Belli sanat dalları, belli ifade biçimleri belirli bir takım zamanlara bağlanarak birer kilometre taşına dönüşürler bazen. Toplumsal bir takım hareketler, birkaç fikir önderinin hüviyetinde şekil bulur. Şekil buldukça netleşir. Netleştiği zaman da akım hâline dönüşürler. Yıllar sonra dönüp bakar, bu kültürel kilometre taşlarını, bu önemli virajları özel adlarıyla anımsarız. 70’ler sonu Londra‘sındaki çengelli iğneli, dik saçlı çocukların punk akımı gibi. 60’lar sonu Berlin‘indeki saykedelik krautrock çizgisi gibi.
İşte benzer bir şeyi de birkaç sene sonra dönüp 2010’lar sonu Amerika’sı ve politik mizah için söyleyeceğiz gibi hissediyorum.
Lafa önce bunun partizan bir beyan olmadığını belirterek başlamak lazım. Çünkü bu akım partizan bir akım değil. An itibariyle Amerika’da tepeleme politik mizah üretenler bunu belirli bir ideoloji üzerinden yapmıyorlar. Birleşik Devletler’in politik mizah deyince aklına gelen bir takım liberal duruşlar var, onlar bile terk edildi artık. Olay sağ-sol ekseninde değil, çok bariz biçimde baskı-özgürlük, ayrımcılık-eşitlik, totaliterlik-cumhuriyet çizgilerinde dönüyor artık.
Konuştukları zaman, ağızlarını hiç büzmeden, Amerika’nın önde gelen komedyenleri herkesin eşit sağlık erişimine sahip olması gerektiğini anlatıyorlar. Trump’a bireysel özgürlükleri ihlal ettikleri için yükleniyorlar. Tutarsızlık buldukları zaman kanıtlarla gömüyorlar. Başkanlarının söyledikleri her şeyi lime lime edip, kamunun gözü önünde ışığa tutuyorlar. Eksik, gedik, yanlış, aşağılayıcı, totaliter, baskıcı, otoriter bir eğilim, beyan, laf buldukları zaman da dibine kadar deşiyolar ve bütün bunların hepsini en güzel şakalarına bağlayıp çıkartıyorlar karşımıza.
Bunun önünü ekseriyetle iki John Stewart mezunu çekiyor: Stephen Colbert ve John Oliver. Onların yanında geceyarısı talk show nöbetinden Kimmel ve Meyers gibiler var. Stand-up’çıların çoğu rutinlerinde Trump’a ve yaptıklarına yer vermeye başladılar. Bunlar ana akım tarafta. Dijital karşı kültürde çitler daha uzağa serilmiş vaziyette. Reddit her gün inanılması güç bir yaratıcı kudret ile yükleniyor Trump’a. Trump’ın hareketlerini sadece Trump’ın daha önce attığı tweetlerle eleştiren bir subreddit var mesela. İnternet uyumuyor, muktedirin ağzından bir laf çıktığı zaman onu hemen geçmişle eşliyor. Veya biri gidiyor, bir Trump Tower‘ın kapısına projeksiyon ile “Rüşvetlerinizi Buraya Veriniz” yansıtıyor, fotoğrafını çekiyor. Twitter zaten hazır kıta bekliyor şakaları ve gifleri ile birlikte.
Bunların şahıs nezdinde Trump’a yönelik olması değil mesele. Amerikan komedyenleri için Trump zaten asırlardır çok keyifli bir malzeme. Dönüp bakın, Amerika’da bir mikrofonun önünde üç günden fazla durup da Trump’a bir noktada sallamamış komedyan sayısı ya üçtür, ya beş. Spesifik olarak Trump’ın ideolojilerine yönelik bir husus da yok ortada. Bunların hiçbiri değil bu politik mizah akımını güçlü, güzel ve takip etmesi keyifli yapan. Buradaki ortak olan ve ortaklaştıran düşman otoriter eğilim. Otoriter eğilim, ve buna mizahla isyan eden akıllar.
Empati kurmakta zorlanıyorsanız, anımsayın, aynısı bizim ülkemizde de olmuştu; defalarca. Sanatla başkaldırmak bizim kanımızda olduğu için; ferman padişahın, dağlar bizimdir diye yazanların soyundan geldiğimiz için bizim de siyasetimiz ne zaman otoriterliğe meyletse mizahımız kabarmıştı. En temiz örneği de, en yakında olanıydı herhalde. Bir gözlerinizi kapatın, dönün düşünün. 2002 ile, 2013 arası bu ülkede nasıl bir politik mizah üretildi? Duvarlardan mizah dergilerine, ince gören tweet’lerden küfürlü caps’lere, şarkılardan giflere; neler çıktı içimizden üzerimize gelindikçe? İşte o kabarmayı, o coşkuyu Amerika’nın prodüksiyon kabiliyetiyle birleştirin, hah. Bugünkü Amerika öyle bir dönüm noktası.
Yani kıssadan hisse? Taraflı ya da tarafsız, eğer hayatınızın bir yerinde politik mizahın zayıfla durup, güçlüye zeka ile yüklenen o tadına vurulduysanız, samimi söylüyoruz. Birleşik Devletler’e bakılı olun bu sene. İhya olunacak gibi gözüküyor.