Geekler bir şeye duyulan inanılmaz tutku ve meraktan doğar, piyon düz gider çapraz yer, aspirin isali keser, bırakalım bunları.
Türkiye’nin en havalı oluşumlarından biri olan Geekyapar ile yüksek gönül bağım bir yana, sıkı bir okuyucusu olarak uzun zamandır burada yazıyor olma hevesimi tatmin etmekle kalmayıp aynı zamanda bir şeyler katabileceğim bir alan arıyordum. Çünkü Yiğitcan sağ olsun Geekyapar’da iyi bir yazı yazma eşiği oldukça yukarıda… Velhasıl, sonunda bir ilham perisi, beni yıllar önce Death Note’un finali ile zirvede bıraktığıma inandığım anime dünyasına geri döndürdü, uzun süredir orada duran kaleme mürekkep oldu. Artık bu engin deryaya her dalışımda çıkan ne varsa düzenli olarak sizinle paylaşacağım. Bir hata, kusur işlersem heyecanıma ve Yiğitcan’ın kötü editörlüğüne verin diyor, konuya giriyorum.
Noragami, 2010 yılından beri devam eden bir manganın, sevenlerince kendisi kadar başarılı olduğunda hemfikir olunan animesi. Başrolleri seslendiren sanatçıları da yine Shingeki no Kyojin (Attack on Titan)’den hatırlayabilir takip edenler. Noragami‘nin temelinde bir söz yatıyor: “Tanrılar insanların dileklerinden doğar.” Bu sözü alıp tanrı/tanrılara olan inancınızı kuvvetlendirebilir ya da başka bir açıdan bakarak tümden sarsabilirsiniz. Bu fikirsel görecelilik Noragami’nin tüm hikâyeyi işleyişine de sirayet etmiş durumda. Eğer alt metinlerine odaklanmak isterseniz, dostluk, aşk, inanç ve kendini sevme üzerine çok önemli şeyler söylediğini görebilirsiniz. Yok, ben sadece iyi bir mizah ve tadında bir aksiyon isterim diyorsanız yine tam yerine geldiniz. Karakterlerin mimikleri, ifadeleri bile başlı başına eğlence kaynağı.
Animeye adını veren Nora kavramı; evsiz, barksız, avare; Gami/Kami ise tanrı anlamına geliyor. Esas karakterimiz Yato da tek hayali kendi adına atfedilmiş bir tapınak olan, eşofmanlarıyla gezen, fakir ve biraz beceriksiz bir hizmet tanrısı. Kendine ait bir yeri olmadığı için daha yüce tanrılara ait tapınaklarda yatıp kalkıyor. 5 Yen karşılığında alacağınız bir dilekle, çocuk bakmaktan, kayıp kedileri bulmaya aklınıza ne gelirse, her işi yapıyor.
Topladığı 5 Yen’leri de cam bir şişede biriktiriyor ki hayalini kurduğu, güzel kızları, bol yemeği ve sifonlu tuvaleti(!) olan tapınağına kavuşabilsin. Yato’nun bu hedef için ne sınırı, ne de utanması var. Yeri geliyor bir okul tuvaletine bile numarasını yazabiliyor. Sinsi, alaycı, vurdumduymaz ve bu yüzden aşırı eğlenceli bir karakter olan Yato’nun daha karanlık bir geçmişi de var ama bununla ilgili şimdilik çok az bilgimiz var.
Hikâye günümüz Japonya’sında geçiyor. Ölümlülerin yaşadığı yer olarak bilinen “yakın diyar” ve ilahi varlıkların yaşadığı “uzak diyar” olarak iki parça halinde dünya. Bir de yer altı var ama bu da ikinci kısma dâhil. Yakın diyar ile uzak diyarı ayıran çok ince çizgiler var. Özellikle karanlıklarda saklanan ve insanların zihinlerini zayıf anlarında yakalayan Ayakashi’ler hikâyemizin kötücül ara maddesini oluşturan çerezlik canavarları. Ancak sakın altı boş yaratıklar sanmayın bunları.
