Sony’nin Spider-Man kötülerini kullanarak oluşturduğu Spider-Man’siz sinematik evreni, Dakota Johnson ve Sydney Sweeney’li Madame Web filmi ile yolculuğuna devam ediyor.
Zeki Demirkubuz’un meşhur tweet’ine atıfta bulunarak başlamak istiyorum: Sony’nin Spider-Man evrenine dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum. Hatta öyle ki Madame Web filmi de dâhil olmak üzere hepsini bir guilty pleasure‘a dönüştürdüm, artık acı çekiyorsam bile bundan zevk alıyorum – ki Dakota Johnson’ın filmografisi adına ortak bir özellik olarak sayabiliriz bunu.
Yani Madame Web’i izlemeye ne ile karşılaşacağımı kabul ederek gittim. Malumu ilam etmeye gerek yok, Madame Web filmi oyunculuklarından kurgusuna, senaryosundan görüntü yönetimine dek her alanda fire veren kötü bir film. Bunun böyle olacağı Madame Web’in senaryo ekibinde hiç sevmediğimiz Morbius’un, hiç sevilen filmi olmayan senarist ikilisinin yer almasından zaten belliydi.
Dolayısıyla eleştiren yeterince eleştirdi, Rotten Tomatoes’te dibi gördü, Letterboxd’da “düşene bir de ben vurayım” düsturuyla binlerce incelemesi yapıldı. Bunları okumasanız bile Sony’nin Spider-Man evreninden herhangi bir film izlediyseniz Madame Web’in neden kötü olacağını tahmin edebiliyorsunuz zaten. 2003 senesi süper kahraman filmlerine (Madame Web’in gerçekten 2003’te geçmesi harika bir gönderme olmuş bu noktada) ait duran bir atmosfer, karşılığını asla vermeyen devasa bir casting, tek boyutlu bir villain ve heyecanın zerresini uyandırmayan bir senaryo.
Madame Web, Sony Spider-Man evreni filmlerinin tüm bu gerekliliklerine tik atıyorken, oldukça temel bir yerde daha sorun yaşıyor. Madame Web filmi, Spider-Woman’lara ayırdığı süreyi neredeyse sadece Sydney Sweeney’i fragmanlarda maskeli olarak gördüğümüz hâliyle kısıtlamasından mütevellit, bir süper kahraman filmine de benzemiyor. Hani süper gücü olmamasına rağmen süper kahraman saydığımız Batman, Christopher Nolan’ın ellerinde acayip bir şeye dönüştü ve “bu bir süper kahraman filmi değil, onun ötesinde bir şey” şeklinde yorumlar aldı ya, işte Madame Web tüm bunların berisinde bir şey.
Hâlâ Madame Web kimdir diye merak ediyorsanız, linkteki yazıdaki Marvel karakterinin daha genç bir versiyonu diye cevaplayabilirim. Dev ekranda yaşlı ve hasta bir ana karakteri kimse izlemeyeceği için sinemada Dakota Johnson’ın 30 yaşında ve sağlıklı bir hâline can verdiği karakter, uçan kaçan süper güçlerden ziyade geleceği görmek ve astral seyahat etmek gibi zihinsel güçlere sahip. Bu da kendisine maskeli bir süper kahramandan ziyade herhangi bir fantastik/bilim kurgu filmin baş kahramanı havası veriyor.
Filmdeki yegâne maskeli karakter ise Madame Web gibi geleceğe dair görüleri olan baş kötümüz Ezekiel Sims. Sims, üç kadının kendisini öldürdüğü rüyalar görüyor ve bunun önüne geçmek için kadınların peşine düşüyor. Sonradan Spider-Woman olacaklarını isimlerinden bildiğimiz, ancak film boyunca sadece ergen hareketler yapmakla meşgul bu üç gencin bakıcılığını yapmak ise Cassandra Webb’e namıdiğer Madame Web’e düşüyor.
Spider-Man çizgi romanlarında takım elbiseli ve maskesiz hâliyle bilinen Ezekiel Sims’in bu film uyarlamasında yer yer maskeli olarak görülmesi, kimliğini polisten saklamaya çalıştığı bir senaryo detayından ziyade filmin süper kahraman janrına ait hissettirmesi için yapılmış diye düşünüyorum. Çünkü kendisi ne idiği belirsiz Spider-Man kostümü ile tavanlarda gezinmese ve Spider-Man fanlarının yüreğinde ufak çarpıntılara sebep olacak Peter Parker göndermeleri yapılmasa Madame Web’in süper kahraman filmi olduğunu fark etmeyecek gibiyiz.
