi tavsiye verir, geç olana dek ciddiye alınmaz. Her geçen gün bitkinliğine şaşırarak ‘takı taluy takı müren‘ arıyor.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.