Spider-Man: No Way Home, hayır hayır WandaVision izlediğimizden beri bugünü bekledik. Wanda’nın, Westview’de başlattığı olaylar ha Loki’de bağlanacak ha Spider-Man’de bağlanacak derken Doctor Strange in the Multiverse of Madness’a kadar geldik. Marvel Cinematic Universe’de; Multiverse’ün kapılarını açacak, Wanda’nın acılarını sonlandıracak ve birçok yeni ya da eski karakteri bizlerle buluşturacak Doctor Strange’in devam filminden beklentilerimiz çok fazlaydı. Ve bunu söylemekten dolayı büyük bir üzüntü duyuyorum fakat ne yazık ki film, bu beklentilerimizin altında ezildi. Daha fazla uzatmadan filmi spoilersız konuşmanın anlamsızlığını bir tarafa bırakıyor ve hemen Doctor Strange in the Multiverse of Madness filmini spoilerlı olarak konuşmaya başlıyorum.

Sağ Ol Canım Biz Spoiler Yedik de Geldik!

Bundan çok da uzun olmayan bir süre önce, bir film çıkmadan evvel en fazla iki fragman izlerdik. Fakat artık o günler geride kaldı ve Amerika’daki her önemli etkinliğe özel fragmanların çıkması yetmezmiş gibi bir de filmden önce binlerce TV Spot’u yayınlanmaya başladı. Hâliyle filmde görüp şaşıracağımız birçok öğeyi, daha sinema biletimizi almadan önce görüyoruz ve bu bizim deneyimimizi bütünüyle etkiliyor. Artık durum öyle bir hâle geldi ki bütün fragmanları uç uca ekleyince neredeyse filmin tamamını izlemiş kadar oluyoruz. Hatta geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Kevin Feige de Doctor Strange in the Multiverse of Madness için bu durumu kabul ederek “Sanırım fragmanlarda fazla şey gösterdik” dedi. Ama ne yalan söyleyeyim, bu kadarını beklemiyordum.

Arkadaşlar gerçekten her şeyi göstermişler. Illuminati, Captain Britain, Evil Strange, Zombi Strange ve daha fazlası. Yani ben bunları fragmanda gösterdiklerine göre acaba filmde daha neler göreceğiz diye düşünüyordum fakat bu düşüncemde hiç olmadığım kadar yanıldım. Doctor Strange in the Multiverse of Madness filmini izlerken şaşırdığım tek şey Reed Richards ve Black Bolt’tu. Onları görmemiz de zaten sadece birkaç saniye sürdü. Anlayacağınız biz her ne kadar filmin vizyona girmeden sadece birkaç gün önce internete sızdırılmasına üzülsek de Marvel her şeyi kendi elleriyle vermiş zaten. Bu yüzden bana göre Doctor Strange filmini spoilersız konuşmanın hiçbir mantığı bulunmuyor.

Bu Muydu Yani İlluminati?

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Super Bowl finalinde gösterilen Doctor Strange fragmanında Patrick Stewart abimizin sesini duyunca hanginiz çılgınlar gibi heyecanlanmadı? Hanginiz kafasından “Ulan acaba X-Men böyle mi girecek evrene?” diye geçirmedi? Multiverse’ün nimetlerinden faydalanarak Illuminati üyelerini tek tek tahmin etmeye çalıştığımız o sahne sonunda karşımıza çıktığında ise hissettiğimiz tek şey hüsran oldu. Zira Wanda, bütün gücüyle saldırıp “dünyanın en iyi süper kahramanlarını” sadece birkaç saniyede yok etti. Biz de ellerimizde ümitlerimiz öyle kalakaldık.

Yine de ümitlerimizi bir kenara bırakarak sahneyi yorumlamamız gerekirse Patrick Stewart ekranda belirdiğinde arkada X-Men temasının çalması hepimizi bir anda çok heyecanlandırdı. Ayrıca her ne kadar herkes John Krasinski’nin Reed Richards olarak ortaya çıkmasına çok coşsa da ben şahsen Anson Mount’un Black Bolt’unu yeniden gördüğüm için aşırı mutlu oldum. Tabii bu mutluluğum da sadece birkaç saniye sürdü. Yani bunun başka bir evrende gerçekleştiğini dikkate alırsak bu iki aktörü de MCU içerisinde yeniden görmemiz mümkün. Fakat artık bende heyecanlanacak takat kalmadı.

Bu Multiverse, Bizim Beklediğimiz Multiverse Değil!

