4) Güldür Bizi, Coştur Bizi Yiğidim: Simon Pegg
Kendisinin izlediğim tüm filmleri son derece absürt komedi türündeki yapımlardı, bu nedenle kendisini ciddi bir rolde ne düşünebiliyorum ne de düşünmek istiyorum. Pegg’in şahit olduğum karakterleri beni her seferinde güldürmeyi başardığı için ve elbette de kendilerine has çizgileri olduğu için sanırım cıvıklık veya espritüellik konusunda şahane bir aday olarak görüyorum onu. Her şeyin üstüne sıkı bir geek oluşuyla da gönüllere taht kurmuş biri Simon abimiz. Olası bir rejenerasyon sahnesinde ilk sözlerinin bizim geek kültürüne ait olması ve son derece absürt bir şekilde komik olması hiç de beklenmedik değil zannımca. Hatta olursa çok da güzel olur. Capaldi geldiğinde ilk sözlerinin “Böbrekler!” olduğunu unutmayın sakın. Böyle detaylar hayal edince hoş geliyor bana, sizi bilemem tabii.
Her türlü kişisel pozitif yargılar bir yana, Simon Pegg’in aslında fena bir seçenek olmadığını düşünüyorum. Kara mizah filmlerinin yanı sıra Doctor Who kervanında yer almış biri de aynı zamanda: The Long Game bölümünden The Editor karakterini hatırladınız mı? Albino-vari beyazlıktaki yüzüyle Uydu Beş’in 500. katındaki Jagrafess’in yandaşlığını yapan Pegg’in karakteri The Editor, bu konuda hayranların ortaya attığı adaylıkta gücünü kuvvetlendiriyor. Gillan ve Capaldi’nin yanı sıra daha birçok oyuncunun bu goygoyla rolü kaptığı konusu, Pegg için de düşünülmüşe benziyor.
Ek olarak yaşı da ne çok küçük ne çok büyük, ideal ortalamada diyebiliriz. Modern seride bu ortalamaya denk gelen pek yoktu, geneli genç gelip olgunlaşarak çıktığı için birden yaşlanan Capaldi’nin Doktor’u ile tuhaf tepkiler doğdu. Ama orta yaşlar fena değil bana kalırsa, ki Pegg de bu hususta çok uygun biri. Star Trek’ten ya da kara mizah bombası zibilyon filmlerinden tanıyanlar hariç çok popüler kültür ögesi haline gelmedi bana kalırsa, yalnızca kaliteli bir kesimin tanıdığını düşünüyorum. Tabii bu benim görüşüm, bu listelerdeki çoğu kişi için farklı düşünebilirsiniz ünlülük durumunu. Ama ne dersiniz, Pegg 13. Doktor için seçilse ne tarzda bir kişilik beklerdiniz? Vurdumduymaz ve deli dolu bir tipleme çıksa sanırım hayranlar hayal kırıklığına uğramazdı, ha?
5) Doktor Diye Nicesine Sarıldım, Benim Yarim Karizma Elba’dır: Idris Elba
Listemizin “beyaz, erkek Doktor” kalıbını bir tık kıran isim Idris Elba oluyor. Siyahi oluşuyla bu adaylar arasından sıyrılan Elba’nın, oturup da paragraflarca oyunculuğunu tartışmamıza gerek yok sanırım? Doctor Who izleyicileri arasında ten renginden dolayı ırkçı düşüncelerle hareket edecek olanların bir adım geri duracağı Elba’nın, diğer adaylara on basacağı özelliklerini de saya saya bitiremeyiz aslında. Yalnız en büyük dezavantajı, her bir aday arasında en tanındık yüz kendisi. Eddie Redmayne’in son zamanlardaki patlamalarıyla aşırı popüler oluşunu ezip geçecek kadar çok büyük gişe yapmış filmlerde yer aldı. E adam bir kere Heimdall oldu, bizim alemde her şeyi gören adam diyoruz ona, bir Doktor rolüne bürünse fena mı olur? Vallahi şahane olur.
Tabii kendisine has karizması ve duruşuyla hayranların beklediği eğlenceli Doktor kalıbını da kıracak olması konusunda pek bir şey söyleyemeyeceğim ama Smith’ten sonra Capaldi de aynı etkiyi yaratmamış mıydı zaten? Şimdi Capaldi’nin üzerine Elba gelse, o kadar da yadırganmaz bence. Ne tip versen bizim kara oğlan yalar yutar, şahane bir sonuçla karşımıza gelir, güvenim tam bu konuda. E malum, sesi de bayağı ahım şahım bir kalitede, dinle dinle hayran ol kıvamında. Eğer ten rengi farkıyla önyargı kusacaklar yoksa benim favorilerimden biri olur kendisi, belirtmek isterim. Yaş konusunda Pegg ile hemen hemen aynı üstelik, yukarıda bahsettiğim o ‘ortalama’ muhabbetine de uyuyor. E daha ne? Valla ben tavım, sizi bilemem de. Çok tanınmışlık ön dezavantajını da kırarsak yeni Doktor Elba olsun, bizim olsun diyorum.
