Geekyapar olarak hafiften hafiften ölmeden önce kesin oynamanız gereken oyunları, tür tür sıralıyoruz, fark ettiniz mi? Hoşumuza da gidiyor, hem bize arşiv, hem de sizinle fikir yarıştırmaya ortam çıkıyor. Bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi 10 stealth-action oyununu seçtik, en iyi 10 müzik oyununu, en iyi 10 taktiksel rol yapma oyununu, 10 gerçek zamanlı stratejiyi, 10 sıra tabanlı stratejiyi, 10 tycoon oyununu ve 10 arcade yarış oyununu da ekledik. Şimdi ise çekirdek oyuncular için “guilty pleasure” olan, dünyanın diğer tüm oyun oynayan insanları için ise oyun kelimesinin tek karşılığını oluşturan türe geldi sıra. Puzzle oyunları. Evet, buna da el attık.

Geekyapar’ın daimi kriteri yine baki: Her seriden sadece bir oyunu alıyoruz. Ama burada, aynı arcade yarış oyunlarında olduğu gibi yine altı çizilmesi gereken bir ekstra kriter var. Bir oyunu “puzzle oyunu” olarak tanımlarken, şunu kanun belledik: Oyunda asıl yaptığınız şey, bulmaca çözmek olmalı. Bir sorunu ateş ederek çözebiliyorsanız, o oyun puzzle oyunu değildir. Ve bulmaca derken adventure oyunlarında bulunan “Şu balonu şu iple birleştir” tarzı şeylerden bahsetmiyoruz. Oyunun bir ana bulmaca mekaniği olmalı, ve bütün oyun o ana mekanik üzerinden ilerlemeli. Bulmaca türünün tüm alt dalları da kabulümüzdür, fizik bazlı bulmacalar, inşaat bulmacaları, üçünü birleştir tarzı.

Tamam mıyız? Kriterler okey mi? O halde başlayalım.

 

10. Minesweeper

Minesweeper

10. sırayı bir klasiğe devredelim istedik. Minesweeper, ya da Türkçe ismiyle Mayın Tarlası, herhalde hemen hemen herkesin hayatında bir defa oynadığı bir oyun. Böyle bir payeyi ele geçirmek kolay değil, fakat yıllar boyunca Windows içerisinde fiks gelen oyunlardan biri olduysanız ofis saatlerinde vakti geçirmek sizden beklenen bir şeydir. Mayın Tarlası, pek çok puzzle oyunun olduğu gibi, hem basit, hem de kompleks olarak bu işi başardı. Hem işin içinde bir ironi yok mu ya? Microsoft’un yaptığı en popüler oyun ne Halo, ne de Age of Empires, açık ara Minesweeper arkadaş…

 

9. Bejeweled Blitz

Bejeweled Blitz

Candy Crush Saga yapımcısı King’in can sıkıcı politikalarıyla gözümüzde düşmüş olabilir, ama zaten listemizde yer vereceğimiz “üçünü birleştir” tarzı oyun hiçbir zaman o olmayacaktı. Biz, kelimenin tam anlamıyla küçük oyunların babası PopCap’in en bağımlılık yapıcı oyunu Bejeweled’dan bildik üçünü birleştir türünü. Ve o serinin Facebook oyunu Bejeweled Blitz, hakikaten eroinden, kokainden daha tehlikeli bir şeydi. Facebook oyunlarının kral olduğu günlerde, insanların birbirlerine küsme sebebiydi bu oyun. “Ya yeter artık Bejeweled Blitz isteği yollama be!”. Telefona geldi, dertler biteceğine azaldı resmen.

 

8. Picross 3D

Picross 3d

Eğer hayatınızda hiç Picross oynamadıysanız, çok şey kaybediyorsunuz. Adı üstünde, çapraz bulmaca (Crosswords) mantığı ile resimleri birleştiren Picross, aslında gazetelerde de bulunan nonogram türü bulmacanın hayata geçmiş haliydi. Japonların çok tuttuğu seri, en sonunda Picross DS olarak Batı’ya geldi ve mest ettiricek denli güzeldi. Ama ne zamanki Nintendo’nun muhteşem stüdyosu HAL Laboratory işe elini attı, işte o zaman ortaya Picross 3D çıktı. Sen Picross’u şahane yapan her şeyi al, üzerine bir de iyice işleri güzelleştiren 3D bulmacalar koy. Saatlerimiz gitti resmen.

 

7. Armadillo Run

Armadlilo Run

2006 yılında, henüz akıllı telefonlar piyasada niş ürünlerken ve Facebook hayatımızı ele geçirmemişken çıkan bu küçük oyunu pek fazla kişi hatırlamaz. Ama hatırlayanlar, eminiz yukarıdaki resmine bakıp oyuna gömdükleri vakti yad edeceklerdir. O zamanın LEVEL dergisinde demosu verilen oyun, benim hayatıma öyle girmişti. Muhtemelen parasını verip aldığım ilk indie oyun da buydu. Öyle bakmayın, 2006 senesinde büyük bir işti indie oyun almak, ama oyunun temel mekaniği o kadar basit, fakat aynı zamanda bir o kadar da eğlenceliydi ve kafa patlatıcıydı ki, demoyu oynadıktan sonra saniye kaybetmemiştim. Oyunun başındaki uyarıya da ayrı biterim: “Bu oyunun yapımında hiçbir armadillo zarar görmemiştir…”

 

6. Scribblenauts

Scribblenauts

Scribblenauts’un yapımcısı 5th Cell, bir önceki oyunları Drawn to Life ile bulmaca türünde farklı bir yaklaşım göstereceklerini kanıtlamıştı aslında. Ama ne kadar farklılaşabileceklerine Scribblenauts’u görene kadar inanmak mümkün olmadı. Scribblenauts’un ilk oyunu belki de serinin en kolay oyunudur (bir Cthulhu genelde her problemi çözüyordu) ama ilk elimize alıp, aklımıza gelen her şeyi yazdığımızda hissettiklerimizi inanın çok az oyun hissettirdi. Mesele bulmacaları çözmek değildi aslında, mesele bulmacaları çözerken hayal gücünü zorlamaktı. Tamam, ben bir Cthulhu yaratıp her şeyi iç edebilirim, ama acaba merak ediyorum, bir çakmak ve bir kutu benzinle de sonuca gidebilir miyim?

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.