Doctor Strange in the Multiverse of Madness filmine çok büyük misyonlar yükledik, bunu itiraf ediyorum. Fakat adının içinde Multiverse geçen bir filmden de daha fazla Multiverse beklememiz, bizim hatamız değil yahu. Doctor Strange in the Multiverse of Madness’ın, Marvel’ın bir süredir kurmaya çalıştığı ya da en azından bizim öyle sandığımız Multiverse evrenin bir anahtarı olacağını sanıyorduk. Bu film sayesinde evrenler birbirlerine bağlanacak ve artık bambaşka evrenlerden bambaşka süper kahramanlar gelerek Multiverse’ü kurtaracak, böylece bundan sonraki MCU filmlerinde tekrar tekrar orijin hikâyesi izlemek zorunda kalmayacaktık. Fakat Doctor Strange in the Multiverse of Madness filmi, “multiverse” olayını sadece America Chavez üzerinden kurdu. Yani, bunun da hata olduğunu söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum.

Bakın dediğim gibi bu filmin, Multiverse’e açılan bir kapı olması gerekiyordu. Yarın bir gün Thor, Guardians of Galaxy, Secret Invasion ya da diğer herhangi bir Marvel filminde hiç beklemediğimiz bir evrenden gelen bir kahraman gördüğümüzde, filmin bize bunu açıklamasını beklemeyecek ve “Aaa doğru, Doctor Strange in the Multiverse of Madness’da yaşanan olaylar yüzünden artık böyle bir şey olabilir…” diyecektik. Fakat şu anda Multiverse içerisinde seyahat etme özelliği sadece America Chavez’e verildi. Hatta neredeyse tüm Multiverse içerisinde bunu yapabilen tek kişi America Chavez olarak gösteriliyordu ki son anda end credit sahnesini gördük. Anlayacağınız, Marvel Cinematic Universe Multiverse anlamında neredeyse bir arpa boyu mesafe kat edemedi. Sadece artık eğer bir yere gitmemiz gerekirse Kamar Taj dağında eğitim gören ve taksi olarak kullanabileceğimiz bir süper kahraman var, haberiniz olsun.

Peki tamam, yine MCU’yu bir kenara bırakıyorum. Sonuçta bu başlı başına bir film öyle değil mi? Ne kendisinden önce ne de kendisinden sonra hiçbir yapımı bağlamak zorunda değil. Kendi içerisinde biri hikâye anlatması gayet yeterli… O zaman da aklımıza şöyle bir soru geliyor: Doctor Strange in the Multiverse of Madness filminde adının hakkını verecek kadar Multiverse gördük mü? Benim buna cevabım: Hayır, göremedik. Bu filmde resmi olarak Earth-616 olarak adlandırılan bizim evrenimiz, Illuminati’nin içerisinde bulunduğu Earth-838, America Chavez’in filmin başında kaçtığı ve Evil Strange’in yok ettiği evren olmak üzere toplamda dört adet evren gördük. Tamam, America Chavez ve Doctor Strange’in, ilk filmdekine benzer kısa bir sahneyle Multiverseler arasında sürüklendiği sahneyi izlemek zevkliydi ama o da çok kısa sürdü be!

Yepyeni Süper Kahramanımızla Tanışın: America Chavez!

America Chavez, bana göre Doctor Strange filminin olumlu yanlarından biriydi. Fakat açıkçası böylesine devasa bir filmde tanıtıldığı için biraz kıyıda köşede kalmış gibi hissettim. Utopian Parallel adı verilen bir diyardan gelen bu karakter, tam olarak nereden geldiği konusunda sadece “Home” diyebildi. İki annesini kaybetmesini izleyerek hakkında küçük bir bilgi edindik ama bu karakterle bağ kurmamız için yeterli olmadı. Bunun haricinde America Chavez’in, portal güçlerini göstermek için seçtikleri görsel yöntemi çok beğendiğimi söylemeliyim. Kendisini bir daha ne zaman göreceğimizden ise emin değilim.

Yetmedi mi Wanda’nın Çektikleri?

Açıkçası filmin verdiği kararlar arasında beni en çok üzen bu oldu. Daha ilk fragmanlarda Wanda’yı kırmızılar içerisinde gördüğümde, Doctor Strange ve Wanda’nın birbirleriyle savaşacağını anlamış fakat bu savaşın; filmin en başında olacağını, sonrada birlikte daha büyük bir tehlikeye karşı savaşacaklarını düşünmüştüm. Zira Wanda’nın, Age of Ultron’da başlayan trajedisinin artık bir yerde son bulması gerektiğini ve süper kahramanlık günlerine geri dönmesini umut ediyordum. Bunun için de Doctor Strange in the Multiverse of Madness filminden beklentilerim çok büyüktü. Fakat Sam Raimi, filmin ana kötüsünü Wanda yaptı ve karakteri, başladığından çok daha kötü bir yerde bıraktı.

