Jonathan Nolan ve Lisa Joy imzalarıyla ekranlarımıza gelecek olan Fallout dizisinden ilk resmi görüntüler yayınlandı.
Amazon Prime üzerinden 12 Nisan’da yayınlanacak Fallout dizisi şu günlerde muhtemelen hakkında düşüne düşüne heyecanlandığım iki-üç yapımdan birisi. Büyük Savaş’tan* sonra değişen dünyayı ve insanlığı anlatan Fallout destanının yepyeni bir hikâyesini sunan diziden Variety üzerinden yeni haberler ve görseller geldi. Bu bilgilerden yola çıkarak da dizinin iskeletini bir hayli düşleyebiliyor, artık kafamızda somut bir biçimde canlandırabiliyoruz. Amerikan kültürünün, siyasetinin ve ekonomisinin en uç noktadaki mizah öğeleriyle yerildiği bambaşka bir dünyayı bu sefer ekranlarda izleyebilecek olmak, tabii ki yerimde duramamam için çok yeterli bir sebep ama gelin bu durumun nedenlerine biraz daha inelim.
*Büyük Savaş: Amerikan-Çin Savaşı’nın bir sonucu olarak 23 Ekim 2077 başlayan ve toplamda iki saatte gezegeni dümdüz eden nükleer bomba alışverişi.
Hikâye
Her Fallout oyununda olduğu gibi dizide de bir Vault** sakininin neredeyse memleketi denebilecek yuvasından çıkıp mahşerin acımasızlığına meydan okuduğu bir yolculuğu izleyeceğiz. Babası Vault 33 için Overseer*** olan Lucy adındaki bu saf ve iyicil kahramanımız binbir türlü mutantın, canavarın, hortlağın ve serserinin doldurduğu garip bir vahşi batı dünyasında yapacak bu yolculuğu. Bu da soluyacağımız havanın daha çok New Vegas tadında olacağını düşündürtüyor. Dizideki karakterlerden ve görsellerden söyleyebildiğimiz kadarıyla da Brotherhood kesinlikle hikâyede yer alırken Cesar’ın Lejyonu, Yeni Kaliforniya Cumhuriyeti ve yerli kabileler gibi farklı fraksiyonları görme ihtimalimiz de bir hayli yüksek.
**Vault: Yer altına inşa edilmiş ve koca toplulukları barındırabilen devasa nükleer savaş sığınakları.
***Overseer: Vault içindeki topluluğun başında bulunan bir makam, her sığınak için farklı bir seçim süreci yürüyor.
Arka Plan
Fallout dizisi için öne sürülen ilk düşüncelerden birisi Fallout 3’ün hikâyesinin ekranlara uyarlanmasıydı ama oyun serisinin başını çeken Todd Howard, yeni yapımın eşsiz bir öykü ve bambaşka bir dünya sunmasını istediği için bunu reddetmiş. Dizinin adeta yeni bir Fallout oyunu gibi bir hava vermesi istenmiş. Sonuç olarak dizi Fallout 3, Fallout 4 veya 76 gibi doğu kıyısına yakın bir yerde konumlanmayacak, önceden konuştuğumuz gibi Cascadia tarafında veya hem Brotherhood hem de Enclave’in gizemli varlıklarının orada bulunduğu, hakkında çok heyecanlandığım Chicago’da da geçmeyecek. Bunun yerine ilk iki klasik oyunun göbeğinde bulunduğu ve New Vegas’ın da oldukça yaklaştığı batı kıyısında, Los Angeles çevresinde geçecek.
Estetik
Fallout estetiği çok özel bir yere sahip insanların gönlünde. 1940’lı yılların tasarım anlayışıyla sınırlı kalmış ama aynı zamanda nükleer gücün getirdiği kozları da enerji ve robotik alanlarında en iyi ve özgün şekillerde kullanarak gelişen bir teknoloji mevcut. Aynı anlayışa sadece teknik disiplinlerde tanık olmuyoruz; aynı zamanda mimaride, reklamlarda ve genel görsel öğelerde de görüyoruz. Dizide bu yapı olduğu gibi alınmış, hatta temeller Fallout 4 üzerine oturtulmuş. Hem en son çıkan Fallout oyunu**** olduğundan hem de sanat yaklaşımı çokça oturtulmuş olduğundan bu çok mantıklı bir durum fakat küçük bir sorun bizleri endişelendirmiyor değil.
Biz geekler bazen delice davranıyoruz biliyorum ama ne yazık ki bu durum böyle. Yeri geliyor bir uyarlamayı özgün esere yeterince bağlı kalmadığı için yeriyoruz, yeri geliyor uyarlamayı o esere fazla bağlı kaldığı için yeriyoruz. Fallout dizisi için ikinci durum söz konusu.
Öyle ki aslında çok kıdemli ve yetenekli sanatçılarla dolu bir ekibin elinden çıkan Fallout 4’ten örnek alınmış makineli tüfek modeli, dizide birebir kullanılmış görünüyor. Halbuki bu makineli tüfeği internette şöyle bir araştırsanız insanların çoğunlukla bu tasarımı hiç sevmediklerinden bahsettiklerini göreceksiniz. Demek ki önce biraz sonuçlara bakmak, eleştirileri dikkate almak gerek, bu kadar fazla bağlı kalmadan önce. Sonuçta yeni tasarımlar, renkler, biçimler görmeyi özellikle Fallout gibi bir evrende hep istedik, hep isteriz. Yine de günün sonunda uyarlamanın kalitesi yeterince yüksekse ne kadar bağlı kalınmış kalınmamış çok önemli olmayacak, hak ettiğimiz niteliği gördükten sonra.
