İlk Bölüm Canavarı, yine bir HBO dizisiyle karşınızda. Canavarımız, 2009 tarihli aynı isimli bir film uyarlaması da bulunan The Time Traveler’s Wife’ın, bu sefer Steven Moffat’ın yazarlığında, Game of Thrones’tan tanıdığımız Rose Leslie ve en son The Witcher’da Vesemir’in gençliği olarak izlediğimiz Theo James başrolleriyle yeni bir diziye uyarlandığını görünce dayanamadı ve sizler için sordu: The Time Traveler’s Wife, nasıl dizi?
İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, izlemeye değer mi değmez mi diye bakmaya karar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir ve kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.
Özet Geç!
Audrey Niffenegger’in aynı isimli kitabından uyarlanan The Time Traveler’s Wife, bir zaman yolcusu olan Henry ile eşi Clare’in, doğası gereği karmaşık ilişkisine odaklanıyor. Bir yandan Henry ile çoğunlukla kendi yaşam süresi içerisindeki yılları ziyaret ederken diğer yandan da bu aşk hikâyesinin kahramanlarının, birbirine ters ilerleyen serüvenini izliyoruz.
Ne Kadar Uzun?
Hazırda ilk iki bölümü seyirciyle buluşmuş olan dizi, 50’şer dakika uzunluğundaki altı bölümden oluşacak.
Neyi Seven Bunu Da Sever?
Forever, The Age of Adaline, Doctor Who’nun temel hatlarıyla olmak üzere Amy ve River Song hikâye örgüsü.
Ne Beklemeyin?
Dark veya Doctor Who ve üzeri, katmanlı herhangi bir zaman yolculuğu temalı bilim kurgu.
Biraz Daha Detay ve Yorum?
Zaman yolculuğunu temele alan bir hikâye yazmak da hikâyenin bir yerine, bir şekilde zaman yolculuğu sıkıştırmak da zor bir iş. Binlerce yıldır böyle bir konsepte ölçülebilir şekilde en fazla yaklaşabildiğimiz gerçeklik, arkeolojik keşifler ve fotoğrafları da içine alacak şekilde genişletebileceğimiz kalıntılardan müteşekkil kurduğumuz anlatılardan ibaret. Hâliyle daha işin başından itibaren bazı varsayımlara dayanarak hareket ediyor ve kolektif şekilde beynimizin henüz alışmadığı bazı bağlantılar kurmaya çalışıyoruz. Bunların sonucu olan ve alametifarikası da zaten “olmayanı oldurmak” temeline dayanan eserlerin bazıları bazılarımızın, bazıları ise diğerlerimizin mantığına oturuyor; net bir şekilde ölçemiyor ve belirli bir nitelik veremiyoruz. Kurgunun içerisindeki mantığa bakmaktan başka çaremiz yok; çoğu durumda da böyle yapıyoruz. Fakat işte çoğu zaman işler karmakarışık oluyor; en kötü ihtimalle tutarsız, en iyi ihtimalle de kafa karıştıran yapımlara şâhit oluyoruz.
Time Traveler’s Wife ilk bakışta bu zorlu işe baş koymuş gibi gözükse de aslında zaman yolculuğundan çok, iki insanın arasındaki ilişki türlerinden birini odağına aldığı için onu, bu gözle değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Elbette ki başkahramanlarından birinin zaman yolcusu olduğu bir hikâye anlatıyorsan ve eserinin içerisinde de gerçekten zaman yolculuğu yapılıyorsa bilim kurguya dokunan çok fazla alanın olacaktır ve muhatapların da ister istemez seni bunların arasında bir yere yerleştirmeye çalışacaklardır. Bir eseri değerlendirirken onunla ilgili beklentilerimizin seyir zevkini ne kadar etkileyebileceğini biliyoruz ve İlk Bölüm Canavarı olarak görevlerimden biri de bu beklentiyi ayarlayabilmek diye düşünüyorum. Bu diziden zamana dair çıkarımlar, zaman yolculuğuna dair yepyeni bakış açıları, zaman yolculuğunu keşfeden bilim insanları yahut tarihte bir noktada gerçekleşen olayları aydınlatan bir macera beklemeyin.
Time Traveler’s Wife’ın ilk bölümü, özet kısmında ne yazıyorsa ve benzediği diğer yapımlara, onlarda zaman yolculuğu olmasa dahi şöyle bir göz gezdirdiğiniz zaman ne anlıyorsanız onu vaat ediyor, fazlasını değil. Birkaç ilgi çekici noktası da var tabii, atlamayalım. Zaman yolcumuz Henry, böyle yapımlarda sürekli olarak görmeye alıştığımızın aksine bir paradoksa sebep olma endişesini taşımadan kendi zaman çizgisinde seyahat edebiliyor, kendisiyle hatta kendileriyle bolca konuşuyor. İleriki bölümlerde yahut dizi tamamlandığında bu, belirli tutarsızlıklara yol açacak mı, orasını bilemiyorum. İkinci olarak ise genellikle tek bir karaktere ve onun ilişkilerine odaklandığımız yapımlarda denk gelmediğimiz bir şekilde zaman yolcumuz Henry’nin hem geçmişe hem de geleceğe gidebildiğini söylemesini ve bizim de bunları geçmişe dönüş sahneleriyle değil de gerçek zamanlı olarak izleyebilmemizi sayabiliriz.
