Bronz: DEADPOOL
Bakıyorum da, herkes yazmış zaten, tekrarlamaya gerek var mı? Evet var! Mad Max’in geçtiğimiz yıl geek dünyası için yaptıkları ne kadar değerliyse, Deadpool için durum çok daha yüksek seviyelerde. Önemli olanın bütçe olmadığını, bu karakterleri seven insanların ruhuna dokunabilmenin yeterli olduğunu sille tokat ortaya koydu Deadpool. Yalnızca Reynolds gibi bir adamın emeğinin karşılığını verebilmek için bile tekrar söz etmeye değer… – Turgut
Deadpool’un en sevdiğim özelliği vaad ettiği ile yapılan iş arasında –diğer büyük Marvel veya DC yapımlarının aksine- neredeyse hiç fark olmaması. Gittim, güldüm, daha çok güldüm ve huzurla sinemadan çıktım. Evimde üzerimde pijamalar ile güleceğim zamanları iple çekiyorum. – Cevdet
Gümüş: ZOOTOPIA
Şu sene içerisinde Türkiye’de gösterime giren ve gidebildiğim tüm animasyonlar arasında direkt olarak birinci numaraya taşıyacağım tek filmdi. 2016’nın Zootopia haricinde verimli bir animasyon senesi olduğunu düşünmüyorum. Tüm Geekyapar mecralarında o kadar övmeden sonra hala da izlemediyseniz çok şey kaybediyorsunuz. – Berna
Zootopia neydi biliyor musunuz? Zootopia nefret etmenin çok kolaylaştığı bir yıl için nefes almaktı. Zootopia ayrımcılığıyla, ayrımcılığa maruz kalanların kiniyle ilgili söylenmiş çok güzel sözlerdi. Zootopia zekaydı, kalpti, ruhtu, akıldı. Zootopia 2016’nın en iyi filmi değildir diyenlere bir sarılın. Belli ki hayatlarında biraz sevgi eksiği vardır. Siz sağlayıverin onu da. –Yiğitcan
Benim konuyla ilgili tek bir yorumum var: Keşke dünya üzerindeki bütün politikacılar, seçildikten sonra, yemin törenine çıkmadan iki saat önce bir odaya alınsalar. Ellerine jelibon verilse, yanlarına plastik bardaktan kola dökülse, bir armut sandalyeye oturtulup iki saat Zootopia izleseler. Yemin ediyorum size, dünyadaki pislik oranında %3’lük bir düşüş kesin görürüz be! – J.H.
Altın: ARRIVAL
2016, bir vasatlar ve hayal kırıklıkları senesiydi. Üzerimize “eh?” filmler, çabuk unutulanlar, ve kötülükleriyle akılda kalanlar yağdı. Geeklerin izlemesine değecek tek filmse Arrival’dı. – Sungur
Filmi doyumsuzca övdüm zaten. Ama 2016’da son bir kez övmekten zarar gelmez: Dünya savaşlarının sonrasında kaleme alınan bilim-kurgu ve distopya romanlarının itinayla değindiği iletişimi tekrar bilim-kurguya taşıyan filmdir Arrival. Uzayın gizemini kara deliklerden, dev uzay araçlarından kağıt üzerindeki tek harfe konstantre etmiştir. – Ozan
Uzaylılarla tanışma mevzusunu, bu kadar orijinal ve bu kadar gerçekçilik açısından ikna edici olması çok iyi filmin. Konu ve anlatım şekli de gayet başarılı. Küçük ama büyük bir film. – Ömercan
Her ne kadar çizgi romanların büyük sinema filmlerine dönmesine sevinsemde yapılan janjanlı block buster filmlerin kuru gürültüsü arasında mis koktu. Bir bilim kurgudan çok politik bir janra olarak değerlendirdiğim filmi bana da ‘keşke gelse şuradan şimdi şöyle…’ dedirtti. – Cevdet
Muhteşem bir “first contact” hikayesi. Bu sene arkadaşlara “koşun gidin izleyin” dediğim nadir filmlerdendi. Amy Adams’ın performansı mükemmeldi. – Yücel
Bir kere önce, filmin adı ne kadar manidardı, onu konuşmamız lazım. Çünkü tamam, “uzaylılar varış noktalarına ulaşıyorlardı”, eyvallah. Ama bizce her şeyden önce, Denis Villeneuve için bir “Arrival” oldu bu film. Çok uzun ve çok zorlu bir yoldu Villeneuve için. İşte 1996’da, Cosmos ile Cannes’da başladı. 2008’de Next Floor, Cannes Kısa Film ödülü. 2010’da Incendies, En İyi Yabancı Film Oscar adaylığı. 2015’de Sicario. Ve 2016’da Arrival. Villeneuve, bir yandan “sanat filmi” kemiklerini terk etmeden, kitlelere ulaşmayı öğrendi ince ince. Ve şu an, “bir sonraki Nolan” mevkinde, hazır bekliyor bize soracak olursanız. Ondan gelecek Blade Runner’ı heyecanla bekliyoruz. – J.H.