HBO’nun 25 Nisan’da görücüye çıkan dizisi We Own This City hem The Wire’ın yaratıcısı David Simon’ın elinden çıkması hem kadrosundaki Jon Bernthal, Josh Charles, Jamie Hector gibi isimler hem de vaat ettiği temalarla İlk Bölüm Canavarı’nın radarına ön sıradan girmeyi başardı. Canavarımız da üzerine düşeni yaparak ilk bölümü izledi ve sizler için sordu: We Own This City, nasıl dizi?

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, izlemeye değer mi değmez mi diye bakmaya karar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir ve kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Özet Geç!

Justin Fenton’un aynı isimli, gerçek olaylara dayanan kitabından uyarlanan dizi, Baltimore Polis Departmanı’na bağlı Silah Kaçakçılığı birimindeki polisler hakkında açılan federal bir soruşturmaya odaklanıyor. Bir yandan polis gücünün kötüye kullanımı ile ilgili bu soruşturma sürerken bir yandan da Baltimore’un yozlaşmış, suçlu dünyasını takip ediyoruz.  

Ne Kadar Uzun?

Ortalama 57 dakikalık bölümlere sahip olan mini dizinin toplam bölüm sayısı altı. Bunlardan da üçü hâlihazırda yayınlanmış durumda.

Neyi Seven Bunu Da Sever?

Band of Brothers, Boardwalk Empire, The Wire

Ne Beklemeyin?

Law and Order, NCIS, başında CSI olan tüm diziler vb.

Biraz Daha Detay ve Yorum?

Bazı diziler vardır, içine girebilmek, tam olarak ne hakkında olduğunu kestirebilmek, beğenip beğenmediğinize karar verebilmek için pilot bölümün bitmesini beklemeniz veya ikinci bölümü açmayı istemeniz gerekir. Bazı diziler de vardır ki ilk birkaç dakikasından itibaren sizi nereden alıp, nereye bırakacaklarını söylerler. We Own This City hakkında söylemek istediğim ilk şey, bu dizinin öncelikle ikinci gruba ait olduğu. İkinci şey, kesinlikle ikinci gruptakilerin iyileri arasında olduğu. Üçüncüsü ise bunu ilk birkaç dakikasıyla değil, ilk birkaç saniyesiyle başarıyor olduğu. Eğer canavarımız, canavar kelimesiyle aklınıza gelen ilk üç şeyden herhangi birine benzeseydi tam bu noktada, yazının başında The Wire yaratıcılarını ve oyuncularını saymışken ve henüz bir başlık önce de “Bu diziden bir Band of Brothers, bir Boardwalk Empire bekleyin!” demişken mikrofonu yere atıp yazıyı bitirmem gerekirdi. Fakat suratına biraz büyük gelen gözlüğüyle yumuşacık bakan, sarı kanatlı, minik bir yeşil figürden bahsediyoruz o yüzden devam edeceğim.

Önce şu The Wire ve benzer diziler meselesini üzerimizden atalım. Yaratıcı ve oyuncu kadrodan birkaç isim ile hikâyenin Baltimore’da geçip bazı suç unsurlarını irdelemesi haricinde pilot bölüm itibariyle We Own This City ile The Wire arasından fazla ortak nokta bulunmuyor. Ancak mekân ve çevresinde dolaşılan temaların dışında kalan ve bence daha büyük bir ortak nokta var; o da hikâyenin kuruluş biçiminde ve anlatılışında ortaya çıkıyor.

Aynı hikâye içerisinde iyi polisler, kirli polisler, orantısız güç, azınlık sorunları, organize suçlar, masumlar, ezilenler, hukuk sistemi ve politikadan bahsedecekseniz, bir kolunuzda sekiz karpuz taşımaya çalışıyorsunuzdur. Bir de bunları, büyük kahramanlık hikâyelerine yahut soluk kesen bir aksiyona sırtınızı dayamadan, olabildiğince gerçek dünyanın gerçek insanlarının gerçek sorunları şeklinde ele alacaksanız, bu sefer kolunuzun altındaki sekiz karpuzla sizin haricinizde yedi kişinin daha cambazlık yaptığı bir ipe yerleşmeye çalışıyorsunuz demektir. Çoğunlukla da bu çabanın sonu iyi bitmez. We Own This City, bahsedilenlerin hepsini, yüzüne gözüne bulaştırmadan ve anlamlı bir şekilde gerçekleştirmeye baş koymuş, aynısını yapmaya çalışan bir sürü diziden de ilk bölüm itibariyle çok daha başarılı olmuş. Bu da kendisini hem The Wire hem de tür farkından kafamız karışmasın diye “Neyi Seven Bunu Da Sever?” başlığı altına yazmadığım Breaking Bad, Mad Men, Six Feet Under gibi dizilerle benzer bir konuma aday gösteriyor.

