Yaklaşık on beş yıldır hayatımızın bir parçası haline gelen Marvel filmlerine ya da daha doğru tabiriyle Marvel Sinematik Evreni’ne yeni bir polisiye-gerilim soluğu getirmeyi vaat eden Secret Invasion, neredeyse sessiz sedasız Disney+ kütüphanesindeki yerini aldı. Infinity War ve End Game’in ardından yeni arayışlara yelken açmaya çalışan ve bu dört yıllık sürede romantik komediden durum komedisine birçok türde farklı yenilikler denemeye adım adan Marvel’ın Secret Invasion’u, fragmanlara ve diziden gelen ilk tepkilere bakıldığında Captain America: Winter Soldier filminin bize sunduklarını anımsatıyordu. Şu anlık ilk üç bölümü yayınlanan dizi için dönüp baktığımızda aynı benzetmeyi yapmak pek mümkün gözükmüyor.

İlk olarak Captain Marvel filmiyle tanıdığımız Skrull ırkı, dizinin gidişatının merkezinde. Skrull’ların ön ayak olduğu bu “Gizli İşgal”lere odaklanan dizi, güçlü bir polisiye-gizem öyküsü sunmaya hazırlanır gibi olsa da daha ilk bölümden bu tarz bir beklentiyle ekran başına oturan izleyicinin tadını kaçırıyor. 80’ler ve 90’lar polisiye-gerilim TV dizilerinin tatsızlığını anımsatan açılış sekansının ardından belki de en büyük beklentiyi oluşturması beklenen Skrull’lar üzerinden oluşturulabilecek bir “gizem” ortamı da ilk bölüm itibariyle fazlasıyla eksik aktarılmış gibi gözüküyor. Dizinin bu anlamda oluşturduğu arz-talep ilişkisi ve izleyiciyle kurduğu bağ da neredeyse her sahnede zayıflaşıyor. Üstüne üstlük ilk kez gördüğümüzde izleyiciye verdiği “merak” hissi ile sevdiğimiz Nick Fury karakterinin de artık Marvel evreninde sıradanlaştığını görmek diziye dair olumlu görüşlerimizi de törpülüyor. Nick Fury’nin “gri” kişiliğini yansıtamayan her bir unsur da diziye dair olumsuz görüşlerimizi kuvvetlendiriyor.

secret invasion marvel

Olivia Colman, Emilia Clarke, Ben Mendelsohn, Cobie Smulders ve Martin Freeman’ınlı dev kadrosuyla Marvel’ın adına yakışır bir cast ortaya koyma gayesinde olan Secret Invasion, ünlü oyuncuların oynadığı karakterlerin altını doldurmayı da başaramıyor ve kendilerini birer figüranmış gibi izlememizin yolunu açıyor. Üstelik bu karakterlerle de bir bağ kuramıyor ve yaptıkları eylemlere tepkisiz kalarak ekrana amaçsızca bakmaya başlıyoruz. Romantik komediden durum komedisine farklı türler deneyen Marvel’ın da yeni soluğu polisiye-gizem türünde de bulamamasını düşünmemizin sebeplerinden bir tanesi de bu. End Game’in ardından Marvel filmlerindeki kalite-beklenti döngüsünün iki nadir örnek Spider-Man: No Way Home ve Doctor Strange: Multiverse of Madness (Yönetmeni Sam Raimi olduğundan) dışında düşüş gösterdiğini de artık herkes anlamış gibi.

Dizinin yeni bölümleri her hafta Disney+ üzerinden gösterime girerken Marvel Sinematik Evreni’nin gelecekteki gidişatını da merak etmiyor değiliz. Halihazırda dizi evreninde Secret Invasion arc’ına gelinmişken artık bir Secret Wars event’i de beklememiz kaçınılmaz. Evrenin hikaye genişliğini ve karakter algını genişletmenin yegane yollarından biri büyük event’ler ile ana arc’ı güçlendirmek olsa da tıpkı Multiverse of Madness filminde yaşadığımız duyguları gelecek Marvel filmlerinde de görmemiz olası. Üstelik yeni Marvel yapımları da yoldayken yapılabilecek en iyi şeylerden bir tanesi tüm bu küçük karmaşadan birazcık uzaklaşıp Secret Invasion gibi event’lerin çizgi romanlarda nasıl anlatıldığına odaklanmak olabilir. Keza Marvel’ın Civil War filmindeki gibi çizgi roman ile büyük farklara gitmesi bir kez
daha olası.

Sonuca gelecek olursak, dizi sektöründe farklı işler denemeye çalışan fakat bir türlü End Game ile yarattığı büyük etkiyi bir daha bulamayacak olan Marvel’ın gitgide daha da sıradan işler ürettiğinin bir diğer örneği gibi Secret Invasion dizisinin ilk bölümleri. Üstelik daha dizinin ilk bölümünden anlamını kaybetmeye doğru giden bir bilmeceye dönüşen Skrull ırkı mevzusunun dizinin kalanında nasıl işleneceği bile belli değilken. Nick Fury’nin kendi benliğine odaklanmaya çalışıp tüm hikayedeki mevzuya sanki hep bir mesafeden bakıyormuş gibi yaklaşmamız da dizinin bize hissettirdikleri arasında.

Bu kadar eleştirdiğimiz ve sıradanlaştığını söylediğimiz dizinin iyi yanları yok mu? Elbette ki var. Olayın Rusya’da geçmesinden mütevellit yaratılmaya çalışılan “yabancı” imajının gayet başarılı bir şekilde aktarıldığını söylemek mümkün. Böylesine dev bir kadro olunca da oyunculuklara da kötü demek pek mümkün değil. Hikayenin sıradan ve merak uyandırıcı gözükmemesine rağmen dizinin kendini izlettirmeye devam ettirmesi ise bir diğer artısı. Bunun altında yatan en büyük nedenin de Marvel’ın yapımları arasında kurduğu bağ olması gerçeğini unutmamak gerek.

Yazan: Arda Yozbakan

Author

Dünyanın en ihtiyacı olduğu anda ortaya çıkarak çeşitli konularda fikirlerini belirten yazarlar. Bir konuk yazar asla geç yazmaz, erken de yazmaz. Onlar, tam yazmaları gereken zamanda yazarlar.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.