Pandemi süresinde karantina altında dikkatimizi toparlamak çok zorlaştı, artık kitap okumak kadar basit bir aktivite bile birçoğumuza külfet gibi geliyor. Hatta sinema salonunda büyük ekranda olmadıkça iki saatlik film izlemek de eskisinden daha yorucu, gözlerimizi dikip bakmak bile bazen zor geliyor. Ne yapmalı, ne yapmalı?

İşte böyle zamanlarda yardımınıza kısa filmler koşabilir! Sinemanın derinlerine çok fazla dalmadan, zaten bildiğimiz ve güvendiğimiz yönetmenlerin çektikleri kısa filmlerden oluşan minik bir liste hazırladım sizin için. Sizi yormayan fakat üzerine düşünmek istediğinizde de hevesinizi kırmayan beş tane kısa film tanıtacağım sizlere. Çok uzatmayalım, listeye geçelim!

Ari Aster: The Strange Thing About The Johnsons (2011)

Tabii ki listeye çok sevdiğim yönetmen Ari Aster ile başlayacaktım. Bir şüphesi olan beni tanımıyor demektir. Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki bu yirmi sekiz dakikalık kısa film, bu listedeki açık ara en uzun film. Psikolojik gerilim türündeki bu kısa film izledikten sonra yönetmene “Ne oldu kuzum, gel anlat bana. Ne yaşadın sen?” deme isteği uyandırıyor. Gerçi konu Ari Aster olunca belki de çektiği her filmden sonra bu hisler oluşuyor olabilir içimizde, bilemedim. Beyninden neler geçtiğini çok merak ettiğim bir yönetmen kendisi. Hayranıyım da birazcık.

Ari Aster, bu kısa filmin konusunu üniversiteden arkadaşlarıyla tartışırken kaleme almış, filmi de üniversite döneminde çekmiş. Konusuna pek girmek istemiyorum, izlerken şaşırın istiyorum, o yüzden burada keseceğim. Sosyal tabular hakkında efsanevi bir gerilim filmi izlemek istiyorsanız buyurun, çekinmeyin.

Tim Burton: Vincent (1982)

Tim Burton’un buram buram Edgar Allan Poe kokan bu kısa filmi bayağı kısa, yalnızca altı dakika. 1982 yılında yaptığı bu kısa filmden uzun metrajlı filmlerinden bir tat almak da mümkün. Anlıyoruz ki Tim Burton’un bir vizyonu var ve kendisi bu vizyonunu gerçekten de mümkün olabilecek en etkileyici şekilde sunmayı biliyor.

Vincent’ın fikri, Tim Burton Disney‘de bir konsept sanatçı olarak çalışırken oluşmaya başlamış. Burton en başta bu şiiri bir çocuk kitabına çevirmeyi düşünmüş fakat sonra Disney’in o dönemki yöneticilerinin de desteğiyle bir kısa film olarak çekmeye karar vermiş. Altı dakika deyip geçmeyin dostlar, Disney’den bir animasyon ekibiyle beraber bu film üzerinde iki ay uğraşmış yönetmenimiz. Stop-motion sonuçta. Ayrıca Vincent Price tarafından seslendirildiğini de belirtmek isterim. Çok, çok iyi bir film.

Christoper Nolan: Doodlebug (1997)

Aslında yalnızca üç dakika olmasından mütevellit bu listeye koyup koymamak arasında gidip geldiğim bir filmdi Doodlebug, yalan olmasın, fakat üzerine söyleyebileceğim birçok şey olduğu için listedeki diğer filmler arasında yerini buldu. 2020 gibi apokaliptik bir yılda film çıkartıp da bunu vizyona süren cesur yönetmenlerden birisi olan Nolan’ı hepimiz çok yakından tanıyoruz ama Doodlebug’ı da biliyor muyuz?

