Daha henüz Geekyapar’da yazarlığa başlamadan “Yazı Çağrısı” için gönderdiğim bir Kral Katili Güncesi yazısında “Fantastik hikayeler bizim, içinde yaşadığımız dünyadan kaçmak için sığındığımız limanlar” yazmıştım. İnanın bu cümlenin benim için anlamı çok büyük. Çünkü ne zaman hayattan sıkılsam, bunalsam ve artık yorulduğumu hissetsem sığınacağım fantastik bir hikayede buluyorum kendimi. Bu hikayelerden benim en sevdiklerimden biri olan Zaman Çarkı için bugün haberler var. Hikayemizin en önemli karakterlerinden biri olan Moiraine Damodred için Rosamund Pike seçildi. Ama bu haberi size henüz veremem. Önce hakkıyla bir Zaman Çarkı konuşmamız lazım.
Please welcome Rosamund Pike to the Wheel of Time family. Say hello to Moiraine. #WoTWednesday pic.twitter.com/577Hffwy6Y
— The Wheel of Time on Prime (@WOTonPrime) June 19, 2019
“Zaman Çarkı döner, Çağlar gelir ve geçer, efsaneleşen anılar bırakır. Efsaneler solarak mit olur ve onları doğuran Çağ yeniden geldiğinde mitler bile unutulur.” Robert Jordan’ın kurduğu bu mükemmel evren, her kitabında bu sözle başlar. Bu sözü her okuduğunuzda Zaman Çarkı dünyasının ne kadar girift ve güzel bir hikaye olduğunu hatırlar ve daha bir şevkle başlarsınız kitabı okumaya. Peki, Zaman Çarkı’nın bu girift güzelliği nereden geliyor?
Zaman Çarkı’nın okuduğunuz diğer fantastik eserlerden muhtemelen en büyük farkı hikayesinin temelini reenkarnasyon üzerine kurmasıdır. Yaratıcı, seriye ismini veren Zaman Çarkı’nı yaratmış ve yaşayan bütün varlıkları iplikler halinde bu çarka bağlamıştır. Çark döndükçe çağlar kapanır çağlar açılır. Bir çağda yaşayan büyük kahramanlar, efsaneler başka bir çağda tekrardan reenkarne olur ve bir kez daha iyi ile kötünün amansız savaşında taraf seçmek zorunda kalır.
Yaratıcı, Zaman Çarkı’nı yaratırken karanlık bir varlığı bir zindana hapsederek dünyaya dokunmasını engeller. Karanlık Varlık ise her çağda tekrar tekrar Zaman Çarkı’nı ele geçirmeye çalışarak dünyayı kendi isteği doğrultusunda yeniden yaratmak için çabalar. Bunun için insanların arasından müritler seçer, gölgedölleri yaratır ve hapsolduğu yerden kurtulmak için aklınıza gelebilecek her türlü şeyi yapar. Hikaye biraz tanıdık geldi mi? Peki size bu karanlık varlığın asla ama asla söylenmemesi gereken bir isminin olduğunu ve bu ismin Shai’tan olduğunu söylesem biraz daha tanıdık hale gelir mi?
Karanlık Varlık, çarkın desenine bu kadar müdahale ederken Yaratıcı onun tam aksine yarattığı evrene doğrudan müdahale etmekten kaçınmıştır. Bunun yerine kendisine daha sonra insanların “Işığın şampiyonu” ya da “Ejder” diyeceği bir şampiyon seçmiş ve onun aracılığıyla insanları korumaya çalışmıştır.
Zaman Çarkı’nın Ying ve Yang gibi birbirini tamamlayan iki güç olan Saidar ve Saidin isminde iki güç kaynağı vardır. Bu iki kaynak güç aslında evrenin dişil ve eril yarısını simgeleyerek birbirinden ayrılmıştır. Saidar, gücün sadece kadınlar tarafından kullanılabilir yarısı iken Saidin ise yalnızca erkekler tarafından kullanılan diğer yarısıdır. Ne erkekler Saidar’a ne de kadınlar Saidin’e dokunabilir. Kendi kaynaklarına dokunarak içlerine dolan enerjiyi yönlendiren bu erkek ve kadınlara Aes Sedai denir.
Zaman Çarkı’nın üçüncü çağında Karanlık Varlık, gücün eril yarısının, yani Saidin’i kirleterek kaynağa dokunan bütün erkeklerin, delirmesine yol açar. Saidin’e dokunup onu yönlendirmeye çalışan bütün erkekler önce deliliğin pençelerine düşer, daha sonra ise etrafındaki her şeyi yakıp kül etmeye başlarlar. Eski dost ve müttefiklerinin neden olduğu bu hasarı önlemek için kadın Aes Sedai’ler erkekleri yakalamaya, kaynak ile aralarına engel koymaya ve hatta deyim yerindeyse onları avlamaya başlarlar.
