Popüler kültürde her geçen gün vampirlerle ilgili yeni bir yapım görüyoruz. İşin garip yanı, neredeyse her biri, bir diğerinden daha fazla izleyici buluyor kendisine. Dünyayı kasıp kavuran, genç-yetişkin Alacakaranlık serisi ve ondan ilham alan tonlarca başka hikâye mi dersiniz, çizgi romanlardan kopup kendi filmlerini edinen, sert avcı Blade Runner mı dersiniz yoksa ilk örneğiyle uzun yaşamanın lanetlerini, sembolik olarak tartışan Vampirle Görüşme mi dersiniz bilemeyiz. Fakat günün sonunda fantastik yapım dendiğinde, üç tanesinden birinde, bir vampir de sayıyor gibiyiz.
Biz de bu ayki şeytani dosya konumuzda gün ışığında yok olan kan emiciler olarak bildiğimiz vampirleri işleyeceğiz. İlk yazımızı vampirleri tanıtmaya ayırdık. Vampirliğin tarihçesi, kelime kökeni, en bilindik vampirler ve vampirizm hakkında bilumum malumat, bu yazıda karşınıza çıkacak. Spider-Man villain’ı Morbius’un solo filmine aylar kala, hazırsanız dosyayı açıyoruz.
Kökeni Babillere kadar dayanan vampirler, metafizik korku kültürünün büyük bir parçası hâline gelmiştir. Aynı cadılar ve hortlaklar gibi, halk hikâyelerine konu olup, onların özelliklerinden türemişlerdir. İnanışa göre vampirler, hortlaklar gibi mezarlarından çıkıp gelen ölülerdir ve cadılar gibi insanları kaçırıp hayat enerjilerini emerler. Vampirleri anlamak için, cadılardan biraz bahsetmek gerekir. Cadılar sadece kaynayan kazanlarda büyü yapan, süpürgeye binip uçan teyzelerden ibaret değildir; cadıların gece vakti çocuk kaçırdığı ve gençleşmek için onları yediği gibi bir inanış da vardır. Cadı, kurbanının yaşam enerjisini kendine geçirir ve güç kazanır. Aynı şekilde vampirler de kurbanının yaşam enerjisini, onun kanını emerek kendinde toplar. Her ne kadar seride kendileri ayrı bir tür olarak atfedilse de bizce Harry Potter’daki ruh emiciler, harika bir vampir tasviridir.
Vampir inanışlarının dağılma aralığı gerçekten çok geniştir. Avrupa’dan Hindistan’a, Rusya’dan Uzak Doğu’ya kadar birçok coğrafya ve kültürde vampirler, insanlara korku salarlar ve birçok adla anılırlar: Upir, vupir ve vapir, bunlardan birkaçıdır. Bazı etimologlar, vampir kelimesinin Sırpça’dan geldiğini iddia etse de sıkı durun, bazıları Türkçe upir’den geldiğini iddia ediyor. Aç gözlülük anlamına gelen upir’i, biz de obur olarak biliyoruz. Evliya Çelebi de Seyahatname’sinde upirlerden sıklıkla bahsetmiştir. Biz tabii ki ikinci seçeneğe inanmayı tercih ediyoruz çünkü Türklerde de vampir inanışı mevcut. Hatta, Kanuni dönemi şeyhülislamı Ebussuud Efendi’nin vampir avlamakla ilgili fetvaları var. Yetmedi mi; Osmanlı’nın ilk resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’de de “Tırnova Cadı Olayı” olarak bilinen vampir haberleri yayınlanıyor.
Vampir miti, milletlere o kadar etki etmiş ki Aydınlanma filozoflarından Voltaire’in ve hatta Karl Marx’ın kitaplarında vampirlere değindiği biliniyor. Tabii onlar bu kavramı gerçek bir varlık olarak değil de sömürü düzeninin teşbihi olarak ele alıyorlar.
Tarihteki bazı önemli psikopatlar da vampir olarak anılmışlar. Bunlardan en bilinenleri, Vlad Tepes ve Elizabeth Bathory yani, namıdiğer Dracula ve Kanlı Kontes.
Vlad Tepes, Kazıklı Voyvoda olarak da bilinen Eflak voyvodasıdır. Osmanlı tarafından devşirilip Fatih Sultan Mehmet’le beraber eğitim alan, memleketine geri döndüğünde Osmanlı’ya vergi vermeyi reddedip, Osmanlı elçilerini idam eden ve bu sebepten de Osmanlı’nın Eflak seferine çıkmasına sebep olan tarihi karakterdir. Vlad Tepes, binlerce insanı kazığa oturtarak idam etmiştir ve bunu yaparken ziyafet masası kurdurup insanların feryatlarını keyifle dinlemiştir. Kendi halkı onun, kazıktakilerin kanını içen bir vampir olduğunu düşündüğü için, buyruğundan çıkmaya cesaret edememiştir. Vlad’ın babası -babasının adı da Vlad- Dracul soyadını almıştır ve Dracul, ejderha demektir. Dracula ise ejderhanın oğlu anlamına gelir ve Bram Stoker’ın Dracula karakterine böylelikle ilham vermiştir.
Elizabeth Bathory ise genç kızların kanında banyo yaparak gençleşeceğini düşünen bir seri katildir. Macaristan sınırlarında yaşayan Bathory’nin Vlad Tepes’le uzaktan akrabalığı vardır ve Kanlı Kontes olarak bilinir.
Gelelim, vampirlerin özelliklerine. Bunlar; gün ışına çıkamama, soluk tenli olma, kan emme, gövdesine kazık saplamak suretiyle yahut sarımsakla ölme, haç veya dini motiflere tahammül edememe olarak sıralanabilir. Peki, soruyoruz: Bütün bu özellikler nereden geliyor?
