How The Universe Works (Evrenin İşleyişi) – Discovery Science
Evren hakkındaki belgeseller sizi de mutlu etmiyor mu? Sadece dünya ile sınırlı olmadığımızı bilmek ve her şeyin ötesinde sonunu bilmediğimiz bir şey hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmak, sizce de heyecan verici değil mi? Vallahi bizce öyle, o yüzden de evren üzerine yapılmış belgesellerden biri olan bu seriyi de önermeden geçemeyeceğiz. Yaklaşık dört sezonluk bir seri olmasına rağmen her bölümünde dolu dolu bilgi tartışılan ve kanıtlarla bizi daha da meraklandıran bir seridir Evrenin İşleyişi. Dolu dolu bilgi dediysek yanlış anlaşılmasın, harbiden bilgiler akın akın geliyor burada. Küçük bir gezegenden bahsediliyorsa bile, orasından burasından evrenle ilişkilendirildiği için her türlü bilgiye sahip olabiliyorsunuz. Zaten sadece astrofizikçiler yok bu seride, bir sürü alandan birçok bilim insanı var bilgileri aktaran ve bize inanın hepsinin de engin bilgileri ışığında aydınlanmamak imkansız. Michio Kaku, Phil Plait, Michelle Taller ve dahası gibi birçok kişi tarafından adeta kutsanıyorsunuz nadide fikirlerle. Evren nasıl oluştu, içinde neler var, kara delikler nelerdir gibi sorulara yanıt arayan araştırmacılar aynı zamanda galaksiler, gezegenler, yıldızlar ve dünya üzerinde evrenin oluşumuna dair yanıtları olan birçok şeyi de ele alıyorlar. Uçsuz bucaksız bilgi seline kapılmak isteyenler için birebir bir seri. Sınırını bilmediğimiz evreni keşfetmenin ne zararı olur ki? Buzz Lightyear’ın deyişiyle “Sonsuzluğa ve ötesine!” demeye hazırlanın, çünkü bu belgesel sizi evrende sonu olmayan bir yolculuğa çıkaracak!
Küçük bir not: Evrenin İşleyişi isimli bu serinin ilk bölümünün adı da “Big Bang”, yani Büyük Patlama. Ele aldıkları konu evren olunca, “en başından başladık her şeye” demenin en güzel yöntemini bulmuşlar vallahi. Ne diyelim, güzel gönderme olmuş.
Cosmos: A Spacetime Odyssey (Kozmos: Bir Uzay Serüveni) – National Geographic Channel
Temellerini 80’li yıllarda Carl Sagan’ın sunduğu Cosmos: A Personal Voyage (Kozmos: Bir Kişisel Yolculuk) programından alan belgesel serimiz, belki de önerdiklerimiz arasında en çok takdir görenlerden birisi. Zira Cosmos, Peabody Ödülü’ne layık görülmüş bir belgesel. Durun sadece Peabody ile bitmiyor iş elbette. Aynı zamanda birçok dalda Emmy kazanan serimiz, Critics’ Choice Television Awards ve TCA Awards gibi ödüllere de aday gösterilmiş ve kazanmış. Vallahi ne diyelim, kaliteli iş olduğu her halinden belli. Programı da çoğunuz oradan buradan görmüşsünüzdür mutlaka, zira serinin sunucusu Neil deGrasse Tyson, bir diğer deyişle belgesellerden yola çıkıp da 9Gag ifadesi olabilen bir diğer önemli şahsımız.
Yalnız Neil deGrasse Tyson, Giorgio Tsoukalos’a birkaç gömlek fazla gelecek biri, zira Bay Tsoukalos’un aldığı eğitim ya da bilim dünyasında kendisini kanıtlaması konusunda Bay Tyson’dan oldukça geri olduğunu söylesek yalan söylemiş olmayız. Adamcağızın “watch out we got a badass over here” ifadesiyle internet âleminde ünlendiğini düşünüyor olabilirsiniz ama bize inanın, bu adam kesinlikle işinin erbabı. Sunuculuğu da bir o kadar iyi zaten, e üstüne bilgi küpü, zaman zaman da eğlendirmekten geri durmuyor… Daha ne yapsın bu adam? Evren hakkında merak ettiklerinizi açıklayan bir diğer belgesel serisi olan Cosmos’u bir an önce izlemeye başlayın bizce, pişman olmayacaksınız.
