Çok açık konuşacağım: Bugünün, yani 2 Mayıs tarihinin, bu yazıyı sizlere sunabilmek için en iyi bahanem olduğuna inanıyorum. Çünkü bazı yazılar vardır, okuyucuyla buluşması için özel bir tarihe ihtiyaç duyarlar; bu da tam o türden bir şey işte.
Günün anlam ve önemini bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim: 2 Mayıs, Leonardo Da Vinci isimli dahi sanatçımızın ölüm tarihi. Kendisi 1519 yılında tam da bugün, bu fani dünyadan göçüp gitmiş. Neden doğum günü ya da herhangi başka bir günü seçmediğim konusunda sorularınız olabilir ve inanın hiç çekinmeden söyleyebilirim ki, böyle bir yazıyı bu tür bir günde sizlere sunmanın, bir nevi anma merasimi olduğu görüşündeyim. Yeri geldiğinde tarihimize çok uzak zamanlarda yaşamasalar da çoğu sanatçının doğum ya da ölüm tarihlerini bir şekilde kutlayabiliyorsak, neden yüzyıllar öncesindeki bir dâhiyi ölüm gününde anmayalım? Zamanın bize engel olmaması gerekir bu konuda, haksız mıyım?
Rönesans Dönemi’nin vazgeçilmezi bazı tabloların yaratıcısı olan Leonardo Da Vinci, sanatçı kişiliğinin yanı sıra mucit, filozof, astronom, anatomist, matematikçi ve müzisyen gibi birçok kimliğiyle de tanınmakta. Bunca alanla uğraşmış ve zekâsıyla inanılmaz ürünler ortaya koymuş mucidimizin hayatımıza kattığı yenilikler, daha o zamandan şimdiki yüzyılın teknolojisinin temellerini atmış. Örneğin; kuşların temel uçma prensiplerini ve anatomilerini inceleyerek elde ettiği bilgilerin, günümüzün uçaklarına giden yolu, henüz on beşinci yüzyıldan aydınlattığını çoğumuz biliyoruzdur sanırım. Bunun gibi birçok alanda yaptığı çalışmalar sonucunda döneminin ötesinde bir dahi olduğunu ispatlayan Da Vinci ne gibi şeyler icat etti ya da hayatımıza ne gibi yenilikler kattı sorusuna geçmeden önce sizlere, sanatçımızı ele alan bir diziden bahsetmek istiyorum kısaca: Da Vinci’s Demons.
Da Vinci’s Demons ismini taşıyan ve Leonardo Da Vinci’nin hayatını esas alan dizimiz, 2013 yılında Starz kanalı aracılığıyla hayatımıza girmişti. Hatta 2015 yılının son aylarında da üçüncü ve son sezonunu, Netflix-vari bir hareketle toptan yayınlayan dizi, oldukça kayda değer bir yapımdı bana kalırsa.
Dizi boyunca Leonardo Da Vinci’nin genç yaşlarındaki arayışlarını ve üretkenliğini yansıtan dizi, bazı noktalarda seyircilere küçük mutluluklar verecek detaylardan da hiç geri durmadı diyebilirim. Bu detayların ötesine baktığımızda ise, kurgulanan dizinin aslında hiç de fena çizgilere sahip olmadığını anlamanız mümkün.
Dizi, dahi sanatçının hayatını az çok bilenleri, bazı konularda hoşnut tutamasa da, değindiği başka noktalarla bence bu eksiğini tamamlayabilmişti. Özellikle Da Vinci’nin hayatı boyunca ortaya koyduğu yeniliklerin görsel olarak ekrana taşınması konusunda. Neredeyse her sezonunda mucidimizin en az bir iki tane icadıyla karşılaştığımız gerçeğinin yanında dizi ekibi, bu makineleri gayet güzel senaryoya yedirmiş ve kullanmıştı.
Peki bu icatları hiç merak ettiniz mi, ne kadar gerçeğe uygun görselleştirilmişler hiç düşündünüz mü? İşte biz de sizin için tam olarak bunu yaptık. Dizi süresince farkına vardığınız ya da varamadığınız birçok Da Vinci icadını alfabetik sırayla bir güzel listeledik ve küçük açıklamalarla süsledik. Okuduktan sonra da kendinize bir sorun bakalım, dizi harbiden bu icatları yansıtmada iyi miydi? Her biri ne kadar işe yarardı? Ya da en azından hangileri sizi cezbetti?
1. Arbalet
Dizi boyunca Leonardo Da Vinci’nin savaş mühendisliği yaptığını çok sık görüyoruz ve bu savaş mühendisliği işinden yürüyerek oluşturduğu birçok silahının da oldukça etkileyici boyutlarda olduğunu anlayabiliyoruz. Yapımda, sırf göz korkutmak için tasarladığı bu koca arbalet de bunlardan biri işte. Toplam 27 yard genişliğinde olan bu büyük arbalet (metrik sistemde 24.6888 metre gibi bir sayı çıkıyor, büyüklüğünü siz düşünün) her tarafında üçer tane olmak üzere altı tane tekerleğe sahip ve silah bu sayede rahat hareket ettirilebiliyor.
