5. Ramsay Bolton
Westeros’un en dengesiz piçini öldürmek için Game of Thrones yazarlarının büyük bir sorumluluğu vardı. Ramsay ölecekti, bunu biliyorduk bir kere! Çünkü bu kadar dengesiz bir karışım, kabına sığmazdı, patlayacaktı. Ama o patlama böyle mantar bulutları yaratmalıydı, atom bombası etkisi yapmalıydı. Maşallah kendi köpeklerine yedirerek, bu çıtanın altından alınlarının akıyla kalktılar. İyi öldü Ramsay, son gördüğü kişinin de Sansa olması ayrı bir hoştu.
4. Walda Frey
İlk etapta “kim lan bu?” diyebilirsiniz, bahsettiğimiz karakterin Roose’un Frey’lerden alıp mercimeğini fırınına koyduğu naif kızcağız olduğu aklınıza biraz geç gelirse kızmayız. Ancak dedik ya, şoke edicilik bakımından sıralıyoruz ölümleri diye? Yeni doğum yapmış bir kadını, kucağında bebeğiyle köpeklerine yediren Ramsay, bir anda pezevenkliğin yeni doruklarına ulaştı. Vurucu bir andı, aklımızda da yer edecek kare kare.
3. Hodor
Hodor. Hodor hodor hodor. Hodor hodor, hodor hodor hodor. Hodor; hodor hodor hodor hodor hodor, hodor hodor. Hodor hodor. Hodor hodor hodor! Hodor hodor… Hodor, hodor hodor hodor hodor hodor hodor. Hodor “Hodor hodor hodor” hodor? Hodor hodor hodor. Hodor hodor hodor, hodor hodor hodor! Hodor hodor hodor hodor, hodor hodor hodor. Hodor hodor hodor hodor! Hodor!
2. Margaery Tyrell & High Sparrow
Bu… Bu zaten, dizi tarihinin en acımasız sahnelerinden biri olarak geçecek kayıtlara. Tamam, yerinin sadece bir önceki bölümden yapılmış olması –Tyrion’un “biz wildfire’ları şurada saklarız, bildin mi” anektoduna çok dank girişiyle birlikte– biraz hafif siklet bir hareketti. Ancak yani, o ne be? O nasıl bir müzik beslemesi? O nasıl bir acımasızlık? Cersei n’aptın sen? Hani Margaery ve High Sparrow’u yazdık oraya, ama Loras da gitti, Kevan da gitti, bütün dinci örgüt gitti neredeyse. N’oldu ya öyle?
1. Tommen Baratheon
Ama işte, en vurucusu buydu. Game of Thrones’un altıncı sezonunu sık sık eleştirdik çok tahmin edilebilir olmakla. Hollywood’un kokuşmuş drama kurallarına fazla biat etmesi bir problemdi. Belli ki Martin, Benioff & Weiss ikilisine yol haritasını çizmiş, ama yolu zerafetle aşmanın püf noktalarını paylaşmamıştı. Benioff da X-Men: Origins Wolverine’i yazan adamdı sonuçta, Martin dayanağı olmayınca gidişatı ekseriyetle bildiği klişe dramatik yöntemlerle çizdi. Ama Game of Thrones öyle bir dizi değildi, Game of Thrones’un büyüsü bütün hikayenin çok kararlı bir biçimde drama kurallarına zig zag çizerek dokunmayışıydı.
Game of Thrones Tommen’in ölümü gibi bir hikaye işte. Martin öyle yazdı, ve dizi de öyle olmalı. Hiç beklenmedik bir anda, drama kuralları bunu dikte etmezken, alıştığımız hikaye anlatım teknikleri tersine işaret ederken; aynı anda en gerçekçi, en insani ve en çarpıcı olana dönebilmek Game of Thrones’un kalıbı. Ve o kalıbını Tommen pencereden kendini atınca masaya vurdu dizi. Kusursuz işlenmiş bir sahnenin, nefes kesici derecede vurucu finaliydi. Game of Thrones, o sahneyle erimekte olan kalbini şöyle bir tuttu, aldı, cümlemizin ortasına attı. Biz de bu saatten sonra unutursak bizim kalbimiz kurusun!
PS: Onlar da unutturmasın ama be!