Süper kahramanlık konusunda muhafazakâr olduğum sanılmasın. Süper kahraman filmi için illa ki superhero landing görmek zorunda değiliz. Ancak elimizde B movie düzeyinde bir film varken insan bari Marvel adına, süper kahramanlık adına bir şeyler görmek istiyor. Fakat Morbius’un after-credits’inde MCU’dan karakter transfer edebilecek kadar cesur olan bu evren, Peter Parker ismini telaffuz etme cesaretini gösteremediğinde içeriğindeki süper kahramanlık yüzdesi de azalıyor. Madame Web filminin adını değiştirsek, girişteki “In Association with Marvel” yazısını da kaldırsak içeriğindeki süper kahramanlık Centro gofretin içindeki muz oranıyla yarışır hâle geliyor.
Tüm bunlara ek olarak baş döndüren kamera açıları, aksiyon sahnelerinin takip edilmesi zor kurguları, Dakota Johnson’ın donuk oyunculuğuyla Sydney Sweeney’nin aptal sarışın hâlinin filmin içine girmek yerine dışına çıkmanıza sebep olması gibi etmenler de süper kahraman filmi hissiyatını azaltıyor. Aslında Wikipedia’ya göre bir süper kahraman filmi “İnsan üstü güçlerini halkı korumaya adayan süper kahramanları ve aksiyonlarını ele alan; aksiyon, fantastik ve bilim kurgu elementleri içeren ve ilk filmin karakterin orijin hikâyesine odaklandığı filmler” olarak geçse de Madame Web filmi izleyiciyi yine de ikna edemiyor.
Madame Web filmi için bu tanımda “halk” yerine koyabileceğimiz kişiler Julia Cornwall, Anya Corazon ve Mattie Franklin’den oluşan Spider-Woman ekibi. Dakota Johnson’ın Cassandra Webb’i güçlerini onları korumaya adıyor ancak bu motivasyonu nereden sağladığını asla anlayamıyoruz. Henüz reşit olmamış bu ekibin üçünün de ailesinden bu kadar kopuk olması, filmin inandırıcılığına inanılmaz ket vuruyor. Buna ek olarak Webb’in güçlerine adapte olup onları kullanma süreci de kötü kurgunun kurbanı oluyor.
Geleceği görebilmek aslında ilgi çekici bir süper güç. Hatta Madame Web film kadrosunun IMDB’ye verdiği röportajı izlerseniz, yönetmen S. J. Clarkson’ın verdiği harika film önerilerinden birinin Edge of Tomorrow olduğunu da görebilirsiniz. Çizgi romanlarda yaşam destek sistemine bağlı olan medyum bir karakteri beyaz perdeye uyarlarken gençleştirmek ve bunu uygularken “aynı günün tekrar yaşandığı filmler” kategorisinin zirve adaylarından olan Edge of Tomorrow’dan yararlanmak kağıt üzerinde dâhiyane bir fikir. Teoride yükseldiğim bu fikir, uygulamada ise Cassandra Webb’in geleceği görüp anında çözümler yarattığı ve nasıl uyguladığını bile anlayamadığımız aksiyon sahneleri şeklinde karşımıza çıkıyor.
Buradaki sorun, filmin geneline yayabileceğimiz bir örnek oluşturuyor. Madame Web, kağıt üzerinde bir süper kahraman filmi olsa da pratikte bunu hiç hissettirmiyor. Benzer sorunları yaşayan Morbius’la aynı kaderi paylaşan Madame Web filmi, çizgi romandan beyaz perdeye aktarılması güç bir hikâyeyi aktarma çabası, Spider-Woman’lara orijin sağlaması ve kendini daha az ciddiye alması ile Morbius’un bence bir adım ötesinde olsa da gelmiş geçmiş en kötü süper kahraman filmleri listelerindeki yerini de şimdiden perçinliyor.
Ne dersiniz geekler, siz de bu evrenden umudunuzu kestiniz ve 2024 süper kahraman filmleri listesinde bolca yer tutmasından rahatsızlık duyuyor musunuz? Yoksa “o kadar kötü ki, aslında iyi” mottosuyla izlemeye devam ediyor musunuz? Yorumlara bekliyorum.
1 Comment
Pepsi için yapılan reklam çabasını es geçmişsiniz.