4. Savaş

savaş

Öncelikle şunu belirtmek lazım ki, Total War: Attila’daki savaşlar, önceki Total War oyunlarına göre daha zor. Yapay zeka bariz bir şekilde çok daha geliştirilmiş. Orduları savaşa sürmeden önce göz önünde bulundurmanız gereken çok daha fazla etkenler var. Savaş sırasında da bazı taktik mekanikleri değiştiği için, ilk savaşlarınızda ne olup bittiğini anlamak biraz zaman alabiliyor. Total War: Attila, önceki oyunlara göre biraz daha farklı bir gerçek zamanlı taktik deneyimi sunuyor. Bu farklılık, iyi yöndeki gelişmelerden kaynaklanıyor.

5. Generaller ve Ordular

generaller ve ordular

Generaller, Total War: Rome II oyununda olduğu gibiler. Yani bir şehirden general çıkartmak istediğiniz zaman, herhangi bir yöneticilik görevine atanmamış siyasi figürlerin listesi açılıyor ve duruma uygun olanı aralarından seçip, parası neyse verip, general yapıyorsunuz. Ancak, bundan sonrası çok farklı.

Öncelikle, ordular ile şehirlerin bazı ortak noktaları var. Bunların en önemlisi, aynı şehirlerde olduğu gibi, orduların da bir “mutluluk” seviyesi var. Buna oyunda Integrity deniliyor ve çok ama çok önemli. Yüksek ordu bütünlüğü, ordu çapında bonuslar verirken, %50’den düşük ordu bütünlüğü ceza kesmeye başlıyor. Tamamen sıfır olduğunda ise, ordu ayaklanıyor. Bu ordu bütünlüğü, ordunun kayıp vermesine, savaş kazanmasına, bulunduğu coğrafyaya, başındaki generalin özelliklerine, o sırada ülkede bulunan siyasi duruma kadar birçok değişkene bağlı.

Bütünlüğü yüksek bir ordu ile düşün bir ordunun savaşa girmesi, dünya kadar farklar yaratıyor. Bütünlüğü yüksek ama küçük bir ordu, bütünlüğü çok düşük ama kalabalık bir orduyu hallaç pamuğu gibi silkeleyip atabiliyor. Neyse ki düşman ordularının da bütünlüğünü görebiliyoruz, böylece ne zaman hangi orduya, hangi ordumuz ile saldırmamız gerektiğini öngörebiliyoruz. Bazen savaşmak yerine daha avantajlı bir konuma çekilip, ordumuzun bütünlüğünü yükseltmemiz işimize gelebiliyor.

Yöneticiler nasıl deneyim kazandıkça mutlaka yönetim ile ilgili beceriler almak zorunda değillerse, aynısı generaller için de geçerli. Birçok savaş kazanmış bir general, beceri puanları doğru dağıtılarak emekliliğini muhteşem bir yönetici olarak tamamlayabilir. Ayrıca generaller savaş kazandıkça, siyasi nüfuzları da artıyor. Generallerin bonusları da artık tüm orduyu etkiliyor. Eski oyunlarda, yalnızca generalin yakın olduğu üniteler bu bonuslardan etkilenirdi. Artık öyle değil. Tüm ordu aynı bonusları aldığı gibi, generalin yakın olduğu üniteler daha da fazla bonus alıyorlar.

Peki, savaşırken neler oluyor? Gerçek zamanlı taktik konusunda bazı değişiklikler olduğunu söylemiştim. Bunların en önemli bir iki tanesine göz atmak lazım.

6. Moral ve Yorgunluk

Total-War-Attila-Reveals-Culture-Effects-Unique-Faction-Traits-466120-3

Artık savaşlarda ünitelerimiz daha çabuk yoruluyor ve daha hızlı moralleri bozuluyor. Özellikle moral şoku yaratan, arkadan ani süvari saldırısı gibi durumlarda bir anda dağılabiliyorlar. Üniteleri savaş meydanında koşturmak da çok daha hızlı yorulmalarına ve dünya kadar penaltı almalarına sebep oluyor.

Ancak, moral ve yorgunluk konusunda ünitelerin toparlanmaları da daha hızlı. Çokça, eğer çok ağır bir moral çöküntü içinde değillerse generalin yardımına ihtiyaç duymadan kendi kendilerine düşmandan biraz uzaklaştıktan sonra toparlanıyorlar. Üniteleri bir süreliğine sıcak savaştan çekip geri hatlarda dinlendirmek de toparlanmalarını sağlıyor. Yani, eskiden olduğu gibi tüm birlikleri savaşa sürmektense, birlikleri bir çeşit rotasyonda tutup, yorulanları geri çekip, geride dinlenmişleri tekrar savaşa sürmek artık çok şey değiştiriyor.

Dolayısıyla, generalinizin ölümü, ordunuz için yıkım anlamına geliyor, çünkü ordu çapında verdiği bonuslar bir anda yok olmakla kalmıyor, general öldüğü için bir takım dezavantajlar da geliyor.

