X-Files’da bu hafta! Oregon’da bir kasaba yakınlarındaki tuhaf ölümleri araştırmak için iki FBI ajanı yola çıkar, ancak keşfedecekleri şey en muhteşem bir dizinin ilk bölümü olacaktır.
X-Files Rehberi Hakkında:
Naber okur? Şimdi sen “Dizinin üzerinden geçmiş 15 sene, siz şimdi bölüm rehberi filan, hayırdır kardeş?” diyorsun. Deme. Türkiye’nin güzel geekleri, X-Files gibi muhteşem bir diziyi yarım yamalak hatırladığı TGRT bölümlerinden ve başı sonu belli olmayan tuhaf filmlerinden biliyor. Şuna gerçekten inanıyorum ki, Türkiye’de yeni nesiller bu kadar armut yetişiyorsa, biz çocukken X-Files izlemediğimiz, bizden önceki nesil Star Trek izlemediği içindir. Yeni başladığımız Star Trek Rehberi gibi, bu rehber de eksik kapatma amaçlıdır. Gerçek orada bir yerlerde, boş boş oturmayın, haydi!
(bütün yazılar X-Files kategorisinde)
X-Files – Sezon 1 Bölüm 1 – Pilot
Yayın Tarihi: 10 Eylül 1993
Senaryo: Chris Carter
Yönetmen: Robert Mandel
X-Files’ın açılışlarına bayılıyorum. O ilk gizem, ilk heyecan çok tatlı! Bu ilk X-Files bölümü, gece yarısı ormanda koşan gecelikli bir kız ile başlıyor. Kız bir şeylere takılıp yuvarlanıyor, ormanda ışıklar yanıyor, kapkara bir figür kızın üstüne yürüyor ve kayboluyorlar.
Ertesi sabah kızın vücudu bulunmuş, kızı inceleyen dedektifler, sırtında iki tuhaf iz fark ediyorlar. Dedektiflerden biri kızı anında teşhis ediyor, Karen Swanson, oğlu ile aynı sınıftaymış. Diğer dedektif şüpheli, “1989 sınıfı mı yani?” diye soruyor, “Yine mi başladı?” İlk 2 dakikada mis gibi gizem geldi üstümüze, çok mutluyuz şu anda.
Bir sonraki sahnede Washington, FBI’ın ana merkezindeyiz. Takımlar, saçlar, bilgisayarlar, her şeyde yoğun bir 90’lar hissi var. Üç kişilik saç modeli ile Dana Scully içeri giriyor. Ensesi kalın bir abinin ofisine buyur ediliyor. Burada, ‘sigara içen adam’ karakterini ilk kez görüyoruz, merhaba SİA!
Öğreniyoruz ki Scully tıp mezunuymuş, ancak doktor olacağına FBI’a katılmış. Fox Mulder diye birinin adı geçiyor, tuhaflıklar, psikoloji ve tarikatler konusunda çalışmaları olan meşhur bir ajanmış, şimdilerde de X-Files adında bir seri olaya takmış kafayı. Amirleri Scully’i Mulder ile çalışması için bu birime atıyorlar, “bu olayları bir incele, neymiş bakalım olayları, gerçek mi değil mi bize rapor et” diyorlar.
Mulder darmadağınık bir odaya kapanmış, duvarında dünyanın en meşhur posterlerinden birisi, çalışıyor. Scully ne kadar tatlı tatlı dursa da kadına pek güvenmiyor hatta ilk dakikadan “Seni casusluk ya diye gönderdiler” diyor. Bir de dosyası var Scully hakkında, kim olduğunu şimdiden biliyor gibi. Burada Scully’nin bir de fizik doktorası olduğunu öğreniyoruz.