Yani ben Wanda’nın öldüğünü falan düşünmüyorum, başta onu söyleyeyim. Bir noktada bana göre tekrar çıkıp gelecek, bu yüzden Wanda’nın “öldüğü” sahnede hiç duygulanmadım. Öte yandan filmin en güzel dakikalarından bir tanesi Wanda’nın, Earth-838’deki Wanda’nın önünde diz çöküp ağladığı sahneydi. Ama işte bunun çok daha başta yaşanması gerekiyordu ya. Yani Kevin Feige abimiz neden tek bir karaktere bu kadar fazla acı çektirdi, neden ısrarla onu kötü biri yapmak istedi hiç bilmiyorum. Fakat Doctor Strange in the Multiverse of the Madness filminde beni en çok üzen şeyin, Wanda’nın karakter gelişimi ve karaktere yazılan “son” olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Wanda bundan çok daha iyisini hak ediyordu.

Büyü ve Koreografi

Bundan altı yıl önce Doctor Strange filmi ilk çıktığında, Marvel Cinematic Universe’ün “büyü” konseptini işleme şeklini oldukça başarılı bulmuştum. Hatta Infinity War’da Thanos ile Doctor Strange arasında gerçekleşen savaşın sinemada gördüğümüz en iyi büyü savaşı olduğunu düşünüyorum hâlâ. Bu yüzden Doctor Strange in the Multiverse of Madness’ın kendisinden önceki filmlerin üzerine çıkmasını bekledim. Ve filmin beni bu noktada da hayal kırıklına uğrattığını söyleyebilirim. Müzik notalarıyla yapılan savaş gibi birkaç havalı fikir bulunsa da koskoca Kamar Taj’ı savunurken ok ve top ile yapılan savaşı fazlasıyla yetersiz buldum. Ayrıca ilk filmin end creditsinde gösterecek kadar büyük bir kötü olarak gösterdikleri Mordo ile Doctor Strange’in yumruk yumruğa kavgalarını izlemek de ayrıca içimi baydı. Yakın dövüş sahnesi için bile estetikten oldukça uzak olan bu anların gereksizliğine değinmek bile istemiyorum. Yani iki evrenin en büyük büyücüleri yumruk yumruğa kavga etti daha ne diyeyim. Biliyorum biliyorum, şimdi “Kelepçeler yüzünden öyle oldu” diyeceksiniz ama o kelepçelerin sahnede bulunmasının amacının daha fazla büyü sahnesi yazmamak olduğunu düşünüyorum.

Çünkü senin büyük bir kalbin var sevgin de var!

Bakın buraya kadar filmin beklentilerimi karşılamadığını söyleyerek eleştirdim ve aslında filmi kendi içerisinde dikkate alırsak bu eleştirilerin birçoğu da çöpe gidiyor. Fakat ne kadar film özelinde bakarsak bakalım asla çöpe gitmeyecek bir eleştiri var ki o da filmin sonunda Doctor Strange’in, America Chavez’e yaptığı bir motivasyon konuşmasıyla America Chavez’in Wanda’ya arka arka yumrumlar indirmesi benim artık gözlerimi kapatmama sebep oldu. Doctor Strange’in, Dormammu’yu yumruklarıyla dövüşe dövüşe değil de film içinde öğrendiği basit bir büyüyü, çok zekice bir biçimde kullanarak yendiği ilk filmin final sahnesini ve bu filmin final sahnesini yan yana koyarak bir daha izlemenizi istiyorum sizden. Aradaki zekâ farkı gerçekten dudak uçuklatacak cinsten.