7. Yakıp Yıkma Stratejisi

yakıp yıkma stratejisi

Savaştınız ve bir yerleşim yerini ele geçirme hakkı kazandınız. Önceki oyunlardan farklı olarak, karşımıza farklı bazı seçenekler çıkıyor. Eskiden bir şehri doğrudan işgal edebilir, yağmalayabilir veya yakıp yıkarak hasar verip geri dönebilirdik. Şimdi bunlara hem yağmalayıp hem de şehre yerleşme seçeneği gelmiş. Tabi ki bağımsızlığını kazandırma ve kukla devlete çevirme seçenekleri de duruma göre karşınıza çıkartılıyor. Hunlar hariç. Hunlar şehir ele geçirmiyorlar, çünkü doğalarına ters.

Yakıp yıkma ise, Total War: Atilla’da eskiye nazaran çok farklı bir anlamda. Bir şehri yakıp yıkmaya karar verdiğinizde, yalnızca binalara hasar vermiyorsunuz. Şehrin bulunduğu tüm bölge tamamen yok ediliyor ve o bölge yaşanmaz hale geliyor.

Böyle bölgelerin genel ekonomik ve tarımsal gelirleri de geriliyor. Böyle bir bölgeyi tekrar yerleşime açmak için ise, bir ordu ile yıkık şehre girip, şehri tekrar kurmanız gerekiyor. Bu da genellikle ordunuzun yarısına ve binlerce altına (veya para biriminiz her neyse) mal oluyor. Yani çok pahalı bir yatırım. Bu yüzden, düşmanın sınır şehirlerini elde tutmaya çalışmaktansa tamamen yeryüzünden silmek kimi zaman daha mantıklı bir strateji oluyor.

Araya kimsenin yaşamadığı bir tampon bölge koymakla kalmıyor, düşmanınıza çok ciddi siyasal ve ekonomik zararlar da veriyorsunuz. Çünkü bir bölgenizin bu şekilde yok edilmesi, aynı zamanda devletiniz çapında huzursuzluk da çıkartıyor. Ayrıca o bölgenin ekonomik ve tarımsal gücü de bir daha kolay kolay yerine gelmiyor. Tekrar eski haline dönmelerinin tek yolu ise zaman. Zaman geçtikçe ve yok edilen bölge yerleşime açıldıkça bunlar düzeliyor.

Bir de, kendi şehirlerinizi bilinçli olarak terk edebiliyorsunuz. Örneğin az sonra düşman saldıracak ve şehri savunmak için yeterince askeriniz yok. Bu gibi durumlarda, şehri düşmana teslim etmektense terk edip, bölgeyi tamamen yok etmek ve düşmana avucunu yalamasını söylemek daha iyi olabiliyor. Hem de birliklerinizi daha geri hatlara konuşlandırıp, daha iyi bir savunma düzenleyebilirsiniz.

Ancak, doğal olarak bir şehir hemen terk edilemiyor. Bölgenin terk edilme emrini verdikten sonraki tur ancak bölge terk ediliyor. Bu zaman zarfında düşman şehri ele geçirip emri iptal edebilir. Yani düşmanı oyalayıp, gerideki şehrin boşaltılması için halka zaman kazandıracak kadar askeri birliğiniz ortalıklarda olsa iyi olur.

 

8. Kuşatma

kuşatma

Şehir kuşatmalarının ve kuşatma savaşlarının mekanikleri büyük ölçüde değişmiş durumda. Total War: Rome II’de olduğu gibi, Attila’da da her eyaletin başkentlerinin duvarları var, geri kalan şehirlerin yok. Ancak buradaki kuşatma mekanikleri her türlü kuşatma için geçerli, duvarlar olsun ya da olmasın. Duvarlar varsa tek değişen, kuşatma sırasında kuşatma silahları üretebilmeniz. Yani eskisi ile aynı durum bu sefer de geçerli.

Bir şehri kuşatma altında tutarak ele geçirmek yıllar sürebiliyor, hiç kolay bir iş değil. Ancak, kuşatma altındaki şehir sürekli zarar görüyor. Burada gerçek, fiziksel zarardan bahsediyoruz. Duvarları varsa güçlerini yitiriyorlar ve duvarlarda zamanla gedikler açılıyor. Binalar zarar görüyor. Şehirdeki askerler ölüyor hatta salgın hastalık başlıyor.

Şehrin bu şekilde zarar görmesi, saldırıya geçtiğinizde çok daha zayıflamış bir şehir ile savaşacağınız anlamına geliyor. Örneğin duvarlar zaten hasarlı oluyor, asker sayısı ve moralleri daha az oluyor, düşmanın saldırı ve savunma penaltıları oluyor, bazı savunma kuleleri çalışmaz duruma gelmiş oluyor. Hatta duvarları olan şehirler o kadar hasara uğrayabiliyorlar ki, kuşatma silahlarınız olmadan bile saldırı gerçekleştirebiliyorsunuz, çünkü duvarlarda genişçe gedikler açılmış oluyor.

1 2 3

2 Comments

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.