Son zamanlarda isminden daha sık bahsettiren Apple Tv+’ın yeni dizisi The Shrink Next Door, yaratıcısı Georgia Pritchett’ın Succession yazarı olması, başrollerinde ise Will Ferrell ve Paul Rudd’un bulunmasıyla İlk Bölüm Canavarı’nın radarına hemencecik takıldı. Bakalım bu iddialı dizi, nasıl bir diziymiş?  

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya karar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir ve kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Özet Geç!

Kara komedi türündeki The Shrink Next Door, psikoloğu tarafından manipüle edilen ve başı dertten kurtulmayan bir hastanın hayatını konu alıyor. 

Ne Kadar Uzun?

Sekiz bölümlük mini dizinin ilk dört bölümü yayınlanmış durumda. Bölümlerin uzunluğu değişmekle birlikte şimdilik ortalama 40 dakika diyebiliriz.

Neyi Seven Bunu Da Sever?

GTA 5’te Michael ve terapisti Isiah Friedlander’ı içeren görevleri sevdiyseniz bu dizi tam sizlik.

Ne Beklemeyin?

Başrollerde iki büyük komedi oyuncusu yer alıyor diyerek herhangi bir sitkom, komedi.

Biraz Daha Detay ve Yorum?

The Shrink Next Door’un potansiyel itibariyle seyirciye vaat ettiği çok fazla şey var. Dizinin yaratıcısı en son üç sezonuyla da ayrı ayrı övülen Succession’un mutfağından kopup gelmiş, katkıda bulunduğu diğer işlerin arasında The Tick of It ve Weep var.  Başroller Will Ferrell ve Paul Rudd’u tanıtması gerekirse bu canavar zaten ölür ama türün kara komedi kısmı, onları da vaatler arasında saymayı zorunlu kılar. Kısıtlı sayıdaki insandan oluşan kadronun geri kalanı da aşağı kalmıyor, Kathryn Hahn ve Casey Wilson var bu kısımda da. Apple’ın dizilerine ayırdığı bütçe fazlasıyla yeterli. Bu bahiste bir de hazırda Geekyapar ekibi Apple Tv+’tan çıkan Ted Lasso’yu izledi, dillerinden düşmüyor. Hepsinin üstüne dizi, 2019 yılında çıkışını yapan ve gazeteci Joe Nocera’nın araştırmalarına dayanan aynı adlı, kurgusal olmayan bir podcastten uyarlanmış. Ortaya harika bir dizi çıkmaması için bir zerrecik sebep yok.

İlk bölümün sonunda o bir zerrecik sebep gündeme geliyor çünkü bazı şeylerin kâğıt üzerinde çok iyi durması yeterli değil. The Shrink Next Door için aslında her şey yerli yerinde. Kara komedi vaat edildiği için kahkahalar atmayacağınızı biliyorsunuz, hatta bu bir uyarlama olduğu için hikâyeye şöyle bir göz gezdirirseniz komikliğin, en fazla trajikomik olacağından eminsiniz. Vaat edilen her şey orada. Oyunculuklar göz dolduruyor, diyaloglarda falso yok. “O zaman sorun nerde, nedir o bir zerrecik?” diye soracaksınız ve ben de canavarınız olarak size çok saçma gelecek bir cümle kuracağım: Ortaya harika bir dizi çıkmamış çünkü az önce vaat edildiğini saydığım tüm maddeler tıkır tıkır işlemiş.

Bu sözü duymuşsunuzdur; “Kusur, mükemmelliktir.” Ben de cümleyi buradan kurmaya başlasam sanki o kadar saçma gelmeyecekti kulağa. Olsun, hemen ardına söylemiş oldum ve buradan devam ediyorum:

Will Ferrell’ın dizide biraz safça, manipüle edilmeye meyilli, çevresindeki herkesin kendisinden her açıdan faydalandığı, kendisini savunmak için de herhangi bir şey yapmaktan aciz birini canlandırması gerekiyor. Will Ferrell, birebir bunu yapıyor. Paul Rudd’un diplomasının arkasına saklanan, gösterişçi ama tatlı dili yılanı deliğinden çıkartan, sevimli bir manipülatörü canlandırması gerekiyor. Paul Rudd, birebir bunu yapıyor.  Ferrell’ın kardeşi Catheryn Hahn’ın hayatı boyunca saflığından yararlanılan kardeşini korumaya çalışan, bunu yaparken de bazen onu cesaretlendirip bazen de ona kızan bir abla olması lazım. Catheryn Hahn, birebir bunu yapıyor. Oyuncuların karakterleri için yazdığım tanımlara bir daha bakın. Bütün arka planı üç özelliğe sığdırılabilen ama insanı şaşırtacak veya sokakta karşılaşacağınız herhangi birinden ayrılacak bir numarası da olmayan karakter tanımları var burada, oyuncular da birebir bu tanımlara uymuşlar. Hepsi, bunları birebir yaptıkları için gerçek olayları biraz süsleyip anlatması gereken bu hikâye, insana herhangi bir şey hissettirmek açısından eksik kalıyor.

