İtiraf etmeliyim ki popüler kültür çok garip bir şey. Bazen tarih sayfalarından çıkartılan gerçek bir insan, film ve oyunlarda o kadar fazla kullanılıyor ki onun hakkında araştırma yapmaya kalktığınızda karşınıza çıkan ilk sayfalar bu film ya da oyun karakterleri oluyor. Bir nevi kurgusal versiyonları gerçek karakterin önüne geçiyor, onu gölgede bırakıyor. Buna en büyük örneklerden bir tanesi de bir ninja efsanesi, “İblis” ya da “Hayalet” sıfatlarıyla tanınan Hattori Hanzo.
Hattori Hanzo denilince oyun geeklerinin aklına hemen Overwatch, film geeklerinin aklına ise bizim de Sinema Günlükleri’nde konuştuğumuz Kill Bill filmi gelecektir. Aslında kendisi, sadece bu iki yapımla sınırlandırılamayacak kadar fazla yapıma konu olmuş, ilham vermiş büyük bir efsane. Bu yüzden bugün Sezar’ın hakkını Sezar’a vereceğiz ve onun hikayesini anlatacağız.
Hattori Hanzo, daha sekiz yaşındayken dağlara tırmanmayı kendine alışkanlık haline getirmiş ve ufacık olmasına rağmen kılıç sanatlarında ustalaşmış bir çocuktu. Yeteneklerin birçoğunun, bu dağlarda karşılaştığı kadim öğretmenlerden geldiği söylenirdi. Büyük bir samuray olan babası tarafından eğitilmiş ve öyle de yetiştirilmişti. Bir ninja efsanesine dönüşmesi için ise önünde daha uzun yıllar vardı. Efsane olma hikayesi, Japonya’nın tarihiyle iç içe geçmiş durumda.
On altıncı yüzyılda Oda Nobunaga isimli bir savaş lordu, Japon eyaletlerinin yarısını kendi himayesi altında birleştirerek yüzlerce yıl süren savaşlara son vermişti. Ülkenin hem siyasi hem de ekonomik durumunu düzelten Nobunaga, kendi kurmaylarından birinin ihaneti sonucunda kalesinin kuşatılmasının ardından seppuku yaparak hayatına son vermişti. Böylece neredeyse tek bir bayrak altına toplanma şansını yakalayan Japonya bir kez daha kaosun ve taht kavgalarının içine düşmüştü.
Oda Nobunaga’nın ölmesinden sonra bıraktığı ülke için iki veliaht vardı. Bunlardan biri daha sonra Tokugawa Shogunate klanının ilk lideri olacak kişi yani Tokugawa Ieyasu’ydu. Nobunaga’nın zamansız ölümü sonrasında, büyük bir hedef haline gelen Ieyasu, evinden çok uzakta ve etrafı düşmanlarla çevrili bir haldeydi. Hükümdarlığa sahip çıkmak için canlı olarak Mikawa eyaletine dönmesi gerek Ieyasu’nun yolu, büyük bir şans eseri Hattori Hanzo’nun yaşadığı ve büyük bir ninja köyü olan Iga köyünden geçmişti.
Yol boyunca Hattori Hanzo ve onun sadık ninjaları düşmanlarla savaştılar ve hayatları pahasına Tokugawa Ieyasu’yu korudular. Onları izleyenler ise ilk defa gördükleri Ninja teknikleri karşısında hem şaşırmışlar hem de dehşete düşmüşlerdi. Olaya tanıklık eden insanlar Hattori Hanzo ve yoldaşlarının ışınlandığını, telekinezi ile cisimleri yönlendirdiğini ve önsezi ile henüz daha gerçekleşmemiş olayları gördüklerini söylemekteydiler.
Beş gün boyunca sürekli savaşarak geçen bir yolculuğun ardından Ieyasu, sonunda evine ulaşmış ve diğer veliaht olan Toyotomi Hideyoshi’nin yardımıyla beraber Nobunaga’nın arkasında bıraktığı imparatorluğa sahip çıkmıştı. İkisi birlikte Japonya’nın ihtiyacı olan barış ve huzur ortamını geri getireceklerdi.
Sonunda Japonya’nın yarısını yöneten klanın başı olan Ieyasu, klanına olan yükümlülükleri sebebiyle, Edo kalesini kuşatma altına almıştı. Her ne kadar emri altında binlerce askere komutanlık etse de bir önceki savaş lordunun başına gelenlerin kendi başına gelmesinden korkuyor ve her zaman ihanetten şüpheleniyordu. Bu yüzden canını emanet ettiği adama, yani Hattori Hanzo’ya, bir kez daha büyük bir rol verdi ve kalenin günümüzde Hanzomon (Hanzo’nun Kapısı) olarak anılan tarafını onun komutası altındaki ninjalara emanet etti.
Tokugawa Ieyasu’ya her konuda hizmet eden Hanzo bazen sadakatsizliğin bile bir hizmet olduğunun en iyi örneğiydi. Oda Nobunaga’nın öldürülmesini araştıran Ieyasu, sonunda kendi oğlunu bu olayla ilişkilendirmiş ve oğlundan şerefli bir ölüm için seppuku yapmasını istemişti. Ama oğlu bu suçlamayı kabul etmemiş ve babasının emrine karşı gelmiştir. Oğlunun bu kararına sinirlenen Ieyasu, Hanzo’yu oğlunu öldürmekle görevlendirdi. Hanzo ise hizmet ettiği kişiyle aynı kanı taşıyan birini öldürmeyi reddetti ve büyük bir sadakatsizlik örneği sergiledi. Hanzo’nun bu hareketi Tokugawa’nın gözünde değerinin daha da artmasını sağladı ve Hanzo için “İblisin bile bir kalbi var” sözünü söyledi.
Edo Kalesi’nin alınmasından sonra Tokugawa Ieyasu, Hattori Hanzo’ya büyük miktarda bir para vererek onun Iga köyüne yerleşmesini sağladı. Burada Tokugawa Klanı’na hizmet edecek büyük ninjalar yetiştirdi. Zengin bir adam olarak ölen Hattori Hanzo sayesinde Tokugawa Klanı, Japonya’ya neredeyse tam üç yüz yıl hükmetti. Hattori Hanzo ise dövüşme teknikleri ve savaş dehası ile günümüze kadar gelen bir efsane haline geldi. İnsanlar, onun taktiklerine akıl erdiremediği için ondan korktular, saygı duydular ve onun öğrencisi olmak için uzak yollardan Iga köyüne geldiler.
Öyle büyük bir ninja düşün ki eğer Ieyasu’nun karşısına çıkmasaydı tarih Ieyasu ve Tokugawa Klanı’nı hatırlamayacak, belki de büyük bir tiran Japonya’nın başına geçecek ve ülkesine çok daha büyük acılar çektirecekti. Hattori Hanzo tek başına bir kişinin, tarihin seyrini nasıl değiştireceğini kanıtlayan büyük bir adam. Ayrıca ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen insanlara ilham verecek kadar havalı bir ninja!