Dünyanın en önde gelen film festivallerinden olan Berlin Uluslararası Film Festivali’nin 74. edisyonu için geri sayım başlarken -Festival bu yıl 15-25 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek- bu yılki Berlinale’ye dair yeni haberler de gündeme aynı hızda düşmeye devam ediyor. Festivalin artistik direktörü Carlo Chatrian’ın -Berlinale’deki görevinden önce Locarno Film Festivali artistik direktörüydü- görevinden sürpriz bir şekilde ayrılacağını duyurmasının ardından film festivallerinin meraklıları festivalin bu yılki seçkisine dair bazı soruları gündeme getirmişti. Festivalin bütçesinin daraltılarak tek bir artistik direktörlü sistemle yürütülme kararı verilmesi Chatrian’ın beş yıldır yapmış olduğu Berlinale artistik direktörlüğünden istifasını vermesine kadar giden bir yol oluşturmuştu.

22 Ocak Pazartesi “Ana Yarışma” ve “Encounters” bölümlerinin bu yılki seçkilerini basına duyura Mariette Risenbeek ve Carlo Chatrian, seçkide geçen yılın aksine birçok ilk filme ve yeni yönetmenlerin işlerine olanak verdiklerini açıkladı. Chatrian’ın son kez artistik direktörlüğünü üstlendiği festivalin bu yılki en sürpriz konuğu ise usta yönetmen Martin Scorsese olarak açıklandı.

Geçtiğimiz yıl Killers of the Flower Moon filmiyle çokça konuşulan, Akademi Ödülleri adaylıkları açıklandığından beridir de aldığı adaylıklarla medyada geniş yer bulan Scorsese, geçen yıl Steven Spielberg’e verilen ödülün (Ödülü ünlü rock grubu U2’nun solisti Bono takdim etmişti) bu yılki yeni sahibi olacak. Goodfellas, Taxi Driver, Casino gibi klasikleri sinema dünyasına kazandıran, 70’leri şekillendiren Amerikan sinemasından hâlâ hayatta olup üretmeye devam eden nadir sinemacılardan biri olması elbette ki Scorsese’yi verilecek bu ödülün anlamını bir başka yere taşıyor.

Berlinale odağına dönecek olursak da festivalin bütçesinin bir miktar daha düşürülerek “Berlinale Series” gibi seçkilerin artık festivalde yer almayacağını öğrenmemiz, film festivallerinin günümüz sinemasındaki yerini sorguladığımız şu günlerde izleyicilere ve basına farklı sorular sorduruyor. Özellikle pandemi döneminin ardından basın akredite kişilere dağıtılan promosyonların tamamen kesilmesi ve bilet fiyatlarının Almanya’da bile pandemi öncesi ve sonrası döneme göre tavanı görmesi bazı izleyicileri telaşlandırsa da geçen yıl festivale katılan biletli izleyici sayısı eksilmemiş, aksine ciddi bir yükselme yaşamıştı.

Ana Yarışma ve Encounters bölümlerinin dışında Türkiyeli yönetmenlere de rastladığımız Berlinale seçkisinden gözümüze çarpan önemli detaylardan bir tanesi de (Geçen yılki Teacher’s Lounge filminde gördüğümüz üzere) Avrupa’da büyümüş-yetişmiş Türkiye asıllı yönetmenlerin gözle görülür bir şekilde artışıydı. Fatih Akın, Ferzan Özpetek gibi örneklerini gördüğümüz Avrupalı-Türkiyeli yönetmenlerin film üretimlerini arttırması oldukça sevindirici.

Öte yandan festivalin süregelen politik gelişmelere karşı önlemler almaya çalıştığını da biliyoruz. Almanya’nın herhangi bir antisemitizm içeren propagandaya karşı ne kadar hassas olduğunu da düşününce hem antisemitik sloganların hem de Filistin’li savaş mağdurlarını kötü temsil edecek veya Araplara karşı bir ırkçılık içeren tüm pankart, slogan ve etkinlikler festival çevresinde yasaklandı.

Tüm bu gelişmeler ışığında sinema dolu geçecek Şubat ayında sizlere buradan bildirmeye devam edeceğim. Bu yıl basın olarak Geekyapar adına katıldığımız festivalden son gelişmeler, röportajlar ve değerlendirmeler için takipte kalmayı unutmayın.

Author

Berlin'den bildirmeye çalışan, Avrupa'nın nabzını tutan, sinema sevdalısı ve yazmayı seven bir birey.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.