****Fallout 76: Adını anmadığımız, hiç çıkış yapmadığını varsaydığımız teorik bir konsept ama şu aralar durumu fena değil, açık konuşmak gerek.
Örnekler
Fallout dizisi özellikle yapımcıları ile de öne çıkıyor. Lisa Joy ve Jonathan Nolan tarafından başı çekilen yapım, bu açıdan çok ümit verici çünkü kendinden önce gelen güzel örnekler var. Bu isimlerin hayatında Burn Notice, Person of Interest ve Westworld gibi diziler var, bunlar da zaman ve mekânla sık sık oynayan, insanların ve mekânların geçmişini deşip duran ve geçmiş ile bugünün arasındaki bağları özen göstererek örmeye çalışan yapımlar olunca heyecanlanmamak elde değil. Yine geçmişteki bu dizilerdeki karakterleri canlandıran bazı isimleri Fallout’ta göreceğimiz için tüylerimin diken diken olduğunu ayrıca belirtmek istiyorum.
Savaş öncesi dünyası, bombalar düştükten sonraki mahşer ve karakterimizin kendi hikâyesinin üst üste bindiği ve üç katmanlı bir öykü anlatımının kurulduğu Fallout için, dizide daha iyi isimler düşünülemezdi.
Karakterler
Karakterler hakkında bir-iki ayrıntının üzerinden geçmek her şeyin kafamızda biraz daha canlanmasına yardımcı olur. Lucy adlı vault dwellerımızla***** yolları sık sık kesişecek iki önemli karakterimiz daha var. Bunlardan birisinin adı Maximus ve kendisi Brotherhood of Steel****** üyesi bir zırhlı asker. Lucy gibi saf ve iyicil birisi ile yaşayacakları diyalogları ben de çok merak ediyorum. Diğer tarafta ise “the Ghoul”******* olarak anılan ve Walton Goggins tarafından canlandırılan bir kelle avcısı var. Vahşi Batı filmlerindeki bütün gri temel öğelerin tek bir kişide toplanmış hâli desek abartı olmaz. Kanun ile kanunsuzluğun sık sık çatışacağı karakterler seçilmişken hem kanunun hem de kanunsuzluğun çorak toprakların deliliği ile yapacağı çarpışmaları da kuşkusuz göreceğiz.
***** Vault dweller: O koca yer altı sığınaklarında yaşayan şanslı sakinler fakat genelde tatsız sonlarla karşılaşıyorlar.
****** Brotherhood of Steel: Savaş sonrasında yüksek teknolojiyi insanların yanlış kullanımına bırakmamak için toplayan izolasyonist, teknokratik bir askeri grup veya tarikat.
******* Ghoul: Radyasyona maruz kalan insanların yavaş ve sinsi bir mutasyon geçirerek dönüştükleri hortlağımsı biçimler. Bir kısmı bilinçlerini kaybedip saldırgan hortlaklara dönüşse de bir kısmı gayet bizim gibi bireyler.
Oyun – Film Ayrımı
Yazıyı bitirmeden değinmek istediğim bir önemli nokta daha var. Fallout ister ilk klasik oyunları olsun, ister sonradan evrilen aksiyon rol yapma oyunları olsun insanlara bambaşka bir deneyim sunuyor. Sinematiklerle, dar ve lineer bölümlerle veya oyuncuyu zorla görev yapmaya, bölüm geçmeye iten yapısıyla insanların hayatında yer tutmuyor Fallout, tam aksine sunduğu özgürlükle öne çıkıyor. “Kardeşim buyur dünya bu; ne istersen ol, ne istersen yap!” demesiyle apayrı bir yer tutuyor.
********Vertibird: Fallout zaman çizgisinde helikopterler yerine kullanılan hava araçları.
Dizi bu konuma nereden yaklaşacak veya bu açığı başka nerelerden telafi edecek, bu da çok merak ettiğim bir konu. Oyunlar doğaları gereği doğrudan deneyimlememiz, oynamamız, etkileşime geçmemiz, içine girmemiz, yaşamamız gereken ürünler. Özellikle rol yapma oyunlarında bu durum daha da öne çıkıyor, Fallout ise tüm rol yapma oyunları arasında apayrı bir yer tutuyor. Durum böyle olunca tabii ki dizinin de ilginç bir yapısı olması gerekiyor ama sanırım bunu artık daha sonra göreceğiz.
Fallout dizisi için ilk bölüm 12 Nisan 2024’te yayınlanacak ve adı “The End” olarak geçiyor. Kuşkusuz Büyük Savaş’ı ve dünyanın nasıl iki saat içinde dümdüz edildiğini göreceğiz. Last of Us gibi güzel uyarlamaları gördükten sonra insan bir umutlanmıyor değil. Peki, siz neler düşünüyorsunuz? Diziden neler bekliyorsunuz?