The Last of Us dizisinin beşinci bölümünde Sam ve Henry ile tanışmak, dizi için eklenen Kathleen karakterinin hikâyesini sonlandırmak ve oyuncuların çok net bir şekilde hatırlayacağı o sniper sahnesinin neredeyse birebir bir uyarlamasını görmenin yanında, “şişkin” şeklinde de anabileceğimiz bir bloater ile karşılaştık. Bölüm benim için içerisinde bloaterlar olsun ya da olmasın; tadında tuttukları gerilim dozu, yaptığım duygusal yatırım ve zaten bildiğim o sona varmamla yeterince vurucuydu. Fakat Neil Druckmann ve senarist Craig Mazin’in açıklamalarına göre bloater sahnesinin çok daha kanlı ve nahoşluk bakımından oyuna daha yakın olması planlanıyormuş.
Sam, Henry ve Ellie’nin Kansas’tan son çıkışlarında Kathleen ve ekibi tarafından sıkıştırıldığı, Joel’in ise onları kurtarmak adına uzaktan destek verdiği sahnede enfektelerin çıktığı çukur çöküyor; Kathleen ve sağ kolu, oyunda Tommy’ye ses veren Jeffery Pierce’in canlandırdığı Perry karakterinin de dikkati doğrudan üzerlerine koşan enfektelere çekiliyordu. Perry, dizide ilk defa gördüğümüz bu süper-enfekteye cephanesini boşaltsa da bizler, tıpkı oyundaki gibi herhangi bir şansı olduğunu düşünmemiştik tabii ki. Sahnenin orijinal planında ise burada şişkinin Perry’yi tutup, belinden ikiye bölmesini istemişler. Bir noktaya kadar bu fikirde ilerlemişler fakat Craig Mazin, böyle bir sahnenin gerçekçi görünüp görünmeyeceğini sorunca işler değişmiş. Özel efekt stüdyosu Wētā’nın tüm hizmetlerine sahip olmalarına rağmen kafalarındaki planı çalıştıramamışlar. Mazin, “Ne kadar çok yapmaya çalışırsanız, insanların bellerinden ikiye ayrılamayacaklarını o kadar çok anlıyorsunuz,” minvalinde bir açıklama yapmış ki bu yüzden de sahneyi değiştirmişler zaten.
Yani ne The Last of Us’tan ne de başka herhangi bir diziden gore sahneler izlemek gibi bir beklentim yok açıkçası. Fakat HBO’nun grafik ögeleri ekranda göstermekten kaçmaması veya en genel hâliyle Six Feet Under’dan Game of Thrones’a eserlerin sert temalarını, en az o kadar sert sahnelerle aktarmayı başarması, bu türden yapımları seven insanlar için biraz daha önemli sanırım. Bir de reklamlara yazılan açıklama ile zombi türünden bahsediyoruz, belki bu yüzden en başta planları bu doğrultudaydı. Yine de The Last of Us hem oyunu hem de dizisiyle kendisini farklı türde bir zombi hikâyesi olarak kabul ettirmeye gayret ediyor diye düşünüyorum. İlk bölümünde bir bilim adamının küresel ısınmanın gerçek dünyadaki cordyceps mantarlarını bir insan konakçı aramaya teşvik edebileceğini açıkladığı açılışından, ana macerasının “Enfektelerden kaçıyoruz” yerine insanların canavarlaşmasına ve daha çok etik ikilemlere dayanmasına kadar dizi, fantastikten çok inandırıcı olanla ilgileniyor. Ben de hâliyle dizinin yatırımını duygusal şoklara ayırmasından gayet memnunum.