Boyutuna uygun büyük ebatlarda oklar atmak yerine daha çok, kocaman bombalarla karşı tarafı mevta etmek için tasarlanmış bir makine de diyebiliriz. Dizide bu arbaletin karşımıza çıktığı bölümde de zaten yaratacağı etkiyi küçük bir sunumla Leonardo karakterinden izliyorduk, tabii daha küçük boyutlu olanlarıyla. Sırf korkutma amaçlı bu kadar büyük bir arbaleti de, dizide tahtadan ve aslında çalışmayan bir maket olarak göstermeleri de başka bir diğer ayrıntı tabii.
2. Dalış Kıyafeti
Su konusunda aslında oldukça ilgili olan Da Vinci’nin en göze çarpan icatlarından biri de dalış kıyafeti. “Su şehri” olarak bilinen Venedik’te tasarladığı bu kıyafetin amacı ise, düşmanlara sinsice denizin altından saldırmak. Tabii günümüzdeki dalış kıyafetleri gibi bir oksijen tüpü ne yazık ki o zamanlarda daha söz konusu olmadığından, ünlü mucidimiz, bu kıyafetin su altında nefes alma sorununa gayet de makul bir çözüm bulmuş zamanında: Kafanıza geçirdiğiniz deri başlığa bağlı bir tüp misali kablo bulunmakta ve bu kablo da su yüzeyinde oksijen bulabileceği bir noktaya kadar uzanmakta. Yani bir nevi şnorkel, ama daha büyük ve derinlere dalmanızı sağlayan cinsinden. Dizide de oldukça güzel gerçekleştirilmişti bana kalırsa bu dalış kıyafeti. Tam da amacına uygun bir sebep de bulunmuştu senaryoda. Yani dizide hayata geçirilen bu icat, geçer not almayı başarıyor bir şekilde.
Ha, bir de küçük bir bilgi: Bu icatta Da Vinci, kıyafetin içinde tuvaletiniz gelirse diye küçük bir torbacık yapmayı da ihmal etmemiş zamanında. Açıkçası denizin altında o kadar uzun süre kalacağını düşünerek tasarladığı bir şey için böyle bir şeyi de eksik etmemesi oldukça güzel. E adam her şeyi düşünmüş, daha ne olsun?
3. Denizaltı
Yakın tarihte yaşanan dünya savaşlarında kullanılan ve önemli bir yere sahip olan denizaltılarının atası Da Vinci. Gerçi mucidimizin kendisi, çizdiği denizaltı taslaklarını bir sır gibi saklamaya çalışmış. Çünkü savaşların daha vahşi ve şiddetli olmasını istememiş bu buluşuyla. Galiba bazı zeki insanların yaşadığı minik çıkmazlardan biri de bu: Aslında o kadar da kötü yollara düşmesini beklemedikleri şeyleri basit mantıkla yaratıyorlar ama sonuç yine de hüsran oluyor. Sanırım buna benzer bir örnek de atom bombasının hikâyesinde var, öyle değil mi?
Ne kadar büyük ve felaketsel sonuçlara neden olsalar da, yine de kayda değer icatlar bunlar. Da Vinci’nin çizimlerini yaptığı ilk denizaltı modeli de oldukça basitmiş: Bildiğiniz içi boş bir kabuğun tepesinde küçük bir kumanda kulesi var yani. Basit ama oldukça etkili bu icadın adı o zaman denizaltı bile değilmiş zaten; daha çok “başka bir gemiyi batırmak için gemi” deniyormuş kendisine. Oldukça ilginç. Dizimizde ise oldukça güzel hayata geçirilen bu denizaltı, küçük bir hatayla su kaçırmaya başlamıştı, izleyenler hatırlayacaktır. Belki dizideki Leonardo birkaç ayarlamayı hesaba katamamıştı ama umuyorum ki Da Vinci, kendi zamanında ciddi anlamda bir denizaltı inşa edebilme şansına sahip olsaydı, muhtemelen böyle bir hata oluşmazdı. Dizideki de aksiyon uğruna yapılmış bir şeydi zaten. Ah sizi gidi yapımcılar sizi, illa yüreğimiz ağzımıza gelecekti yani.
4. Kanatlar (İnsanlar İçin)
Da Vinci’nin kuşlara olan merakının ve uçmaya olan ilgisinin, dizide en güzel işlenen özelliklerinden biri olduğunu düşünüyorum. İlk sezondan beri Leonardo’nun görüş açısından ekrana yansıtılan çizimlerin de en güzel olduğu bölümlerden biri, kuşları havaya salıp da mekaniklerini incelediği kısımdı bence. Bakınız anlatılmak istenen sahne budur.
Sizi bilmem ama dizinin, Leonardo Da Vinci’nin bu ilgisine karşı kayıtsız kalmayıp üzerine güzel şeyler eklemiş olabilmesi bence oldukça kayda değer bir şey. Zaten dizinin promo posterlerinde de sürekli kanatlı bir Da Vinci görmemizden de bu ilgi alanının aslında Leonardo için ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyorduk. E bir de ilk bölümden, küçük çırağını arabasına bağlayıp havaya salınca ve bundan da oldukça zevk alınca, uçma fikrinin Da Vinci için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kavramıştık. Yalnız çırağı Nico’yu yere çakılmaktan neredeyse son anda kurtarmıştı kendisi; iyi, güzel şeyler düşünüp hayata geçiriyor ama biraz çılgın bizim bu Da Vinci yahu. Çocukcağız az kalsın metrelerce yüksekten yere gümleyecekti yani, o kadar kolay mı bir çırağı harcamak eey Da Vinci?