Doctor Who Kervanından, Gönlümüzden Kopan Da Vinci: Tom Riley
Şu maddeye Tom Hiddleston ve Tom Riley (wow such Tomception, much Doctor, wow) arasında büyük kararsızlıklar yaşayarak başlasam da sonucu Riley’de kıldım. Hiddleston’ı öne sürsem sanırım harika bir aday olacağı konusunda benimle ters düşecek çok olmaz -yani belki, bilemiyorum, taşlamayın tamam- ama Riley’yi gönlümden kopan aday yapmamın sebebi tamamen Da Vinci edasından kaynaklanıyor. Da Vinci’s Demons’ın büyük bir takipçisi olarak, Tom Riley’nin böyle dahi karakterleri aslında iyi kotardığını düşünüyorum. Duyguysa duygu, bilmişlikse bilmişlik, kendine has duruşsa duruş… Hepsi var. Ha gerçi genç ve yakışıklı Doktor olayının ne kadar boş hayran kitlesinde patlama yaratacağını düşünsem de, bunun önüne şahsen geçemeyeceğim için umutsuzca sadece aday olarak öne sürüyorum insanları.
Leonardo Da Vinci’ye karşı büyük bir ilgim var, inkar etmeyeceğim. Sırf o yüzden de Da Vinci’s Demons dizisinin hatalarını görüp kabul etsem de “Olsun ben seviyorum size ne ya!” modunda savunmaya geçmeden edemiyorum. İçimden gelen bir sevgi. O dehayı dizi aleminde ne kadar saçmalasalar da izlemek hoşuma gitmişti, bir daha olsa bir daha izlerim hakim bey! Hatta öyle ki, dizide en sevdiğim ayrıntılardan biri, Da Vinci’nin görüntüleri kafasında çizime aktardığını anlatan sahnelerin bizlere sunuluşuydu. Gerçekten işin detayını görüp anlayabildiğini size yediren kısımlardı onlar. Üstelik sürekli bir şeylerle meşgul olan kafasının getirdiği dalgınlığın da Doktor’daki havaya uyduğunu düşünüyorum. Donna’nın bir lafı vardı “Çok konuşuyorsun ama aslında hiçbir şey anlatmıyorsun.” diye. Bir bakıma ben de Riley’nin Leonardo’sunda onu sezmiştim. Aslında mantıklı şeyler bile konuşuyor olsalar, etraflarındaki insanlar o bahsettiklerinden çok bir şey anlamadığı için gerçekten de tuhaf karşılanıyorlardı. Karakter uyumu bu konuda iyi güzel, tamamen aynı değil, dehalık seviyeleri ve duygusallıkları açısından uygun örtüşmeler var. Redmayne-Smith’teki havanın tekrarı minvalinde bir yerinde sayma gibi de gelmiyor bana bu. (Laurie-Capaldi’yi de öyle düşünmüyorum aslında, olay bence bizim genç ebleklerde)
Eh bir de, neredeyse her oyuncuya bulduğumuz Doctor Who kervanından olma yaftasını da Riley’e yapıştırınca, aslında adaylara sokma konusunda pek uzak kalmıyor kendisi. Robin Hood olmuştu Capaldi’nin bölümlerinde, hatırladınız mı? Her şeyi geçin, bu adam Twitter’da gelen “Robin Hood karakterini çok sevdik, bir sonraki yol arkadaşı sen olsana.” tweetlerine yönelik “Eğer bir sonraki yol arkadaşı olacaksam Doktor olamam ama.” tarzında bir cevap vermiş insan. Hatta bu Capaldi’nin bırakma muhabbetleri sırasında, bizim Geekmuhit’in eski müdavimlerinden olan Hodorfcker isimli arkadaşımızın (selam Uğur, nasılsın? :))) bir tweetine de “Tamam be ne ısrar ettiniz, olayım bari Doktor” gibi şakalı bir cevap da vermişti. Kendisi de buna tav yani, çaktırmıyor ama içten içe istiyor köftehor. (Hıı hiç çaktırmamış aslında, di mi?)