Türkiye’nin ilk manga dergisi Kabura Manga çıktı. Bizi oldukça mutlu eden bu dergiyi derinlemesine inceledik ve KaburaManga ekibine sorularımızı yönelttik ve Türkiye’de manga dergisi çıkarmanın zorlugundan, sürekliligin saglanmasına kadar pek çok konuyu irdeledik. Mangakaları ve serileri merak edenler ise söyleşinin ikinci bölümünü, ikinci sayfadan okuyabilirler.

yatay kapak

Dergide Kabura’nın hikayesini kuruculardan Yiğit Dağlıer’den ve editör Ahmet Torun’dan okuduk fakat sormak istediğim pek çok şey var. Yiğit, anladığım kadarıyla uzun süredir birlikte olan bir ekipsiniz ve sonunda ilk sayınız da çıktı. Öncelikle müthiş bir iş yapmışsınız ve emeğinize sağlık diyelim. Bize derginin hazırlanma aşamasından biraz bahsetmek ister misin? Ayrıca gelecekte neler olacak, ikinci sayıyı nerede okuyacağız?

Yiğit: Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. Dergimizi aslında istediğimiz formatta çıkartamadık. Bunda bizim tecrübesizliğimizin büyük bir rol oynadığını söyleyebilirim. Ahmet Abi’nin geçmiş tecrübeleri olmasaydı açıkçası bu işi başaramazdık.

Dergide tam olarak 9 çizer var. Ama ilk sayımızda 6 kişi var. Onun dışında sitemizde belli sorunlar ortaya çıktı ve dergiyi kapanmış bir siteye yüklemek zorunda kaldık. Mobil uygulamamız yapım aşamasında büyük ihtimalle yaza kadar çıkartırız. Web sitemizi ise ikinci sayıya kadar tekrar düzenlemeyi düşünüyoruz ama çalınma ve forumlarda yayınlanma ihtimaline karşı pdf olarak yüklemeyi düşünmüyoruz.

Dergi aylık olarak mı çıkacak? İlerde basılı olarak okuyabilecek miyiz? 

Ahmet: Elbette derginin aylık olarak içerik yayınlaması bizim en temel isteğimiz. Ancak bu çok kolay bir şey değil. Özellikle bu bir çizgi roman dergisiyse -çünkü çizgi roman yapımı çok zaman alan bir şey. Bundan dolayı ilk sayımızı da üç dört kere ertelemek zorunda kaldık. Ancak takdir edersiniz ki bu kadar çok insanı bir arada tutan etmenler arasında maddiyat da yer almalı. Biz de aslında bir yandan aylık bir dergi olmaya uğraşırken bir yandan da bu sorunların üstesinden bir şekilde gelmeye çalışıyoruz. Dergimizi basılı olarak sunabilmek halen oldukça uzak görünüyor. Elimizdeki imkanlar şu an bunun için yeterli değil. Yani bir şirket kurmak, baskı masrafı, dağıtımcılarla anlaşmak gibi şeyleri şu anda karşılamak bizim için oldukça zor.

Ahmet senin katılmanla birlikte dergide nasıl bir editoryal değişim yaşandı?

Ahmet: Aslında şu anda derginin tam olarak editörlüğünü yaptığımı söyleyemem. Dergideki pek çok seri yazılıp çizilmeye başlanmıştı ben ekibe dahil olduğumda. Aslında ekibin kurucularından birisi olsaydım da şu anda yaptığım işin çok değişeceğini sanmıyorum.

Yiğit: Eğer ki Ahmet Torun bu dergiye katılmamış olsaydı çıkışımıza daha vardı. Çizerleri bir arada tutmamda yardımcı olmasının yanında tüm sayfaları düzenledi. Eğer o olmasaydı şimdiki derginin yarı kalitesinde çıkardık.

Ahmet: Benim de daha önce dergi benzeri oluşumlarda çalışma fırsatım oldu. Örneğin CafCaf Mizah Dergisi bunlardan biriydi. Orada benim çalıştığım süre boyunca üç kere editör değişimi yaşandı. Ancak bu editörlerin ikisi dergi içinde yer alan hikaye ve çizimler üzerinde kendi istek ve arzuları doğrultusunda pek çok müdahalede bulunmaktan çekinmiyorlardı.

Ben ise, bu dergideki insanlar bana güvenseler bile asla onların hikayelerine ya da çizim tarzlarına müdahale etmek istemedim/istemem. Çünkü bu müdahale aslında onların yarattıkları çizgi romanların onların eseri olma niteliğini bozuyor.

Ahmet, Yiğit’in de bahsettiği gibi ekibin seni ne kadar sevdiği ve saydığı belli, bundan çok kez dergide bahsediyorlar. Demek ki bir şeyleri doğru yapıyorsun.

