Yaz aylarının durgunluğunun ardından Venedik Film Festivali’nin an itibariyle başlamasıyla hareketlenen sinema sektörü, bu sonbahara bomba gibi bir giriş yapmayı hedefliyor. Usta yönetmenlerin yeni filmlerinin ve festivallerden ödüllerle dönen yapımların görücüye çıkacağı sonbahar mevsiminde Akademi Ödülleri için de kartlar yeniden dağıtılacak. Ödül sezonunun açılması da en az yaz aylarını sallayan Barbie vs. Oppenheimer kapışması kadar olay yaratacak gibi duruyor. Nitekim finansal anlamda biraz olsun nefes alan sinema salonları da ödül sezonunun hareketli yapımlarından nasibini almanın peşindedir diye düşünüyoruz.

Lafı daha fazla uzatmadan kimisi Cannes ya da Venedik gibi festivallerde gösterilmiş kimisi de ya platformlarda ya da vizyonda yerini almayı bekleyen yapımlardan derlediğimiz, özellikle bu sonbaharı kasıp kavuracak 10 filmi sizlere sunuyoruz. 

10) Ferrari

Sekiz yıllık bir aranın ardından zamanında Heat, Thief, Collateral gibi filmleriyle beğeni toplamış Michael Mann’in geri dönüşü, her ne kadar son filmleriyle düşüş yaşasa da bizleri heyecanlandırmıyor değil. Adından da anlaşılacağı üzere efsanevi otomobil üreticisi Enzo Ferrari’nin (Adam Driver) hayatına odaklanacak yapım, yayınlanan görselleriyle bekleyenleri heyecanlandırmayı başarmış gibi duruyor. Son dönemde izlediğimiz yarış filmlerinin kalitesini de göz önüne aldığımızda (bkz. Ford v. Ferrari) Michael Mann’in yönettiği Ferrari filmi listemizdeki yerini alıyor.

9) Wonka

Willy Wonka and The Chocolate Factory filmi 70’lerde bir kitaptan uyarlanarak büyük bir yankı uyandırmış ve de Willy Wonka mitinin başlamasına neden olmuştu. 2000’li yılların başlarında Tim Burton’un yönettiği Charlie and The Chocolate Factory filmi de bu mite tüm dünyada bir popülarite kazandırmıştı. Geçtiğimiz yıllarda duyurulan ve fragmanından sonra da soru işaretleri barındıran Wonka filmi, her ne kadar listedeki diğer yapımlar kadar prestijli gözükmese de hayran kitlesini düşündüğümüzde burada anmaya değer bir yapım. Timothee Chalamet’yi Willy Wonka olarak izlemek de kimilerimizi heyecanlandıracak.

8) May December

Carol filmiyle Queer sinemaya müthiş bir katkı vermiş ve 2015’in en iyi filmlerinden birini çekmiş olan Todd Haynes’ın bu yıl Cannes Film Festivali ana yarışmasında gösterilen ve kadrosunda Julianne Moore ve Natalie Portman gibi iki büyük aktristi barındıran May December, Cannes’daki gösteriminden beri sinema severlerin dilinden düşmüyor. Kara komedi türündeki film, 1 Aralık’ta Netflix’ten de izlenebilecek.

7) Poor Things

Şu günlerde Venedik Film Festivali’nde görücüye çıkacak yeni Yorgos Lanthimos filmi Poor Things’den yayınlanan görsel tasarımlar ve afişler, bir süredir sosyal medyanın gündeminde. Yönetmenin The Favourite’ın ardından ikinci kez birlikte çalıştığı Emma Stone, yayınlanan görsellerde her zaman olduğu gibi büyüleyici gözüküyor. Filmin eleştirmen reaksiyonları da önümüzdeki günlerde belli olacak.

6) Anatomy of A Fall

Sürpriz bir şekilde bu yılki Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kazanan yönetmen Justine Triet, sonbaharda da uzun bir festival yarışının içinde olacak. Filmin Telluride, Toronto ve New York film festivallerindeki gösterimleri özellikle Amerikalı izleyicilerin ve eleştirmenlerin filme nasıl yaklaştığını bizlere gösterecek. Son yıllarda Cannes’dan büyük ödülle dönen filmlerin Akademi Ödülleri’nde de büyük başarılar kazandığını görmemizden sonra (Parasite, Triangle of Sadness) Justin Triet’nin Anatomy of A Fall’u da son derece dikkat çekiyor.

5) The Zone of Interest

Under the Skin, Birth veya Sexy Beast gibi filmleriyle tanıdığımız ve uzun süredir yeni bir uzun metraj çekmeyen Jonathan Glazer’ın yine Cannes’da gösterilen kitap uyarlaması yeni filmi Zone of Interest, soykırımın yaşandığı kamplardan sadece birkaç adım ötedeki bir ailenin yaşantısına odaklanıyor. Cannes’daki gösteriminde de büyük ses getiren yapımın tıpkı Anatomy of A Fall’da olduğu gibi Kuzey Amerika’daki festivallerde de gösterileceğini belirletelim.

4) Napoleon

Stanley Kubrick’in bir türlü çekemediği ve sadece taslak olarak kalan Napoleon filmini yönetmen Kubrick’in hayatına ilgi duyanlar hatırlayacaktır. Herhalde günümüzde bir Napoleon filmini kim çeksin istersin, sorusu sorulsa akla gelen isimlerden muhakkak ilk üçte 80 yaşını devirmiş Ridley Scott yer alacaktır. 2021’de vizyona giren ve benim çok sevdiğim The Last Duel gişede bekleneni verememiş, House of Gucci ise alay konusu olmuşsa da Joaquin Phoenix’in Napoleon’u canlandırdığı Ridley Scott filminin fragmanı bile bizi merak ettirmeye yetiyor.

3) The Boy and The Heron

Animasyon efsanesi Hayao Miyazaki’nin “Artık bu sefer son filmi mi?” diye kendimize sorduğumuz ve neredeyse hiçbir tanıtım kampanyası olmadan gösterimlerine başlanan yeni filmi, on yıllık bir aranın ardından animasyon sevenlerle buluşmuş olacak. Toronto Film Festivali’nde açılışını yapacak olan film hakkında pek bir şey bilinmiyor gibi dursa da sadece Miyazaki’nin ismi bile bu filmi listeye koymamız için yeterli bir sebep.

2) The Killer

Netflix’te gösterilen Mank’in ardından Michael Fassbender ile dönüş yapan David Fincher’ın fragmanıyla ve poster tasarımlarıyla nefes kesen yeni filmi The Killer, haberlerden gelen söylentiler doğrultusunda filmin birazını bile gören herkesi etkilemiş durumda. 10 Kasım’da Netlflix üzerinden yayınlanacak film, 27 Ekim’de özel gösterimlerle beyaz perdede de gösterilecek.

1) Killers of The Flower Moon

Listenin en tepesinde tabii ki de o var: Martin Scorsese. Kitap uyarlaması yeni filmi Killers of The Flower Moon ile kariyerinde ilk kez Leonardo DiCaprio ve Rober De Niro’yu bir araya getiren efsanevi yönetmen, filminin ilk gösterimini listedeki birçok filmde olduğu gibi Cannes’da yapmıştı. 20. Yüzyılda geçen ve eleştirmen yorumlarından hareketle yönetmenin klasiklerinden biri hâline geleceği söylenen film, 20 Ekim’de Apple TV+’da gösterimde olacak.



Author

Berlin'den bildirmeye çalışan, Avrupa'nın nabzını tutan, sinema sevdalısı ve yazmayı seven bir birey.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.