Artık resmi olarak sonbahar da başladığına göre, ruh halimizi ve ilgi alanlarımızı da bu atmosfere uygun yapılandıralım mı, ne dersiniz? Dökülen yapraklar, soğuyan havalar, bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlar… Tam da evde kalıp kitap okumalık hava değil mi sizce de?
Hayır, size kalkıp da “Bilmem ne kitabını yağmur yağarken pencere kenarında bir elinizde kahve, üzerinizde de polar battaniye ile okuyun.” gibisinden sığ bir tavsiyede bulunmayacağım. (Tabii buna ne kadar tavsiye denirse) Hayır. Naçizane bir kitap geeki olarak, sonbaharın atmosferine uyabilecek türden kitapları hatırlatmak, okumayanı varsa onlara da yeni bir ışık olmak için buradayım.
Hazır gavurların malum Cadılar Bayramı da yaklaşmaktayken, ortalıkta korku edebiyatına yönelik biraz cirit atalım hadi. Hayal gücünüzü kullandıkça gerçekleşen, kendinizi havasına kaptırdıkça tir tir titreten kitaplardan bir seçkiye hoş geldiniz!
Maskenin Düştüğü Yer – Yankı Enki
Bu, tam anlamıyla bir hikaye, devamlı öykü kitabı değil. Aksine, bir gotik, korku ve benzeri alanlardaki edebiyat okuyucularının nereden başlaması gerektiğine dair sorduğu sorulara, hatta daha da fazlasına erişebildiği türden bir kaynak. Kısa sayfa sayısına rağmen koca bir türü özetleyip, aslında sormak isteyeceğiniz her şeyi cevaplıyor Yankı Enki. Üstüne üstlük çizgi roman kültürüne de referans olmuş edebi malzemeleri güzelce yemeğine tuz olarak ekleyen Enki, son derece başarılı bir “tez” ile bu türe giriş yapmak isteyenlerin ışık tutucusu oluyor.
Koralin ve Gizli Dünya – Neil Gaiman
Bu kitabı çocukken okuduğumdan dolayı, üzerimde etkisi bir tık daha fazlaydı gibi anımsıyorum. Zira şimdi olduğundan daha uç şeyler hayal etme kapasitesi var çocuklukta, haliyle kitap da içine çekince gerçekten kapının bir köşesinden düğme gözlü insanlar gelecek diye korkmuştum bir süre. Sanırım Gaiman’ın kitaplarında en sevdiğim özelliği de bu: Hikayesine sizi fazlasıyla bağlayabiliyor. Evet, her hikayesinde çok rahatlıkla o dünyaya girmenize olanak sağlamak kolay bir zanaat değil.
Yine de şunu söyleyebilirim, ne kadar büyürseniz büyüyün; Koralin’i eğer yeterince kabullenerek okursanız, bir gün sizin de nur topu gibi alternatif bir düğme gözlü insanlar korkusu temalı evreniniz olabilir.
Çıkış Yok – Jean Paul Sartre
“Cehennem öteki insanlardır” lafını bilir misiniz? İşte o lafın karşılığı tam olarak bu tiyatro oyunu. Sartre’ın varoluşçu felsefeyle yazdığı bu drama, ilk okuduğumda büyük korku vermiş gibi gözükmemişti gözüme; çünkü çok daha güçlü ve derin bir etkiye sahipti. O derin ve güçlü etki ise psikolojik anlamdaki baskı, korku ve gerginlik. Çıkış Yok, bu konuda tam bir başyapıt bana kalırsa.
Tam olarak cehennem denemeyecek türden bir “cehennem”deki üç farklı insanı konu alıyor. Hepsinin büyük günahları var, hepsinin varoluşsal anlamda problemleri mevcut. Ancak o cehennemi gerçek bir “cehennem” kılan ise tek kelime ile “kendileri”. Aslında başkaları sizin sonsuz işkencenizdir. Zira Sartre’ın da dediği gibi, gerçekten de “cehennem, öteki insanlardır”.