Yükle Gelsin!

Live action filmler hakkında durmadan konuştuğum serinin son yazısına gelmiş bulunmaktayız. Yazdığım üç yazıya dönüp baktığımda live-action filmler kadar animasyonlardan da bahsettiğimi da fark ettim. Günümüz sinemasında animasyonun, daha doğrusu CGI’ın, live-action filmlerdeki yeri o kadar büyük ki animasyon demeden live-action filmlerden bahsetmek neredeyse imkansız. Son yazımda ise animasyon…

Bir fantastik kitabın kapağını açıp ilk okumaya başladığım andan itibaren beni en çok heyecanlandıran şey büyü sistemlerini öğrenmektir. Her yazarın kendi açısından yorumladığı büyü sistemlerini birbirleriyle karşılaştırmaya, farklılıklarını ve benzerliklerini bulmaya bayılırım. Bugün ise fantastik eserlerdeki bu büyü sistemlerini kategorize etmeye, daha doğrusu halihazırda Brandon Sanderson tarafından kategorize…

Süper kahramanlar ile gerçek dünyadaki bazı yetenekli sporcular arasında benzerlikler bulunduğu sizin de dikkatinizi çekti mi? Öyle ya, bu çok yetenekli ve başarılı sporcuların fiziksel kabiliyetleri söz konusu olduğunda, onları “insanüstü” diye nitelendirmiyor muyuz? Profesyonellik alanlarına göre ortalama bir insandan çok daha hızlı koşuyorlar; refleksleri, ortalama bir insana…

Animasyon ile gerçek hayat arasındaki sınır, hiç olmadığı kadar esnek ve belirgin. Önceki yazılarımda da bahsettim, son on yıldır patlama yaşayan live-action uyarlama filmlerde bu esnekliğin payını bolca gördük. Artık gerçeklikle istediğimiz gibi oynayabilir hale geldik; tamamen animasyon bir filmi gerçek gibi göstermekten tutun da gerçek aktörleri animasyon…

Sizleri, derdini seveyim diye tepki verebileceğiniz ve benim de bunun için size katiyen kızamayacağım bir hikâye ile selamlıyorum! Hikâyemiz, kıvırcık saçlı bir genç kadının, spor temalı dosya yazılarından ilkinin başına oturmasıyla başlıyor. Gayriihtiyarî bir biçimde aslında birbirinden farklı olan iki kavramı karşılayan iki farklı sözcüğü birbirinin yerine kullandığını…

Hollywood’un orijinal fikirlerden kaçınıp bütün klasikleri ısıtıp ısıtıp önümüze sunma furyası tam gaz devam ediyor. Ancak bu sefer hiçbir itirazım yok, çünkü bu filme objektif yaklaşmam pek mümkün değil. Gençliğimin ilk klasiği, Louise May Alcott’un ünlü romanı Little Women, bir kez daha beyaz perdeyle buluşuyor. https://youtube.com/watch?v=fUPncLuXv38 Hatırlamayanlar için…

Bir fantastik eseri elinize aldığınız zaman, sayfaların arasından bir müzik sesi duymayı hiç beklemezsiniz değil mi? Ama bazen bir kitabı alırsınız ve içeriden bir müzik sesi yükseldiğine şahit olursunuz. Şimdiden Kral Katili Güncesi’ni övmeye başlayacağımı düşünebilirsiniz ama hayır, ben bugün Silmarillion’u övmek için buradayım. Tamam, kabul ediyorum Kral…

Bu sene sinema açısından öyle bir yıl oldu ki bir zaman yolcusu, doksanlardan günümüze gelip sinemada yayınlanan filmleri görse makinesinin çalışmadığını düşünür, morali bozulur. Aslan Kral, Dumbo, Aladdin animasyonlarının live action uyarlamalarının yanı sıra IT, Hayvan Mezarlığı gibi filmlerin yeniden çekilmesi, ister istemez insana “Hangi yıldayız?” diye sordurtuyor.…