Gün ışığına çıkamama ve soluk teni şöyle açıklayabiliriz; vampirlerin hortlaklardan türediğini söylemiştik. Kimse gündüz vakti halkın arasına karışan bir hortlak görmemiştir, herkes başa gelen uğursuz olayların gece, kendileri uyurken yaşandığına inanır ve bu yüzden vampirlerin güneşten rahatsız olduğu inanışı yaygındır. Güneşe çıkamama veya güneşten rahatsız olma, farklı farklı kültürde vampirlere addedilen bir özellik olsa da güneş ışınları yüzünden vampirin yok olması, 1922 yapımı Nosferatu filminde ilk defa işlenmiştir. Yani yerinizde olsak bir vampir kasabasına gittiğimizde sabah olup da günün doğmasına pek güvenmeyiz.
Hortlak olduğuna inanılan kişilerin mezarlarının kazılmasıyla da tenlerinin solmuş, saçlarının ve tırnaklarının uzamış olduğu görülür ve hatta ağızlarının kenarı kanlanmıştır. Bu görüntü de maruz kalan için, karşısındakinin yaşamaya devam ettiğini ve kan içtiğini gösterir ama tabii, işin aslı öyle değildir. İnsan organik bir varlıktır ve ölümden sonra bakterilerin insafına kalır. Vücudu solar ve derisi çekilir böylece de saçları uzamış, dişleri ve tırnakları daha da belirginleşmiş olur.
Birçok filmde vampirlerin kalbine kazık çakılarak öldürüldüğünü ve evlerin kapılarına sarımsak asılarak defedildiğini gördük. Kazık çakmak, gerçekten de vampir avcılarının tarih boyu uyguladığı bir yöntemdi. Vampir avcıları mezarı açıp mevtanın gövdesine kazık saplardı ki vampir yerinden kalkıp da gece insanlara korku saçamasın. Bu yöntem birçok kültürde, aynı şekilde uygulanmıştır. Sarımsak ise daha yöresel, belli başlı yerlerde yapılan bir uygulama olarak kalmıştır.
Vampir avlamaktan bahsetmişken dini motifler, özellikle Hristiyanlıkla ilgili olanlar hakkındaysa şunu söyleyebiliriz: Vampirler, cadılar gibi şeytani varlıklar olup, büyüyle ölümsüzlük kazanmışlardır bu yüzden de dini motifleri görmeye tahammülleri yoktur. BBC’nin 2020 yapımı Dracula dizisinde Steven Moffat bu konuya şöyle yaklaşmış: Yüzlerce yıldır vampiri gören Allah’ına sığındığı için, haçı gören vampir de hâliyle bundan işkillenmeye başlıyor ve artık onları görünce korkuyor. “Kim bilir, belki böyledir,” diyerek diğer bir haç açıklamasına geçiyoruz, o da havari Judas ile alakalı.
Hz. İsa’ya ihanet edip gümüş paralar karşılığında onun yerini Romalılara bildiren Judas’ın, çarmıha gerilen peygamberini görünce bu vicdan azabıyla yaşayamayıp kendini bir ağaca astığına ve ertesi gün uyanıp kendini, Tanrı tarafından lanetlenmiş bir vampir olarak bulduğuna dair bir inanış var. Hâliyle vampirler, haç görünce kaçıyorlar. Psikolog Jung’a göre ise bu kadar farklı kültürde, bu kadar benzer yaklaşımların olması tamamen insanların kolektif bilinçaltından ibaret.
Son olarak 2013’te Türkiye’de, kan içme isteği ve bunu bastıramamaktan kaynaklı bir hastalığa yakalanan biri, tıp tarihinde ilk vampirizm vakası olarak tarihe geçti. Böyle bir psikolojik rahatsızlığın kültürel mitlerle alakası yok ama binlerce yıllık kültürün içinde, vampirizm kelimesinin tıp literatürüne oldukça yakın bir tarihte girdiğini de eklemek istedik.
Lafı daha fazla uzatmadan vampir dosyasına giriş mahiyetini, vampir mitlerinden bahsederek yapmış bulunuyoruz. Sonraki haftalarda edebiyat ve sinemada gördüğümüz tanıdık vampirlerden bahsedip daha fazla eğleneceğiz. Peki, sizce insanlar neden vampirlere inanıyor?
2 Comments
Aslında cadılık ve vampirlik aşırı farklı birisi kendilerini cadı olarak tanımlıyor ama genellikle kendilerini paganlığa veya Şamanizme dayandırıyolar ve aslında filmlerde görüldüğü gibi çocuk kaçırma kanla yıkanma gibi şeyler yok, beyaz/kara/kırmızı büyü yapmaları da kendi aralarında yasak olan şeylerden çünkü kötü sonuç doğuracağını biliyorlar. Ama yapanlar var mı? Var. Cursing, spell, arınma ve korunma gibi konular cadılıkta görülen şeyler ve cadılar kendilerini doğayla iç içe görürler. Günümüzde hala cadılar (wicca) var. Vampirlik hakkında aşırı bir bilgi yok ama var olduğu söylenen varlıklar genellikle bir büyü sonucu değilde daha çok -dini açıdan- yaptıkları kötü şeylerin bir cezalandırması olarak ortaya çıkmış ayrıca filmlerde de böyle işlenmiş. (Örnek olarak; Bram Stoker’s Dracula).
Bu konulara ilgi duyan biri olarak yazını çok iyi buldum, devamını merakla bekliyorum.