Ayakashi’yi ilk izlediğim kaynakta Türkçe’ye “kuruntu” olarak çevirmişlerdi. Bu oldukça isabetli ve güzel bir çeviri. Çünkü Ayakashi’ler mutsuz insanlara dadanan, bedenlerinde birer simbiyot halini alarak onları kötü düşüncelere sürükleyen yaratıklar. Yani bir insan bir suç işliyorsa aslında zihnini karartan bir Ayakashi. Biri intihar ediyorsa, bu fikri ona cazip hale getiren yine bir Ayakashi. Kirlenmiş bir zihin ve Ayakashi birbirini besliyor. Tanrıların günlük rutinleri arasında bu yaratıklardan bol bol keserek yakın diyarı temizlemek yer alıyor.
Tam bu noktada da Yukine ile tanışıyoruz. Yukine, Yato’nun Shinki’si. Yani silahı. Tanrılar başıboş temiz ruhlar ile karşılaştığında onlara isim vererek kendi silahları haline getirebiliyor. Tanrısı, ona verdiği isimle bu ruha seslendiğinde silah formunu alarak ona geliyor. Bu silahlar olmadan tanrılar Ayakashi’lere karşı savunmasız. Bir katana olan Yukine’nin silah adı da Sekki. Yato ne zaman Sekki! Diye bağırsa aksiyona hazır olun! Unutmadan, bir ruha birden fazla tanrı isim verirse, onurunu kaybediyor ve çok isimli, aslında kimseye ait olmayan bir silah, yani evsiz bir Nora haline geliyor.
Bizim hikayede ilk tanıştığımız karakter ise Hiyori. Bir kaza sonucu yarı Ayakashi haline gelen ölümlü. Yato’nun tam zıttı karakterde, yüksek iradeli ama bir o kadar da sevimli kızımız bir lise öğrencisi. Hiyori, insanlar arasında tanrıları görebilme yeteneği kazanıyor. Bedeninin terk edip ruh formuna geçiyor nöbetler halinde, bu sırada bir de kuruntudan kuyruğu çıkıyor. Üçlünün arkadaşlıkları da seri boyunca birbirlerini korumak ve geliştirmek temelinde işleniyor. Dostluk ve fedakarlık kavramları Noragami’nin güçlü eli.
Peki, buraya kadar anlattıklarımız bu soruyu yeterince cevaplandırmadıysa; o zaman malumun ilanı soruyu soralım: Noragami’yi neden izlemeniz lazım?
Çünkü bir kere daha girişten harika müzikleri ile sizi sarıp sarmalıyor. Aksiyon sırasında başlayanı, açılışı, kapanışı ayrı güzel. Çünkü mizahı ana hikâyeye yediriş biçimi eşsiz. Mesela bir sahnede kendisini gizlice izleyen Yato’yu gofret fırlatarak etkisiz hale getiren Yukine bu sahnenin devamında ölümcül bir aksiyona giriyor. Yani Yato orada niye yoktu diye sorduğunuzda cevabı “gofret yiyordu” oluyor! Ve karakterleri tanıdığınızda bu size hiç de saçma gelmiyor.
Çünkü Noragami’nin bu ana 3’lü dışında öyle güzel karakterleri var ki hepsinin kendi animesi olur. Mesela ilk sezonun ortasından itibaren önem kazanan ve ikinci sezonun kendi orijin hikâyesine odaklandığı bir Bishamon var ki gördüğüm en iyi kadın karakterlerden biri. En güçlü savaş tanrısı olmasının yanı sıra, onlarca Shinki’si var ve deri kıyafetleriyle bir aslanın üstünde(ki kendisi de başka bir Shinki) seyahat edip Ayakashi’leri öldürüyor! Daha ne olsun?
Bishamon ve Yato’nun mazisi de derin. Birbirlerine duydukları öfke ve minnettarlığın parlattığı kaçınılmaz aşk kıvılcımları ekranda ne zaman yan yana gelseler heyecanlanmanıza neden oluyor. Bazen ölümüne dövüşüp bazen aynı ciddiyette karşılıklı masa tenisi oynayabiliyorlar.
Noragami’nin şu an 2 sezonu ve 3 OVA bölümü ile toplam 28 bölümü var. Hızınızı alamazsanız, hikaye olarak daha ileride olan mangasına da geçebilirsiniz. Ben şahsen mangayı şöyle bir denedim ama izlemekten daha çok keyif aldığımdan 3. sezonun yolunu gözlüyorum.