Bakın anlıyorum, sahiden anlıyorum. Infinity War’da “Sadece tek bir yol var” diyerek Time Stone’u Thanos’a teslim eden ve bunun yüzünden sürekli acı çeken bizim Strange’imizin, filmin en başında “Sadece tek bir yol var” diyerek America Chavez’den güçlerini almaya çalışan diğer Strange’den daha erdemli olduğunu anladığımız ve Strangest Strange’in karakter gelişimine hizmet eden bu sahneyi anlıyorum. Fakat sadece birkaç dakika önce bir insan evladının ağzını gerçeklikten silen ve Thanos’u yenen bir grup süper kahramanı sadece birkaç saniye içerisinde yok eden Wanda’nın, “Senin büyük bir kalbin var” minvalinde sözlerle gaza getirilen America Chavez tarafından dayak yemesini anlayamıyorum. Evet, final olarak yine onu yenen America Chavez değil Wanda’nın bizzat kendi duyguları oldu fakat o zaman da biz o yumruk sahnelerini neden izledik yahu? Keşke Wanda’yı kendi duygularıyla yüzleştirecek sahneyi daha erken ve daha zekice yapsaydınız. Biz de bu kadar söylenmek zorunda kalmasaydık.

Üçüncü Göz ve Başka Bir Diyardan Gelen Yabancı!

Eh artık filmin sonuna gelelim ve biraz daha iç açıcı şeylerden bahsedelim. Sevgili Doctor Strange’imizin filmin sonunda tam her şey yoluna girerken, daha önce Evil Strange’de gördüğümüz “üçüncü gözü” açıldı. Fakat bu gözün açılması Doktor’umuzun “evil” olduğu anlamına gelmiyor. Çizgi romanlarda Eye of Agamotto’nun bir tezahürü olarak ortaya çıkan bu göz sayesinde Doctor Strange, insanların ruhlarına bakarak onların gerçek gayelerini ortaya çıkarabiliyor ya da spesifik bir olayı yeniden canlandırabiliyor. Anlayacağınız Ancient One’ın öngördüğü şey gerçekleşti ve Doctor Strange, Ancient One’ı geçti.

Filmin end credits sahnesinde bir anda ortaya çıkan Charlize Theron ise bir diğer ilgi çekici konu. Charlize Theron, Dark Dimension’ın Sorcerer Supreme’i olarak bilinen Clea adındaki bir büyücüyü canlandırıyor. Açıkçası her ne kadar çizgi romanlarda öyle olmasa da Charlize Theron’un kostümü bana fazlasıyla Eternals kostümlerini hatırlattı. Belki de karakterin orijinde hafif bir değişiklik yaparak Marvel Cinematic Universe’ün bir sonraki fazını Eternals üzerinden kuracaklar, bilemiyoruz.

Post credits sahnesinden bahsetmek bile istemiyorum…

Eh, aşağı yukarı benim filmle ilgili yorumlarım bunlar. Siz nasıl buldunuz Doctor Strange in the Multiverse of Madness’ı? Sizi tatmin edebildi mi? Yoksa siz de benim gibi hüsranla mı ayrıldınız salondan? Yorumlarınızı bekliyoruz.

Author

Kalabalıkta sesini kaybetmemek için içerik üreten biri. Her ateşin iyi bir hikâyeye ihtiyacı olduğunu düşünür. Film, kitap, dizi, karikatür oyun ve müziğin her türlüsüne ilgisi vardır ama parası yoktur. Onu her yerde "Tavşan" diye çağırabilirsiniz.

3 Comments

  1. Ben filmin heyecanına ve uzun süredir beklememiz hissine kapılıp bu hataları ve beklentileri görmezden geldim. Filmi kendi içinde değerlendirirsek bence mantıklı ve heyecanlıydı. En azından klasik giriş gelişme sonuç bölümğndense direkt konuya girdiler, olaylar oldu ve tatmin ediciydi.
    İllumanitiyi ve özellikle Black bolt ve Mr fantastic I görünce çok heyecanlandım ama dediğiniz gibi çok çabuk harcandı ve en sonunda eee demekten kendimi alamadım ama görmek çok heyecan vericiydi 😀
    Filmin sonunda da black bolt u ya da Mr. Fantastik i ya da her ikisini küçükte görseydik bizim evrende bence güzel olurdu.
    Bizim Wanda nın filmin sonuna kadar ana kötü olması beni şaşırttı ve iyide geldi 😀 Wanda nın çektiği yeter evet ama klasik iyi olmaktansa biride kötü oluversin ama bunu birkaç karakterde daha görmek isterim.
    Sonu bence güzeldi ama post crediti izleyince çok kötü oldu. Post credit, çok oldu bittiye gelmiş. Biraz önce göz çıkıyordu, aniden gelen kadına bunu daha önce bir çok defa yapmış gibi hemen gitti felan. Post credit ten hiç memnun olmadım
    Genel olarak film güzel geldi bana ama sizin dediklerinize de katılıyorum

  2. Illuminati binasında bulunan Wanda nın yıktığı kocaman kadın heykeli kimin heykeliydi?

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.