Bu delilikten belki de en çok ve en trajik şekilde etkileneni ise üçüncü çağın Yenidendoğan Ejder’i, yani Lews Therin Telamon olmuştur. Ejder, Karanlık Varlık ile olan uzun mücadelesine devam ederken deliliğin esiri olmuş ve istemeden çok sevdiği karısı ve çocuklarını öldürmüştür. Bunu fark ettiği anda kaynaktan daha önce hiç kimsenin çekmediği kadar güç çekip etrafındaki her şeyin yok olmasına neden olmuştur. Öyle ki Ejder’in bu yaptığı yüzünden dünya yıkıma sürüklenmiş, bilinen coğrafya tam anlamıyla altüst olmuştur. Eskiden deniz olan topraklar kuruyup çölleşmiş, dağlar yok olmuş ve onların yerine yeni dağlar oluşmuştur.
Lews Therin Telamon’un yaptığı bu hata yüzünden artık bütün dünya Ejder isminden, hatta bütün yönlendirebilen erkeklerden ölesiye korkmuş, dolayısıyla onlardan nefret etmişir. Yüzyıllar boyunca kadın Aes Sedai’lerin toplandığı Tar Valon, yönlendirebilen kadınları toplayıp eğitmiş, yönlendirebilen erkekleri ise deliliğin esiri olmadan ve kimseye zarar vermeden kaynak ile arasına kalkan koyarak yalıtmaya çalışmıştır.
Dünyanın en güzel ve en korunaklı şehirlerinden biri olan Tar Valon, hem Karanlık Varlık’ın hapsolduğu zindandan kurtularak dünyaya geri dönmesine engel olmak hem de dünyanın diğer irili ufaklı bütün sorunlarını çözmek için toplanan bütün kadın Aes Sedai’lerin yaşadığı yerdir. Burada yaşayan Aes Sedai’ler, hayata bakış açıları nedeniyle farklı farklı Ajah’lara ayrılmıştır. Örneğin şifa üzerine çalışmak isteyen bir Aes Sedai Sarı Ajah’ı, bilgiye ve araştırmaya önem veren bir Aes Sedai ise Kahverengi Ajah’ı seçer. Bütün bu Aes Sedai’leri yöneten kişi olan Amyrlin ise önceki Ajah’ı, ne olursa olsun yedi Ajah’ın renklerinin hepsini birden üzerinde taşır.
Amylin makamı ve Aes Sedai’lerin hepsi, Ejder’in yeniden doğmasını ve onlara son savaş olan Tarmon Gai’don’da liderlik etmesini beklerler. Bunun için dünyanın her tarafından duyumları gizli gizli araştırır, Ejder’in alametlerini kovalarlar. Bunu bazen kendine Ejder diyen sahte ejderleri durdurmak için, bazen de gerçek Ejder çıktığında onu delilikten ve diğer her türlü tehlikeden korumak için yaparlar.
Mavi Ajah’tan biri olan Moiraine Sedai ve onun muhafızı al’Lan Mandragoran, Ejder kehanetlerinin verdiği ipuçlarını takip ederek Ejder’in yeniden doğmasının bir an meselesi olduğu düşünür ve bir yolculuğa çıkar. Yolculukları onu eskiden kadim bir krallığın yükseldiği ama şimdi sadece tütünüyle meşhur çiftçilerin yaşadığı İki Nehir isimli bir köyle ulaştırır. Keskin zekası ve hiçbir şeyden korkmayan görünüşü ile Moiraine, İki Nehir’de tam üç tane Ta’veren yani dünyanın kaderini değiştirme yazgısı olan üç adam bulur. Onlardan bir tanesinin dünyayı Karanlık Varlık’ın ellerinden kurtaracak olan Yeniden Doğan Ejder olduğuna güveni tamdır. Bu yüzden üçünü korumak için elinden geleni yapacak, hatta belki bu uğurda canını verecek ama ne olursa olsun ejder yeniden doğacaktır. “Gölge’nin yüzüne, daha önce yeniden doğmuş olan ve sonsuza dek defalarca doğacak olan biri olarak doğacak. Ejder yeniden doğacak ve yeniden doğuşunda haykırışlar ve diş gıcırtıları duyulacak.“
İşte bizim biricik Mavi Ajah’tan Moiraine Sedai’miz için bugün bir cast haberi geldi. Kitaplarda maviler içine bürünmüş, simsiyah saçları ve alnında mavi bir taş ile resmedilmiş Moiraine Sedai için Rosamund Pike uygun görülmüş. Amazon’un çekeceği dizide Rand, Mat ve Perrin gibi baş rollerden önce Moiraine Sedai seçilmesi birazcık garip geldi ama ne yalan söyleyeyim, çok coştum. Hem bu güzel aktristi, elinde Dünyanın Gözü kitabıyla görmek hem de Zaman Çarkı dizisinden bir haber almak inanılmaz heyecanlandırdı beni.
Sizlere daha bir bin kelime daha Zaman Çarkı övebilirim inanın. Ama basit bir cast haberiyle başlayan bu heyecanımın sizi sıkmasından korkuyorum. Zaman Çarkı okumanız için daha buraya yazamadığım ve içimde kalan onlarca neden var. Belki bunları başka bir yazıda paylaşırım ama siz en iyisi mi o zamana kadar elinize ilk kitabı alıp okuyun sonra gelin diziye beraber heyecanlanalım.