Geekyapar, geride bıraktığımız yılın en iyi işlerini seçmeye başladı! Bugünle başlayarak, bundan sonra -yine geçen seneki gibi, hatta bu metni bile geçen seneden kopyaladık, çünkü mantık aynı- 2016’yı kıyıp doğrayacağız; altında neler var, geçerken bizlere neler bırakmış onları irdeleyeceğiz. Sürecimiz çok basit. Geekyapar’ın yazarlarına, dizi, film, çizgi roman, oyun ve müzik kategorilerinde o sene onlar için ekstra anlam ifade eden üçer işi yazmalarını istedik. Sonra da en fazla aday gösterilenleri sıraladık. Oyları eşitse, o zaman da biraz kanaat kullandık; biraz da yazan kişi kendi sırasında kaça koymuş; ne kadar tutkuyla anlatmış onlara baktık.
İlk iş olarak da filmleri inceliyoruz. Buyurun, Geekyapar yazarlarına göre 2016’nın en iyi 10 filmi!
DOCTOR STRANGE
Anlatan: J.H.
Captain America: Civil War elbette ki iyiydi, ama esasen bu kadar yükün altında kötü olmamasına çok coşuldu bu yıl. Yoksa olağanüstü yaptığı tek şey, o havalimanı sahnesiydi. Strange ise, çok klişe orijin hikayesi haricinde, bir şeyi kimsenin yapmadığı gibi uygulamayı becerebildiği için kıymetliydi: Üçüncü perde. Olağan süper kahraman filmlerinin üçüncü perdelerinin her biri birbirine benzerken, Doctor Strange “ben pazarlık etmeye geldim” dedi Doctor Who’dan fırlamış bir çözümleme paragrafıyla. Etkileyiciydi, bu yüzden listeye girmeyi hak etti.
KUBO AND THE TWO STRINGS
Anlatan: Ömercan
Kubo and the Two Strings, bizim önümüze basın gösterimi olarak gelene kadar, öncesinde de bilmediğim bir filmdi. Ancak akılda yer etti, çünkü her yeri kendine has, kendine özgü. Hem animasyon olarak çok başarılı, hem de çok güzel bir masal. Hatta yetişkin birine masal anlatmanın en güzel yolu!
THE LOBSTER
Anlatan: Ozan
The Lobster gün yüzüne ilk 2015’de çıkmış olsa da o yılın kritiklerine yetişemeyecek kadar geç sinema salonlarında yerini almıştı. Bu nedenle aynı Golden Globe gibi filmi değerlendirmeye 2016 kapsamında alıyorum. İzlediğim en ilginç distopyayı resmediyordu film. İlişkilerin zorunluluğu ve kanunlaştırılması… Aynı zamanda sonundaki belirsizlikle Inception’dan daha küçük çaplı ama daha derin bir düşünceye gömüyordu seyircisini. – Ozan
ROGUE ONE: A STAR WARS STORY
Anlatan: Can T.
Bu sene hiçbir blockbuster filmin yaşatmadığı gazı yaşattı bana. Sonunda beni sinema koltuğunun kollarına tutundurtup içimi pırpır ettiren yegane film oldu. The Force Awakens ne yapamadıysa Rogue One yaptı, gönlüme tahtını kurdu. Siz başkalarının ne dediğine bakmayın, başından sonuna, harika bir film kendisi. Star Wars seven, mutlaka gitmeli!
CAPTAIN FANTASTIC
Anlatan: Yücel
İç ısıtan sıcacık hikayesini mi söylesem, Sigur Rós’un muhteşem parçalarıyla süslenmiş olmasını mı söylesem, Viggo Mortensen mi desem, ne desem bilemedim. Gidin, izleyin ve filmin sonunda çalan şarkıyla beraber siz de dans edin.
LA LA LAND
Anlatan: Yiğitcan
Daha durun. Gerçekten, daha durun. Övmeye daha yeni başlıyorum. Film önce bir Oscar’a aday gösterilecek, sonra üzerine “Caz filmiydi, hani zenci?” şekli politik doğrucu çıkışlar yapılacak, film incesinden kalınına bir değerlendirilecek ve ben övmeye devam edeceğim. Çünkü bir insan çıkıp aynı anda bu kadar çıplak, ama bir yandan da bu kadar sıcak bir film yapıp; “Bazen olmayan” aşkları ve “Olanı solduran” şöhret tutkusunu böylesine anlatırsa, o filme bir şey yapılmaz. O film övülür.
FANTASTIC BEASTS AND WHERE TO FIND THEM
Anlatan: Yiğitcan
Fantastic Beasts’i izleyip “eh?” diye yorumlamak çok kolay. Çok yönden “eh” bir film çünkü. Ancak işte Harry Potter filmiydi. Bunu “lan seriye dahildi, daha ne?” diye söylemiyorum. Önceden planladığını sonda vurmak, tanıştırdığı her konsepti merkez temaya oturtmak, gözeneklerinden “dışlanmış çocuk” hikayesi fışkırtmak… Bütün bunlarla birlikte, bir Harry Potter filmiydi Fantastic Beasts. O yüzden benim oyumu aldı.