Ahmet: Elbette ilk sayıda ve hatta ikinci sayıda da benim çok net gördüğüm kareleme, çinileme ve tonlama hataları yapılıyor. Hikayede yapılmaması gereken boşluklar var. Ama bunlar hep zamanla oturacak şeyler. Evet, beni seviyorlar. Ben de onları seviyorum. Ama bu az önce de bahsettiğim üzere bir yönetilme ve yönetim ilişkisi değil. Bu ekibin içinde hiç hiyerarşi olmasın istiyorum. Çünkü zaten kendim de bu ekibe dışarıdan dahil olmuş biriyim. Bunun dışında dergi ekibini desteklemek ve motive etmek benim görevim. Pozisyonuma böyle bakıyorum.

Benim halihazırda tanımakta olduğum onlarca yazar-çizer var. Ama ortada yapılan bitmiş iş yok. Bunun nedeni koordinasyon eksikliği. Herkes kendi istediği olsun, kimse yaptığı işe karışmasın istiyor. Ama bir şeyler üretmek için fedakarlık yapmak gerek. Aslında Kabura’da yerleştirmeye çalıştığım ana felsefe bu. Herkes birbirinden öğrenmeli ve birbirine yardımcı olmalı. Benim bildiğim bir şeyi onlar bilmeyebilir, onların bildiği bir şeyi ben bilmeyebilirim. Dergide de şu ana kadar olan da bu aslında. Dediğiniz gibi, herkes her zaman her konuda fikrini söyleyebiliyor ve bunun üzerinden tartışmalar yapıyoruz. Sonuca varmak gerektiğinde de ekip içinde oylama yapıp sonucu çoğunluğun oyuyla belirliyor ve o yoldan ilerliyoruz.

9 yazar çizer olduğundan bahsedildi. İkinci sayıda herkesle tanışabilecek miyiz? Size dışardan yollanan mangaları sanırım bir incelemeden geçiriyorsunuz nelere dikkat ediyorsunuz?

Yiğit: İkinci sayıda tüm çizerlerle tanışabilmemiz o çizerlere bağlı, ama önceki sayıda çıkanların bir sonraki sayıda çıkabileceğinin sözünü verebilirim.

Ahmet: Derginin kuruluşunda ekibe alınanlar sıkı bir denetlemeden geçirilmiyordu. Ancak tabii ki gerçekten bir şeyler ürettikten ve birinci sayıyı yayınladıktan sonra dergiye girmeye çalışacak pek çok çizer/yazar olduğunu fark etmemiz uzun zaman almadı.

Şimdilik dergiye girmek isteyen yazar ve çizerlerin bir ekip olmasını ya da bir yazarın kendi hikayesini çiziyor olması şartını arıyoruz. Yani bir yazar yalnızca hikayesiyle dergiye başvuramıyor. Bunu yapmak için önce bir çizerle anlaşması gerekiyor. Elbette o çizerin de çizgi roman yapımı hakkında bilgili olmasını umuyoruz. Bundan dolayı ilk sorduğumuz soru “Daha önce çizgi roman yaptın mı?” oluyor. Sorunun cevabı evet ise daha önceden üretilen çizgi romanı inceliyoruz ve buna göre karar veriyoruz. Ama yalnızca çizimler hiçbir zaman dergide yayınlanmak için yeterli değil.

Çizim ile çizgi romanı ayıran şey hikayedir sonuçta. Yani bir kişinin dergide çizmeye başlaması için kabaca üç niteliğe sahip olması gerekiyor.

  • Çizim teknikleri hakkında az çok bir şeyler bilmeli, yani ortalamanın üzerinde bir çizgiye sahip olmalı.
  • Arkasını okumak isteyebileceğimiz bir hikaye yazabilmeli.
  • Çizgi romanın nasıl yapıldığı hakkında temel bilgilere sahip olmalı.

Bunların hepsine ek olarak iyi bir kişiliği de varsa başımızın üstünde yeri oluyor.

Peki dergi ismini nereden alıyor?

Yiğit: Kabura pen kullanımı g-pen kullanımından daha kolaydır. Japonya’da yani manganın ana vatanında yeni başlayan çizerler kabura pen daha rahat diye onu kullanırlar. Biz de amatör olduğumuz için derginin adı Kabura ama bu ismi nasıl bulduğumuzun öyküsünü ileride dergimizde anlatmayı düşünüyoruz.

Ahmet: Yazar ve çizerlere geçmeden 28-29 Haziran tarihlerinde yapılacak ToruCon etkinliğinde dergimizin bir standı yer alacak, bu vesile ile onu da duyuralım. Orada hem ekibimizin üyeleriyle tanışabilir, hem de daha önce de bahsettiğimiz gibi ilk ve ikinci sayının fanzin olarak basılmış fiziksel kopyalarından alabilirsiniz.

kapak

Ahmet ilk sayıda göremediğimiz ama ekipte olan Merve ve Esin’i ikinci sayıda okuyabilecek miyiz? 

Ahmet: Merve bir süredir ikinci sayısı için serisi üzerinde çalışıyor. Shonen tarzında bir seri yapıyor. Esin ise henüz çizmeye başlamadı ancak yetişmesini ümit ediyoruz. Aslında Esen Şimşek adında bir başka çizerimiz daha var ekipte. Ancak son duyurumuzdan sonra ondan haber alamadık. Esin büyük ihtimalle çizecek ve ekibin içinde kalacak.