Bence bilmeliyiz. Çünkü bu filmin, Nolan’ın en iyi işlerinden biri olduğunu düşünüyorum dersem yalan söylemiş olmam. Psikolojik gerilim türünde bir film ve yalnızca üç dakikada türünün hakkını veriyor. Siyah beyaz olarak çekilen, olabildiğince sade bir set tasarımına ve yalnızca bir adet oyuncuya sahip bu filmi beş kere falan izledikten sonra içimden dedim ki: “Ah Nolan, keşke korku filmi çeksen!” İçi boş bir korku filmi de değil hem, bir baksanıza, yoruma gayet açık! Şimdi bildiğimiz ve sevdiğimiz bu bilim kurgu çizgisinden biraz ayrılsa da güçlerini karanlık taraf için kullansa, bir uzun metraj korku/gerilim filmi görsek ondan, ne güzel olurdu!

Martin Scorsese: The Big Shave (1967)

Bu listede, yakın zamanda The Irishman gibi iki yüz dokuz dakikalık bir film çeken Scorsese’den yalnızca beş dakikalık bir film görmek sizi de şaşırttı mı? Gerilim türündeki bu film, kısacık olmasına rağmen Vietnam savaşı için bir metafor aslında. Beş dakika deyip geçmeyin, araştırdığınızda bu filmin üzerine nasıl da uzun uzun analizler yazıldığını görebilirsiniz. Bir metafor olduğu için başka şekilde yorumlamak da mümkün, yoruma açık olması da bence filmi daha etkileyici yapıyor. Eh, farklı yorumlara açık olsa da bu filmde Scorsese’nin asıl amacı Amerika’nın Vietnam savaşındaki tutumunun kendine nasıl zarar verdiğini anlatmakmış. Ha bu arada, bu filmin diğer adı Viet ’67.

Scorsese 1967 yılında, New York Üniversitesi’nde bir öğrenciyken, okul projesi olarak çekmiş bu filmi. Çok garip bir şekilde Psycho’yu anımsattı bana ve hiç beklemeyeceğim kadar beğendim. İçinde bol bol kan olduğunu da belirteyim, eğer kan görmeye dayanamıyorsanız izlemenizi önermem.

Makoto Shinkai: Someone’s Gaze (2013)

Your Name gibi bir şaheserin yönetmeni Makoto Shinkai’nin yedi dakikalık bu kısa filmini, ağlamaya yer arıyorsanız kaçırılmaz bir fırsat olarak ayağınıza getirdim. Listedeki diğer filmlerin öyle ya da böyle eksantrik işler olduğunu kabul ediyorum, onların yanında Someone’s Gaze melek gibi kalıyor. Zira bu film gerilim falan değil, dümdüz dram. Dram da Makoto Shinkai’nin en iyi bildiği iş zaten.

Anime filmi dendiğinde Makoto Shinkai’ye zaten gözüm kapalı güvenirim, bir fangirl olarak bu filmi izlemeden önce de hayal kırıklığına uğramayacağıma emindim. Uğramadım da. Mükemmel çizimleriyle, seslendirmeleriyle, konusunu açık ve net bir şekilde yedi dakikada dümdüz ifade etmesiyle çok başarılı bir film olduğu görüşündeyim. Hoş, bu benim yönetmene duyduğum amansız sempatiden ileri gelen bir durum olabilir bu fakat bunun kararını vermek de size kalmış artık. Bir izleyin bakalım, siz de beğenecek misiniz?

Önerilerimi yaptığıma, sevdiğim yönetmenler hakkında da dil döktüğüme göre benim işim burada bitmiş demektir. Peki, listede sevdiğiniz bir film var mı? Ya da sizin herhangi bir öneriniz? Dilerseniz, yorumlarda buluşalım!

Author

Batı Edebiyatları okur, kedi sever. Bir de buralarda yazıp çizer. @mightbeyagmur

2 Comments

    • Yağmur Sevinç Reply

      Evet, biliyorum ki biiir sürü kısa filmi var kendisinin, Six Figures Getting Sick ve The Alphabet’i izlemiştim 🙂 Onları listeye eklemek yerine ileride belki tek başlarına bahsedebilirim diye düşündüm zira Lynch’in kısa filmleri çok da çerezlik değil gibi ♥

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.