“Neyi seven bunu da sever” kısmına Doctor Who yazdık, dizinin yazarı da Steven Moffat. Hâliyle burası, kendisine ait bir paragrafı hak ediyor. Diziye bir şans vermemi sağlayan, Amy ve River özelinde sınırlı Doctor Who nostaljisi oldu açıkçası; altı yaşlarında, kızıl saçlı bir kızın, evinin bahçesinde birden beliren bir zaman yolcusuyla tanışmasından ve yıllar boyunca onunla tekrar görüşmeyi hayal etmesinden bahsediyoruz. Zaman yolcusu ise onunla, onun kendisiyle tanışmasından çok uzun bir süre sonra tanışıyor.
Rose Leslie ve Theo James’in oyunculukları diziyi tek başına izletecek kadar övülmeyi hak etmiyor ama diziyi dolduracak kadar iyi görünüyorlar. Fakat hikâye anlatımı açısından aradığımız o parıltıyı bulamayabiliriz. Benim ilk bölüm için en büyük olumsuz eleştirim bu olacak. Bir de ister istemez bazı zaman yolculuğu klişelerine dayanmak zorunda kalan bu hikâyeyi taşıyacak diyalogların bulunmaması. İkisinin birleşiminde bir türlü karakterlerin bulundukları konumda gerçekten olduklarına inanamadım, birbirlerine duydukları ilgiyi herhangi bir genç-yetişkin eserinden ileriye götüremedim, bölüm başında dış sesin bir şeyleri anlatmasını yahut sahnede o an, kimin kaç yaşında olduğuna ilişkin açıklamanın verilmesini sindiremedim. Bu hikâyeye benzer örnekleri daha önce görmüş olmamız ve açıkçası dizinin romantik bir ilişkiyi, özellikle yaşlı bir adamın küçük bir kızı, daha önce birebir aynı örneği gördüğümüz Doctor Who’da gerçekleşenin tam aksine bir şekilde, kendi istediği geleceğe yönlendirmesi eşliğinde, sonu kaderciliğe çıkan ele alış biçiminin çok da 2022 yılına uyum sağlıyor gibi gözükmemesi sebebiyle yerine oturtamadığım çok fazla şey var.
Bütün bunları bir pilot bölüm izlediğim gerekçesiyle şimdilik rafa kaldırabilirim elbette. İlk bölüm Moffat’ın sunmayı iyi başardığı türden bir arkası-yarın ile bitiyor, konu ilginizi çektiyse ikinci bölümü açtıracaktır.
Devamı Nasıl Olur?
Henry ve Clara’nın zaman çizgileri eşitlenene kadar her ikisinin de geçmişi ve geleceği eşliğinde ilişkilerinin gelişimini izleriz, arada inişler çıkışlar yaşarız. Zaman yolculuğunun sınırları ve kurallarıyla ilgili neler öğreniriz ya da öğrenecek miyiz bilemiyorum fakat muhtemelen Henry’nin başına ne geldiği ve ikilinin sonunun nasıl olacağıyla ilgili soruları da son bölümde cevaplayarak diziyi tamamlarız.
Ve Sonuç! İzler Miyim?
Ben izlemem. Zaman yolculuğu ilgimi çekiyor, ilk bölüm de bu temada izlediğim en kötü yapımların arasına girmezdi ama diğer taraftan diziyi tavsiye edebilmek için bundan başka söyleyecek hiçbir şeyim de yok. Amacımız vakit geçirmek ama geçirdiğimiz vakitten de pişman olmamaksa, bir bölüm daha izleyip öyle karar vermek gerekebilir. Hikâyenin sonunun en başından belirli olması ve hayatının farklı dönemlerine şâhit olacağımız karakterlerin değişimini, gelişimini izleyebilecek olmanın ümidi, ikinci bölümü açtırabilir. Sizin için bu kadarı yeterli midir, buna ancak siz cevap verebilirsiniz. Ben geçmiş Moffat tecrübelerimi ilk bölümün üzerine koyup “İzlemem” diyorum.
Diğer “İlk Bölüm Canavarı” Yazıları İçin:
We Own This City – Nasıl Dizi?
Kevin Can F**k Himself – Nasıl Dizi?