Mulder doğrudan konuya giriyor, bölümün açılışında gördüğümüz olayın delilleri ulaşmış eline. İzlerin etrafında bilinmeyen bir protein bulunmuş, üstelik sadece bu olayda değil, ülkenin başka yerlerinde de belinde izi olan cesetlerde aynı maddeye rastlanmış. Mulder, daha dizinin 7. dakikasında “Uzaylılara inanıyor musun?” diye soruyor, Scully elbette burada mantığın sesi, “Yıldızlar arası uzaklık, süre, zaman, enerji, mantık” filan derken Mulder lafını bölüyor, “Bu kız aynı lise, aynı sınıftan başına aynı şey gelen dördüncü insan. Madem mantık işimize yaramıyor, bu vaka için fantastiği değerlendirsek?” diyor.
Mavi gözlü, kızıl saçlı, güzel sesli, zeka küpü düzgün insan Scully’i şu noktaya kadar sevmiştik zaten de, şu lafları ile Mulder da her geekin gönlünü çalacak adam oluyor. Biz söyleyelim, bu dizi tutar arkadaş!
Ertesi gün Oregon’a uçuyorlar. Scully ve Mulder arasındaki farkı iyice anlayalım bir güzel kare daha var burada. Scully dosyayı incelerken uçak alçalmaya başlıyor, bir anda çok hızlı bir sallanıyorlar, bebekler ağlıyor, bavullar saçılıyor. Chris Carter kullandığı tek uçak sahnesinde bütün seyircilerini gerecek hamleyi yapmayı atlamıyor.
Havaalanından kasabaya sürerken ilk üç olayda adli tabip, son olayda farklı adli tabip imzası olduğunu konuşuyorlar, Mulder kasaba yetkilileri ile konuşmuş, benzer olayda evvelden ölen çocuğa tekrar analiz yapılması için mezarını açtıracakmış. Mulder tatlı artisliklerini yaparken bir tuhaf olay daha oluyor, radyo frekansları aniden birbirine giriyor. Mulder çıkarttığı bir sprey boya ile yeri işaretliyor. Gizemler, gizemler!
Mulder ve Scully Oregon, Bellfleur’a varıyorlar, mezarlıkta onları dizinin başında gördüğümüz Adli Tabip ve asistanı karşılıyor. Mezarı açmakla uğraşırken, bir araba duruyor, anlıyoruz ki gelen önceki üç vakayı muhtemelen eksik inceleyen eski adli tabip. “Siz” diyor, “Kimsiniz ya siz” diyor, “Kimin köyünde kimin tabutunu açıyorsunuz?” filan bi dikleniyor. Kızı giriyor araya, endişeli kız, babası ile gidiyorlar.
Tabut çıkarılırken Mulder ve Scully tartışıyorlar, çocuğun ölümünü de, ölümünden öncesi de gizemli olaylar ile örülü. Tam bu noktada Chris Carter çok iyi bir senarist olduğunu kanıtlıyor, tabutu taşıyan kayışlardan biri kopuyor, tabut yuvarlanıyor, içindeki bedeni görüyorlar… Aha buyrun:
Sonrasında otopsi odasındayız, Scully’nin sonradan çok alışacağımız kılığı üzerinde, bu tuhaf ceset üzerinde otopsi yapıyor. Mulder heyecanlı, sürekli fotoğraf çekiyor, Scully ise işini doğru yapmak peşinde. Cesedi orangutan ya da şempanze olarak teşhis ediyor. Mulder ise uzaylı peşinde, doku, DNA, dışkı, her şeyin test edilmesini istiyor. Gerçekten de otopsi sonrasında Scully, cesedin burun boşluğunda gri bir nesne buluyor.
Şu ana kadar neler oldu? Işıklı orman, sallanan uçak, tuhaf radyo, acayip ceset, yürüyen uçak… 40 dakikalık dizinin daha ilk 16 dakikasındayız kuzen, farkında mısın? X-Files’ın bir bölümünün yarısındaki kadar gizemi 2 sezonda izleyen CeyCey Abram nesli, farkında mısın? Peki, sizce bundan sonra ne olur? Chris Carter tatlı tatlı bir gizem klişesi daha atıyor önümüze.
(sayfa böldük sorry)
2 Comments
Breaking Bad’in mi eşi benzeri yok 😀
ivit ihihi 😀