İlk bölüm itibariyle altı bölümün sonunda birbirine bağlanacak olan üç ana hikâye izliyoruz. Biri, görevi kötüye kullanan polisler hakkında açılan bir soruşturmanın hikâyesi ki genel çerçevemiz bu olacak. İkincisi, soruşturulan polisler aracılığıyla gördüğümüz karakterler ve onların hikâyeleri ki bunlar da silah taciri çeteleri, ayrımcılığa uğrayan vatandaşları ve konumunu sağlama almak isteyen birtakım makam sahiplerini içeriyor. Üçüncüsü ise taşrada, daha küçük bir birimde, süregelen aşırı doz vakalarını araştıran polislerin yollarının Baltimore teşkilatıyla kesişmesini konu ediniyor. Şimdilik tanıştığımız bazı karakterlerin ve gördüğümüz bazı olayların biraz klişe olduğunu söylemekte de bir beis görmüyorum çünkü sosyal medyayla iç içe olduğumuz tarihten itibaren sayılan bütün temalardan binlerce örnek olayla da iç içeydik, aradaki benzerlikler zaten amaçlanan bir şey.

Devamı Nasıl Olur?

Tıpkı ilk bölümdeki gibi yavaş yavaş, sakin sakin, ne kör gözümüze parmak yapılarak ne de üstünkörü, geçiştirilerek anlatılan bir hikâyeyi izleyeceğizdir. İlk bölümde soruşturmanın meyveleri alınmaya başladı ve Bernthal’ın karakteri kodese yollandı, yavaş yavaş derken çok fazla da sündürülmüş bir hikâye göreceğimizi zannetmiyorum. Zaten toplamda altı bölüm mevcut ve bu hikâye de başı sonu belli, gerçek olayların toparlandığı bir araştırmadan alınmış. Ancak serinin sonunda haklı hakkın alır mı, bizim taşralılar büyük balıklara yem olur mu gibi birtakım sorular da merak unsurunu çok köreltmeden bizi yolda tutacaktır. Bu yolda en büyük yoldaşımız ise yerinde yazılmış diyaloglar ve tüm oyuncuların güzel performansları olacaktır.

Ve Sonuç! İzler Miyim?

Tabii ki izlerim, deli misiniz. Pilot bölüm, jeneriğinden açılış repliğine, oyuncularından çekimlerine kadar falso vermedi. Yani, bu diziyi izlememek için tek sebep “Ben suç temalı eserlerden nefret ederim, alerjim var, hastanelik olurum” demek olabilir ve şimdi dürüst olalım, bu da gerçekçi bir medikal senaryo değil. Eğer çizgisini tamamlanana kadar bozmazsa toplamda altı saatte, tertemiz bir iş izlemiş olacaksınız. Bozarsa da canavarımız gelip ağlayarak “Yanıldım” yazar buraya, n’apalım? Bazı diziler buna değer.  

Diğer “İlk Bölüm Canavarı” Yazıları İçin:

Katla – Nasıl Dizi?

His Dark Materials – Nasıl Dizi?

The Shrink Next Door – Nasıl Dizi?

The Good Lord Bird – Nasıl Dizi?

Author

İlk Bölüm Canavarı, üstümüze yağan yüzlerce dizi arasından hangisi kime gider, değer mi değmez mi, bakmaya varar vermiş bir canavardır. İlk bölüme bakar, azıcık wiki kurcalar, tavsiyelerini verir kaçar! Dizilerle ilgili yorumlar kesinlikle objektif değildir, geek izleyicinin keyfine göre ayarlanmıştır! Bu yazılarda sadece ilk bölüm ile ilgili olmak üzere spoilerlar olabilir.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.