Spoiler olabilecek şeyler var, uyarmadı demeyin
Geçtiğimiz haftalarda film klişeleri hakkında konuşup tartışmıştık hatırlarsanız. Filmlerde yerinde kullanılan klişe ile gereksiz kullanılan klişeleri karşılaştırmış, gerçek hayattan klişeleşmiş terimlerin filmlerdeki yerlerini irdelemiş ve filmlerde kullanılan klişeler ile dalga geçilerek filme dönüştüğünü söylemiştik. Bu yazımızda ise basit bir soru üzerinde tartışacağız: Klişeler gerçekten kötü müdür?
Bir şeyin iyi ya da kötü olduğunu anlamak için onun tam zıttı ile mukayese etmek en doğru karardır çoğu zaman. Klişelerin sinemadaki zıttı ise bana göre plot twistlerdir. Bir klişe ne kadar öngörülebilir veya beklenebilirse plot twist de tam olarak aynı ölçüde şaşırtıcı, öngörülemez ve şok edicidir.
Hepimiz, bizi şaşırtmalarından dolayı plot twistleri daha çok sevmiş ve üzerinde konuştuğumuz diğer klişelere üvey evlat muamelesi yapmışızdır mutlaka. Çoğu insan sırf bir filmin sonundaki plot twistin “beklenmedik” olduğu için onun filmi güzelleştirdiğini düşünür ama maalesef bu çok büyük bir yanılgıdır.
Daha önce sizlere klişelerin aslında filmlerde kullanılan birer formülden ibaret olduğunu anlatmıştım. Her yönetmen ya da senarist bu formüllerden bir ikisini filminin içine yerleştirerek hikayesini bağlamaya çalışır. Ama bu formülleri kullanırken o kadar ince çizgiler üzerinde yürürler ki en küçük bir hatada efsane olmaya çalışırken klişe olur çıkarlar.
Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta Pazar günü 2010’lu yılların en büyük olaylarından biri olan Game of Thrones iyisiyle ve kötüsüyle, eleştiriler eşliğinde son buldu. Dizinin belki de en çok konuşulan olayı Arya’nın Night King’i öldürmesiydi. Herkes Night King’i öldürecek adamın Jon Snow olduğunu düşünürken bizim işgüzar yazarlarımız ters köşe yapıp Arya’nın öldürmesine karar vermişlerdi. Onlara göre bu karar “doğru” gelmemişti. Oysa George R.R. Martin bu karara tıpkı bizim olduğumuz gibi şiddetle karşı çıkmış:
“Eğer kitabınızda planladığınız katil, uşak ise ve internette katilin uşak olduğunu çözen birileri varsa, siz bir anda katilin hizmetçi olması gerektiğine karar verirseniz kitabı mahvedersiniz. Hazırladığınız ipuçları ve tüm hazırlıkların hepsi anlamsız olur.”
Bakın bana klişeleri savunduğum için istediğinizi söyleyin ama George R.R. Martin’in sözlerine kulak verin. Tabi ki klişeler kötüdür, her filmde görmekten sıkıldığımız şeylerdir ve özellikle altı doldurulmamış bir klişe bütün filmi tek başına mahvedecek kadar büyük bir etkendir. Ama aynı şey plot twistler için de geçerlidir. Burada asıl önemli olan şey anlattığınız hikaye ve onu nasıl işlediğinizdir.
Eğer başından beri hazırlık yaptığınız, karakter geliştirdiğiniz, üstüne hikaye kurduğunuz nihai sondan sırf klişe diye vazgeçip, insanları şaşırtmak, hayrete düşürmek için altı boş bir plot twist çıkartırsanız bütün bir film boyunca kurduğunuz hikayenin hepsini çöpe atarsınız.
Şimdi bir düşünün 12 Kızgın Adam filminde çocuğun suçluluğunu kanıtlamaya çalıştığı bütün o sahnelerin en sonunda jürinin, çocuğun yine de suçlu olduğunu düşünerek son dakikada onu ölüme mahkum ettiği bir sonu beğenir miydiniz? Back to the Future filminde Marty geleceğe geri dönemeyip silinseydi, yine de bir efsane olarak hatırlar mıydınız? Tabii ki filmin sonunda iyiler kazanıp kötüler kaybedecek, tabii ki kahramanlarımız kurtulacak, tabii ki bombalar son saniyede imha edilecek, korku filminde telefonlar çekmeyecek, katil hep uşak çıkacak. Ama bunlar oldu diye filmler de kötü olmayacak.
İlk yazımızdan beri anlatmaya çalıştığımız şey, aslında suçun klişelerde olmadığıydı. Evet, çok fazla kullanıldıklarından dolayı bize hikayenin daha başından sonu hakkında bilgi veriyorlar. Ama iyi işlenen bir klişe ne kadar açık edilirse ve ne kadar beklenir olursa olsun, kimseyi finali vurucu yapmaktan alıkoymaz, onu alçaltmaz. Tam tersi, sırf insanları beklenmedik bir şey verebilmek, onları şaşırtmak için filmde yapılan bir plot twist de her zaman bizim tarafımızdan güzel hatırlanmaz.
Hem ne varmış yahu bu kadar klişelerde? Since You Went Away filminde ilk defa karşılaştığımız “tren istasyonunda elveda” sahnesini kaç filmde görürsek görelim duygulanmadık mı? Girl Shy filminde başlayan “düğünü durdurun” sahnelerinde hepimiz heyecanlanmadık mı? Juggernaut filmiyle başlayan “hangi teli kesmeliyiz” sekanslarında gerilmedik mi?
Bunu çok fazla tekrar ettim ama bir kez daha söylemekte bir sakınca görmüyorum. Klişeler sinemanın tekrar tekrar uygulanabilir güzel formülleridir. Onu nasıl kullandığınıza bağlı olarak değişir. Ama iyi işlenmiş bir klişe kötü işlenmiş bir plot twistten her zaman çok daha iyidir.