3. Tidus – Yuna
Final Fantasy X, belki de gerçekten klasik olan son Final Fantasy’di. Bu fikri paylaşmasanız da, paylaşan milyonların farkında olmalısınız. Eğer bunu kabul ediyorsak, Final Fantasy X’in hikayesi ve içerisindeki romantik ilişkinin payını da ayrı bir yere almamız gerek. Tidus ve Yuna, mutlu sona sahip olmayan aşk hikayelerinden. Biliyoruz, liste giderek depresifleşiyor ama aşk hikayeleri, mutsuz sonlarıyla daha vurucudur bazen. Final Fantasy X’in sonundan da daha mutsuz bir oyun sonu, herhalde sanıyoruz ki kolay kolay bulamazsınız.
2. Guybursh Threepwood – Elaine Marley
Sorun şu: Hepimiz Elaine’e biraz aşığız. Bu noktada insanın içinden Guybrush’a “Çekil öteye!” demek geliyor ama, yapamıyoruz, Guybrush’a da biraz aşığız çünkü. Ama sanıyoruz, en aşık olduğumuz şey, klasik aşk hikayesi çizgisinden kilometrelerce uzak olmaları. Güçlü olan erkek, kurtarılması gereken kadın diye bir klişe varsa, Guybrush ve Elaine, bu klişeye kalkan bir orta parmak. The Secret of Monkey Island’da ilk tanışma sahneleri, Elaine’in karşımıza çıkan ilk o büyük ekran çizimi bizim için hâlâ çok özeldir. Öyle de kalacağa benzer.
1. Max Payne – Mona Sax
Max’in hayatındaki her kötü şey gibi, “düşüşü” ve “sonbaharı” da bir kadının ölümüyle başladı. Ve her şeyin ortasında, Mona Sax vardı. Max ve Mona, hiçbir zaman yan yana gelmemeleri gereken; bırakın aşık olmayı, el ele dahi tutuşmamaları gereken bir ikiliydi. Ama bazen bu tip şeylerin seçimini yapamazsınız. Max ve Mona, ilk andan, son ana kadar, Max Payne 2’nin ruhuydu. Bize sorarsanız Max Payne 2’nin ana teması ne “intikam”, ne “karanlık”, ne “depresyon”du. Yanlış bir aşktı Max Payne 2’nin teması. Yanlış başlamıştı, biz bütün oyun boyunca izledik ve yanlış sonlandı. Bugün, tekrar tekrar izlemeye, tekrar tekrar varız.