Vakti zamanında gerçek olayları, bir tarih kitabıymışçasına anlatan şarkıları ne kadar sevdiğimizi anlatıp bir de üzerine bulup buluşturduğumuz yedi tanesini sizler için listelemiştik. O zaman, ve o yazıyı yazmamızın arkasından geçen yaklaşık iki buçuk yıl içerisinde fark etmedik ama; bu sabah ani bir tokatla suratımıza bir gedik çarptı listemizde. Biz, basitçe anlatmak gerekirse, bu kategoriye ait en muhteşem şarkıyı unuttuk. Üstüne üstlük bu şarkı, bizim topraklardan çıkan bir bahardı.
Fikret Kızılok. Demirbaş.
Hayatımı kelimeler arasında ve üzerinde geçen bir insan olarak, bazen kendimi belirli şarkı sözlerine takılırken buluyorum. Muhakkak size de oluyordur. Zira usta sözcük yazarları bunları bilinçli ve bilerek kullanırlar. Şarkının, şiirin, romanın içine bir motif yerleştirirler. Bir kelime, belki bir tümce olur bu, ve tekrar eder. Tekrar etmesinin amacı yer etmesidir, kulağınız bunu yakalar, beyniniz bunu kazır.
Kızılok zaten bu motif yerleştirmenin, bir anlamda müzik üzerinden sizin ruhunuza yerleşecek mühür laflar etmenin en büyük ustalarından biri. Türkiye müzik tarihinde onun kadar sözle dinleyene damga vurmuş çok az bestekar var, Ahmet Kaya bunlardan biri elbette. Ama bu şarkı o geniş ve katmanlı ve haşmetli şemsiyenin içinde bile başka bir yerde. Demirbaş resmen baştan aşağı mühür laflarla bezenmiş bir şarkı.
Ve bu mühür lafları arka arkaya ekleyip, Türkiye’nin yakın tarihini Fikret Kızılok’un hayatına tezahür eden dönüm noktalarına bağlayarak anlatıyor ya? O nasıl bir kıymet? O nasıl bir zeka? Kızılok, ruhu şad olsun, tonunu hiç bozmadan, fısıldar bir edayla ve belli ki çok eğlenerek bir şarkı içerisinde Türkiye’nin tarihini anlatıyor size. Bir Türkiyeli gibi, laf ebeliği yaparak yapıyor bunu amiyane tabirle. Ve tam, gerçek, has bir Türkiyeli gibi, bunu acı ve neşenin dantel gibi ortasında o eşsiz Türkiye aralığında yapıyor.
Çünkü gerçekten, şu dünya müzik tarihinde yazılmış en Türkiye kıta, şüphesiz!
“Hak hukuk düzen vardı
Çüş demesi çok zordu
Ortaokul biterken
Yine ihtilal oldu”