Geekliğimizin vazgeçilmez İngiliz parçası Doctor Who, modern döneminin 10. sezonu ile beraber 3 haftadır karşımızda ve bu yıl podyumda atacağı 12 adımın ilk üçünü gayet sağlam şekilde atmış gözüküyor. Sezonun ilk bölümünü incelerken olayın çok bir öneminin olmadığını, bölümün açılış ve tanıtım amacı taşıdığını ve amacını yerine getirebildiğini söylemiştik. Isınma bölümünü atlatıp sezonun ortasına doğru adımlar atarken ise diziden daha güçlü hikayeler beklemek elbette hakkımızdı. Doctor Who da iki bölümdür bu hakkı, hayran bırakacak bir düzeyde kesinlikle olmasa da sevenlerini tatmin edecek şekilde teslim edebiliyor. En azından bölümlerinin yarısı fiyasko rozeti taşıyan geçtiğimiz birkaç sezonla kıyaslarsak bu sezonun çok daha iyi bir başlangıca sahip olduğu açık.

Size karşı dürüst olmanın önemine inanarak itiraf ediyorum ki sezonun ikinci bölümünü zamanlı bir şekilde yazamayıp iki bölümü tek yazı haline getirmek tamamen kişisel zamansızlıktan kaynaklanan bir durum. Ancak şimdi iki bölümü de izledikten sonra bu formatın, bu iki bölüm için gayet ideal olduğunu düşünüyorum. Bunun nedeni bölümlerin göbekten bağlı şekilde büyük bir hikaye sunması değil, tam aksine büyük arka plan hikayesinin henüz kendini göstermeyişi. Bundan dolayı da bölümler koca bir yazıyı dolduracak kadar yoğun hikayelere sahip değiller. Tabii bu konuşmaya değmeyecek ya da kötü hikayelere sahipler anlamına gelmiyor. Aksi gibi, daha nazara inanmadan nazar değdirmek istemeyeceğimiz kadar tıkırında işler. Sırayla tıkırdatalım o zaman:

SMILE

doctor-who-smile-photo001-1492796340125
Göz kırpma, nefes alma, düşünme, korkma, surat asma! Doctor Who bir süredir protagonistlerine aksi emirler vermeyi çok seviyor. Evet, biraz kolaya kaçmak gibi sanki; bu yöntemle en başarısız hikayeleri bile bir amacı varmış gibi gösterebilirsiniz. Ama neyse ki Smile verdiği komuta başarılı bir anlam yükleyebilen bölümlerden. İnsanlığın duyguları ve duygu sembolleri olan emojileri ortak dil olarak belirleyip bu lisanla düşünen robotlara bir yaşam alanı kurdurtması, bana oldukça ihtimal dahilinde gözüktü. Kendi inşa ettiği her şeyin ana maddesi olan mikro robotlar bile göze hiç de ışık yılı uzakta gözükmüyor. Yani kurulan gelecek senaryosu bakımında Smile, Doctor Who’nun bazı bölümlerinin aksine çok daha akla yatkın ve ana yakın bir bölüm olmuş.

Akla yatkın olan ve bence gayet iyi düşünülmüş diğer şey ise bu gelecek senaryosunun yoldan çıkma şekli. Yani gerçekten de duyguları sadece en temel biçimlerde yansıtabilen emoji diliyle düşünen robotların bir noktadan sonra mutluluğu, huzuru, memnuniyeti gülümsemekle özdeşleştirmesi çok mümkün. En temel iç güdüleri olarak kodlanmış memnun etme duyusuyla, memnun olmayanları ortadan kaldırmaları da bir o kadar olağan. Kısacası havada kalan, anlamı olmayan herhangi bir şeye rastlanmıyor bölümde.

Programme Name: Doctor Who S10 - TX: 13/03/2017 - Episode: n/a (No. various episodes) - Picture Shows: Screen grab from episode two Emojibot - (C) BBC - Photographer: screen grabs
Fakat farklı olmasını yeğleyeceğim bir yanı da var bölümün, sonu: Neden bu derece eleştirildiğini anlamadığım, Doktor’un yerleşim alanını patlatacak olması değil benim rahatsız olduğum. Aksi gibi içeride bir canlının olduğunu bilmiyorken alanı patlatacak olmak, Vardy’lerin yarı bir gün yeni Dalekler veya Cyborglar olmaması için en mantıklı çözüm gibi gözüküyordu. Benim problemim finalde varılan insan-Vardy anlaşmasında. Vardylerin birer yaşam formu haline gelmiş olmasını ve bir yaşam formunun sonik tornavidayla rahatlıkla resetlenebiliyor olmasını zar zor yemişken bir de varılan antlaşmanın hiç de tekin olmayacak biçimde “Siz efendi olursanız bunlar sizi öldürmez.” gibi faşist bir mantaliteyle sonuçlanması epey zorlamaydı.

Bölümün iyi yanlarını da sıkıntılı yanlarını da “akla yatkınlık” çerçevesinde değerlendirdik. Peki bu Doctor Who için olmazsa olmaz bir çerçeve mi? Bence hayır. Ama bu bölüm bir çeşit güncel olana yergi olduğu, daha önce çokça kullanılan bir hikaye tarzına sahip olduğu ve dizinin sırtını tamamıyla bilim-kurguya dayadığı bölümlerden biri olduğu gerekçeleriyle akla yatabilmeliydi. Bir de dikkat edeniniz varsa bölüm, daha önce akla veya mantığa hiçbir açıdan yatamayan ve Capaldi döneminin en kötü bölümü olan In the Forest of the Night’ın yazarı tarafından yazıldığı için sırtını mantığa dayamazsa çok can sıkı bir şeye dönüşebilirdi.

1 2
Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.