Küçük bir detayı da eklemeden geçmeyelim, serinin müzikleri Alan Silvestri tarafından yapılıyormuş. Hem görsel hem de işitsel şölen yani anlayacağınız. Yoksa siz hala duruyor musunuz? Hadi izlemeye yahu!
Mythbusters (Efsane Avcıları) – Discovery Science
Bilimsel bir program yapmak için aslında tam takır bir bilim insanı olmanıza hiç de gerek olmadığını gösteren nacizane program işte budur. Sunucuları olan Jamie Hyneman ve Adam Savage’ın aslında özel efekt mühendisleri olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak; onca bilgiyi, hesaplamayı ve bilimsel detayı bilebilmek için aslında çok büyük okullar bitirmenin gerekmediğini anlıyor insan. Hatta ve hatta programa sonralarda katılan Tory Belleci, Kari Byron ve Grant Imahara gibi diğer tanıdık suratların da aslında bilimle ilgili işler yapmadıklarını görünce şaşırmamamız gerektiğini söyleyebiliriz sanırım. Peki bilimsel bilgilerin havada uçuştuğu, fiziksel ve kimyasal her türlü olayı ele alan bu programda bir bilim insanı olmamak ne kadar önemli acaba? Bize kalırsa HİÇ.
Çünkü Efsane Avcıları sayesinde gördüğümüz onca patlama, onca çarpışma, onca deney bizi öylesine eğlendiriyor ki, insan gerisini düşünmüyor bile. Neil deGrasse Tyson gibi bu alanda kendilerini ispatlamasalar da bizlere belgeselleri sevdirme konusunda kanıtladılar aslında. İnsanlar tarafından bilinen doğru ya da gerçek her türlü efsaneyi ele alan bu programda bol bol patlama, yıkım, şiddet ve cansız manken vahşeti görebilirsiniz, bizden uyarması. Zira böyle şeylere meraklıysanız, üstüne insanların uydurduğu efsaneleri merak ediyorsanız, bir de deneysel eğlencenin dibine vurarak zamanınızı geçirmek istiyorsanız Mythbusters tam size göre! Sunucularının da bir o kadar tatlı ve eğlenceli olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurun bu arada. Biz kimler tanıyoruz, sırf Adam ve Jamie’nin şakacıktan atışmalarını görebilmek için bu programı izleyenleri… Sürekli gülen bir Adam Savage ve asık fok balığımsı suratına rağmen minnoş minnoş programına devam eden Jamie Hyneman için izlemeye değer bizce, ya sizce? Yalnız dikkat, bu seri çok eğlenceli, bağımlılık yapar, sonra uyarmadı demeyin de.
SciFi Science (Bilim Kurgudaki Bilim) – Discovery Science
Bilim kurgu şüphesiz ki çoğu geek için vazgeçilmez bir şey. Filmleri, dizileri ve daha birçok unsuruyla bize inanılmaz dünyaları aralayan bilim kurgunun ardındaki bilim kısmını hiç merak ettiniz mi? En az bizler kadar bilim kurguya hasta olan bir bilim insanı olan Michio Kaku (diğer adıyla ponçik dedeloş) işte SciFi Science denen bu seride bizlere inanılmaz kurgusal bilimi açıklıyor. Hangimiz merak etmedik ki Star Wars’ın arkasındaki bilimi? Ya da Star Trek için düşünülen bilimsel olayları? Mesela uzay gemilerinin aslında izlediğimiz gibi manevralar yaparak uzayda yol alamayacağını ve de attıkları lazerlerin aslında hiç de ses çıkarmayacağını kaçımız biliyorduk ki? Muhtemelen hepimiz bu ihtimallerin güzelliğiyle büyülendiğimiz için bilimin söylediği gerçeği pek de umursamadık. Ama acımasızlığı kadar harikalığıyla da bizlere sunulan bilim bu tür her şeyi açıklıyor işte.