Hikâye cephesinde de durum pek farklı değil. Birkaç değiştirme ile bundan iki yıl önce çıkmış bir podcasti izliyoruz. Podcasti oluşturan olaylar da bir araştırmacı gazetecinin ulaştığı, gerçek verilerden derlenmiş. Kâğıt üzerinde, gerçek hayattan esinlenen bir kara komedi izlemelisiniz ama ne izlediğiniz karakterler kara ya da komik olmaya çalışıyorlar ne de izlediğiniz bu hikâyenin anlatım tarzının böyle bir çabası var. Normal zamanda bu denli bir sıradanlığın illaki komik veya üzücü olması da gerekmez ama sıradanlığın içinde basitlik, aşinalık ve doğallık bulunur. Oyuncular ise bunlara yer bırakmayacak kadar ciddi ve hatasız oynuyorlar, senaryo zaten olayların derli toplu işlendiği, net bir kompozisyondan alınmış ve anlatım biçimi de bu ikisine uygun şekilde belirlenmiş. Bir belgesel izleseydik beklentimiz tam olarak bu yönde olurdu. Aksine kurgu bir hikâye izleseydik de hem gerçek olmayan şeyleri gerçekçi yaptıkları için tebrik ederdik hem de absürtlüğe yerimiz kalırdı. Fakat karşımızdaki dizi, bunların ikisi de değil. Hepsinin bir sonucunda hiçbir falsosu bulunmayan diyalogların cümleleri, size ulaşmadan havada yankılanıyorlar.

Kusursuzluk kusurdan gelir çünkü kusursuzluk imkânsızdır. Dizinin harika olması için, yapımcıdan yazara, yönetmenden oyuncuya herkesin buna uygun davranması gerekiyordu sanırım. Ama buraya kadar gelmişken siz, diziyi izlememeniz için tavsiye veriyorum ve paragraflarca kötü şey saymışım gibi düşünmeyin. Bir eksik olarak gördüğüm bu açıklamaların hepsine bir daha bakın, kâğıt üzerinde harika görünüyorlar.

Devamı Nasıl Olur?

İlk bölümü, karakterlerimizin birbirleriyle tanışmalarına harcadık. Onlar birbirleriyle tanışırken bizler de onları biraz tanımış olduk tabii. Bölümün sonlarına doğru, o zamana kadar Marty’e destek olduğunu düşündüğümüz Ike’nin onu manipüle etmeye çalıştığına dair izlenimler edindik. İkinci bölümden itibaren Marty’nin eski kız arkadaşına karşı acizliğinin yavaşça Ike’ye yönlendiğini ve hayatındaki diğer insanlara karşı sergileyemediği dirayetin cevabını Ike’de bulmaya çalışmasını izleyeceğiz diye tahmin ediyorum.

Ve Sonuç! İzler Miyim?

İzlerim. Kadroda ismi geçen oyuncuların hepsini ekranda izlemeyi seviyorum, hikâye de ilgimi çeken bir konuya odaklanıyor. Ancak bu iki sebep biraz fazla sübjektif olduğu için ve diziyi bir araya getiren her bir parça, size çok daha iyi bir yapımın beklentisini verebileceği için ne beklemeniz gerektiği konusunda, yukarıda beş paragraf yazdığım eksiklikleri belirtmenin de görevimin bir parçası olduğunun farkındayım. Günün sonunda The Shrink Next Door, herkesin dikkatini cezbedip yıllar boyu konuşulacak bir dizi değil ancak ilk bölümüyle gündemdeki diğer bir sürü dizinin yerine tercih edilebileceği kesin. Mini bir dizi olması da artılar hanesine yazılır.

Diğer “İlk Bölüm Canavarı” Yazıları İçin:

Living With Yourself – Nasıl Dizi?

The Great – Nasıl Dizi?

Katla – Nasıl Dizi?

Penny Dreadful: City of Angels – Nasıl Dizi?

Author

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya varar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.