Tecavüz ve kadın cinayetleri, özellikle geçtiğimiz ay yaşanan Özgecan Arslan cinayeti ile ana akım basında geçmişe nazaran çok daha büyük bir görünürlük kazandı. Buna rağmen 2015 başından beri bu yazının yazıldığı an itibariyle (11 Mart) 58 kadın ülkemizde erkek şiddeti ile hayatını kaybetmiş durumda. Son yıllarda kadına yönelik şiddet vakalarında yüzde 1400’e varan bir artış bulunması ise belki de buzdağının sadece görünen yüzü. Kayıtlara geçmeyen kayıp ve intihar vakalarını da hesaba kattığımızda kadınlara yönelik şiddetin boyutları niceliksel olarak ürkütücü spekülasyonlara açık.

27063_l

Pek tabii bu durumu Türkiye özelinde değerlendirmek içgüdüsel olarak yaptığımız ilk hamle, bunun ötesine gittiğimizde de dünya çapında kadına yönelik geniş bir mobbing, taciz, tecavüz ve cinayet “geleneğinin” hakimiyet gösterdiğini hepimiz biliyor ya da tahmin edebiliyoruz.  Ancak bu meselenin ele alınışının da her zaman sağlıklı bir şekilde gerçekleşmediğinin itiraf edilmesi gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde Huffington Post’da yayınlanan bir haber kafalarda ciddi soru işaretleri yaratır nitelikte.

Almanya’nın prestijli kurumlarından Leipzig Üniversitesi’nden bir profesör ve Hindistan’da eğitim gören bir öğrenci arasında gerçekleşen internet posta trafiği akademi dünyasında büyük bir şaşkınlık yarattı. Biyokimya profesörü Annette G. Beck-Sickinger’in yanında staj yapmak isteyen Hint öğrenci, eşine az rastlanır bir sebepten ötürü profesör tarafından reddedildi.

o-LEIPZIG-UNIVERSITY-570

“Sayın Beyefendi,

Ne yazık ki hiç bir Hint erkek öğrenciyi staj için kabul etmiyorum. Hindistan’daki hiçbir şekilde tasvip edemeyeceğimiz tecavüz problemi ile ilgili pek çok şey duymaktayız. Çalışma grubumda pek çok kadın öğrenci bulunmakta ve bu durumun kaldıramayacağım bir şey olduğunu düşünüyorum.

En iyi dileklerimle”

Bu şaşırtıcı iletinin ardından olayın basına yansıması üzerine net anlaşılamadığını düşünen Prof Beck-Sickinger, “daha açıklayıcı olmak” için öğrenciye  ikinci bir ileti yazdı.

 

o-LEIPZIG-UNIVERSITY-570 (1)

 

 

“Merhaba, iletiniz için teşekkürler,

Bunun bir genelleme olduğuna ve bireylere uygulanamayacağına kesinlikle katılıyorum. Ancak Hindistan toplumunun bu problemi bu kadar yıldır çözememesi de inanılır gibi değil. Almanya’ya konu hakkında haftalık raporlar ulaşmakta ve özellikle “grup-tecavüzü suçları” çok ürkütücü ancak bu durum bana toplumun kadına karşı tutumunu da gösterir nitelikte. Ayrıca pek çok kadın turist erkek grupları tarafından kaçırılıyor ve istismar ediliyor.

Almanya’daki pek çok kadın profesör bu sebeplerden ötürü artık erkek Hint öğrenci kabul etmemeye karar verdi ve an itibariyle başka Avrupa kuruluşları da bu kararın parçası olma yolundalar. Tabii ki biz Hint toplumunu değiştiremez ya da etkileyemeyiz ama sadece Avrupa’da kendi hareketlerimizin sonuçlarını kabul edebiliriz.”

Beck-Sickinger’in bu iletileri üzerine  Hindistan’ın Almanya Büyükelçisi, elçiliğin websitesinde profesöre tüm ülkeyi tecavüzcü olarak değerlendiremeyeceğinin altını çizen kapsamlı bir tepki mektubu yayınladı.

Tüm bilim dünyasını Prof. Beck-Sickinger’in iletileri ile yargılamak ve yazının başlığının nihai cevabını burada aramak, aslında Beck-Sickinger’in düştüğü yanlışı tekrarlamakla eş değer. Ancak özellikle ikinci ileti durumun münferit bir örnekten fazlası olduğunun sinyallerini verir nitelikte. Gerçekten metinde bahsedildiği üzere “kadın öğrencilerin iyiliği için” belli ülkelerin (erkek) öğrencilerine karşı ırkçı bir tutum yazısız bir kanuna dönüşmeye mi başlıyor?

Acaba Beck-Sickinger’in bu sahte-sosyal duyarlı yaklaşımını Avrupa’da yer yer yükselişe geçen zenofobi (yabancı düşmanlığı) yap-bozunda nereye koymak gerekir? Bu zenofobi, Doğu toplumlarının ataerkil yapısını var olan dışlayıcı üslubunu olumlamak için kullanıyor olabilir mi? Zira bu ataerkil yapıya sahip bir bireyi alıp, yapısını değiştirip, ülkesine geri koymak ve bunun bir şeyleri değiştireceğini ummak yerine; kapıyı erkenden kapatan bir mentalite var karşımızda.

Şurası bir gerçek ki evrensel kadın hareketinin verdiği savaşta çok dikkatli ve bu tip nitelik zedeleyici olaylara karşı hazırlıklı olması gerekiyor. Irkçılığın neyi kendine araç edeceğini öngörmek zor. Özellikle de Le Pen’lerin, Altın Şafak’ların, UKIP’lerin oylarının arttığı ve Doğu Kültürlerinin ekseriyetle ataerkil / misojenist davranışlarla ilişkilendirilmeye başladığı şu günlerde. Kadın hareketleri bunları kendinden hızlıca silkmek ve uzaklaştırmak için net tavır sergilemeli; muhtemelen sergileyeceklerdir de.

 

E.N.: Bu yazı 13 Mart 2015 tarihinde bilimsol.org’da yayınlanmış, yazarın kendi isteğiyle Geekyapar’a konulmuş ve tarafımızca tashih edilmiştir.

 

Author

Eskilerin dediği gibi: "You must gather your party before venturing forth"

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.