Her bölüm incelediği bir konuyu kanıtlamaya çalışan Michio Kaku, elde ettiği bilgileri bir sunum haline getirerek belli bir mekanda topladığı bilim kurgu hayranlarına anlatıyor ve onların tepkilerini, fikirlerini, görüşlerini öğreniyor. Böylece bilim ile bilim kurgunun birleşerek ortak bir noktadan ilerleyebileceğini bizlere gösteren Michio Kaku, her seferinde de ilginizi çekebilecek güzel konuları ele almayı ihmal etmiyor. Çalışmalarını basit bir dile indirgeyerek izleyicilere aktaran Kaku, aslında bilimin de bilim kurgu kadar eğlenceli olabileceğini kanıtlıyor bir bakıma. Bilim kurgunun mutfağını öğrenmek isteyenler için vazgeçilmez bir belgesel serisi SciFi Science, şiddetle öneririz!
Through The Wormhole (Solucan Deliği) – Discovery Science
“İnanç konusundaki soru aslında gerçekte neye inandığınızdır, biz bilimde ortaya bir teori atarız ve aksi ispatlanana kadar onun doğru olduğuna inanırız.” diyen bir insanın belgesel serisi sunduğunu hayal edin, sesi inanılmaz derecede iyi ve aynı zamanda da çok tanındık biri. Yaşına rağmen yaptığı işler takdire şayan olan Morgan Freeman, bu belgesel serimizin biricik sunucusu olmaktan da ötede bir konumda. Oynadığı “Tanrı” rolünden sonra internet aleminde hayal edilen yaratıcı konumuna gelen Freeman, bu belgeselde evrene dair birçok soruyu cevaplandıran ses aslında. Görsel ve işitsel ziyafetin bu belgeselde de olduğunu söylemeden geçmeyelim, zira avuçları arasında koca galaksileri efektler yardımıyla taşıyan Morgan Freeman’ın yanında bir de müziklerini düzenleyen Hans Zimmer var. Yeterince güzel gözüküyor değil mi?
Kara deliklerin bilinmezliği kadar ender ve heyecan uyandırıcı konuları ele alan bu seriyi diğer evren belgesel dizilerinden ayıran ne mi var peki? Hemen söyleyelim, inanılmaz bir sunucu ve en az diğerleri kadar bilimsel kanıtlar var. “E bunları diğerleri için de söyledin Geekyapar kardeş!” demeyin hemen, biraz izleyin ve kararı kendiniz verin. Zira her evren belgeseli serisi kadar iyi, hatta belki de bu onlardan biraz daha iyi, olan Through The Wormhole emin olun sizi pişman etmeyecek. Hem tanıdık bir yüz size anlatıyor her şeyi, yabancılık da çekmezsiniz. Belki büyük patlamalar, yanan mankenler ya da kazandığı önemli ödülleri pek yok ama bize inanın, eğer evren hakkında bilgilerinize kat çıkmaz istiyorsanız, bu seri sizi yarı yolda bırakmayacak.
Bu birbirinden çiçek gibi on belgesel sonrası fikriniz ne derece değişti, vallahi merak ediyoruz. Belki daha önceden de belgesel izlerdiniz, daha da sever oldunuz; belki hiç izlememiştiniz ama birkaçı dikkatinizi çekti ya da hiçbirini beğenmediniz ve “ben film ve dizi geekliğime devam ederim arkadaş, belgesel de neymiş” dediniz ve hiçbirine şans bile tanımadınız… Onu bilemeyiz fakat bildiğimiz bir şey varsa, bu programlar sizi pişman etmeyecek ey cemaat-i geek! Belgesel de ruhun ilacıdır, doktorunuzdan ısrarla isteyiniz!