Türkiye’de kadın manga okuyucusu da çizeri de çok az, bu konu biraz üzücü. 

Ahmet: Evet, kadın çizerlerin de artmasını ümit ediyoruz. Bu arada dergide bir tek benim en sevdiğim mangaka seinen çizeri sanırım.

Genre’nin mangakası Yusuf da seinen sevdiğinden bahsetmişti. Peki ilerde dergiye shojo bir mangayla katılmak isteyen olursa? Senin en sevdiğin mangakalar kimler?

Ahmet: Elbette kapımız açık. Hatta farklılıkları destekliyoruz. Benim en sevdiğim mangaka Makoto Yukimura. Vinland Saga’nın bende bıraktığı etkiyi herhangi bir manga hatta herhangi bir çizgi roman henüz oluşturamadı. Evet, Yusuf’u unutmuşum. Yusuf’un Gantz serisiyle arasında inanılmaz bir bağ var.

Benzer sayılmasalar da Berserk, Vagabond? Ayrıca Shirow Masamune’yi de seinen içine alırım onu seviyorsundur sanırım.

Ahmet: İkisini de severim ama Vinland Saga’nın bendeki yeri apayrı. Sanırım çok samimi bir hikaye olduğunu düşünüyorum Vinland Saga’nın. Hem din, felsefe, yaşam ve savaş gibi konuları içine alıp hem de bunlara objektif bakabilen bir mangaka Yukimura Makoto.

Masamune Shirow’un özellikle ilk Ghost in the Shell hikayeleri çok iyidir. Ama sonraki hikayelerin içinde erotizm unsurunu abarttığını düşünüyorum. Tabii ki her şeyin üzerinde Hayao Miyazaki yer alıyor. Ama ona mangaka demek içimden gelmiyor. Sonuçta ben de çizgi romanın yanında animasyon odaklı bir kariyer planına sahibim. Gelecekte ne olur bilinmez.

Oğuz, Yiğit’in yazdığı kadarını biliyorum ama dergiyi ikiniz planlamışsınız en başta.

Oğuz: Yiğit bu fikrini bana ilk açtığında onu ciddiye almam bizi buraya getiren en büyük etkenlerden biriydi. Yiğit olmasaydı bunun gibi bir dergi projesi aklımın ucundan bile geçmezdi.

Sanırım en doğru adamlar bir araya gelmiş ki biz bu dergiyi okuyabildik. Senin bu süreçte nasıl bir rolün oldu?

Oğuz: Bu derginin çıkmasını Yiğit de ben de çok istiyorduk. Ahmet Abi, çizer kadomuz ve arkadaşlarımız sağolsun sonunda bunu başardık. Buraya kadar gelmeden önce çok fazla sorun yaşadık. Mesela çizer bulmak, derginin yayınlanması ve bunun gibi bir çok önemli sorun…

Peki en başta fanzin olarak çıkarmak yerine internette yayımlamaya karar vermeniz nasıl oldu? Daha çok okuyucuya ulaşabileceğiniz için mi böyle bir yol tercih ettiniz? Anladığım kadarıyla da ekip oldukça genç ve Türkiye’nin pek çok yerinden insan var. 

Oğuz: Evet, hem daha çok okura ulaşmak hem de maddi yönden sıkıntı yaşamamak için bu şekilde bir düşünceye kapıldık. Ama bastırmak yerine internetten yayınlanmanın 1. sayı için çok yararlı olduğunu düşünüyorum.

Çoğumuz İstanbul dışındanız. Bu gibi bir projede yer aldığım için çok mutluyum. Bizim sayemizde güzel yurdumuz yeni bir sanat dalını daha yakından tanıyacak. Belki de birkaç yıl sonra ülkemizde bu gibi sektörler için şirketler açılacaktır. Bunu umuyorum.

Yiğit: Oğuz’un bu dergideki rolünü anlatmak isterim. Öncelikle benim bu konuda tam olarak ciddi bir planım yoktu. Yani henüz yoktu. Şans eseri bir konuşma sırasında Oğuz’la bu işe girdik. Derginin ismini bulduk, temellerini attık. Derginin ilerleyişinde bazı sorunlar yüzünden kısa süreliğine aktif olamadı, ama derginin var olmasını sağladığını söyleyebilirim.

Oğuz: Umarım bizden bekleneni başarıp sürekliliği olan bir dergi oluruz. Bu benim için ne kadar önemli anlatamam.

Yiğit: Okul zaten karşımıza çıkan en büyük engellerden biri oldu. Eğer okul olmasaydı cok uzun bir süre önce çıkabilirdik ve seri sayımız daha fazla olabilirdi.

Oğuz: Yaz sezonu boyunca değerli okurlarımıza daha kaliteli mangalar sunabileceğiz. Bu ailenin bunu başaracağına gönülden inanıyorum.

1 2
Author

Wu Wei: the Action of Non-Action / Eşikte Bir Kişi. Mimar, Animanga manyağı, Mütemadi öğrenci @mrvcy

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.